• 20 April 2020, Monday 9:37
FikretÇoban

Fikret Çoban

Ne şeysin sen virüs!

‘Bir varmış bir yokmuş’, ‘evvel zaman içinde’ diye başlayan eski zaman masallarını ninelerinden dinleyerek büyümüş çocuklardık biz. Uzun kış gecelerinde masal da masal diye tuturduğumuz saatler vardı. O saat geldi mi masal dinlemeden uyumak yok, başka türlü kurtulamazlardı bizden; masal anlatılacak ve çocuklar uyuyacak.

Yakın zamanda ‘bir varmış bir yokmuş’ diye başlamaz artık çocukların masalları, büyükler yatırır dizine çocuğu, başlar korona günlerini anlatmaya... Yaşadığımız hayatın kendisi hem gerçek hem masal gibi.

Kötü sonlar, görünmez canavarlar, ıssız sokaklar, kefen giymiş insanlar, yanyana kazılmış binlerce mezar, cam mekanlardan konuşan insanlar, bir benzerini gördü mü kaçan, yön değiştiren insanlar.. Daha dün böyle degildi, ne oldu bu insanlara?... Sokaklarda yalnız kalmış, oraya buraya koşturup duran köpekler, köpeklerin çokluğundan şeytan görmüşe dönen kediler, ağaç başından inmeyen kuşlar...

Tam bir hayalet sokaklar.

Var mı yok mu, canlı mı degil mi 0,0001 milimetrik bir şeyin, görünmez bir canavarın esiri olmuştu dünya, insanlar evlere tıkılmış, günlerce hapis, gitmediği yer kalmayan bir virüs adı, o zamanlar koronavirus, bilimsel adı covid 19, özellikle yaşlı insanları sıraya koymuş öldürüp duruyordu, diye başlayan gercek mi, masal mı, ironi mi belli olmayan karantina günleriydi.

Büyük devletler, onların başkanları, orduları, büyük bankaları, uzay üstleri, menzilli füzeleri, nükleer santralleri bir işe yaramamış, oralarda in cin top oynuyordu. Hepsi köşe bucak bu 0,0001'lik varlığı bile belli olmayan virüsten kaçıyorlardı.

Artık korku filmleri degil, efsaneler degil, bizzat hayatın kendisi korku ve efsaneydi. Doktarlar hastalığa yakalanıyor, 15 gün sonra ölüyorlardı. Içlerinden biri vardı yüzü, huyu bakışı her şeyiyle insan bir doktor, ‘gerekirse virüsü yenmek için benim bedenimi denek olarak kullanabilirsiniz’ diyordu ve sonra ölüyordu. İzole edilmiş cesedi , binlerce mezardan birine gömülüyor ve ailesine bir numara veriliyordu. Salgın bittikten sonra, virüs yenildikten sonra, insanların yaşam garantisi sağlandıktan sonra mezarlara gidilebilecekti.

Akşam oldu mu herkes rakamlarla ve ülkelerle konuşuyordu. Sayılar havada uçuşuyordu. Hasta sayısı rakam, yoğun bakım rakam, ölen insan rakam yaş aralıkları rakam, dünya sıralaması rakam...

Makam sahibi olanlar akşam olunca biz şu konuda daha iyiyiz, ölüm oranlarımız dünyaya göre ortalardayız, ama niye Yunanistan’da , Guney Kore’de , Küba’da, Almanya’da, Vietnam’da virüs yayılımı neden az, ölüm neden yok diye soramıyordu... Biz ölümlü ülkelerle, İtalya, ABD, İspanya, İran'la yarışıyorduk, onlarla kendimizi mukayese ediyor, topluma böyle enjekte ediyorduk. İnsanlar ölüme, yaşlı insanların ölümüne alışştı...

Yalnız yaşayan kimsesiz yaşlı insanların bilmeden sokağa çıkması alaya alınıyor, gençler tarafından kameraya alınıyor, sosyal paylaşım sitelerinde yayımlanıyordu.

Sonra bir maske tartışması vardı. Dünya sağlık örgütü bir takmayın, bir takın diyordu, insanlar yakın anlıyordu, maskeleri yakıyorlardı. Sonra takılmasına karar veriliyor bu sefer de bizde kim dağıtacak, ücretli mi ücretsiz mi olacak tartışması günlerce sürüyordu. Maskelere en kolay şekliyle herkes her yerden ulaşabilecekken, iş siyasete dökülüyor, arap saçına dönüyordu...

Bir varmış bir yokmuş ... İnsanlar evlerde hapisti ama okuyordu, yazıyordu.. Böyle dar zamanlarda üretilir sanat, efebiyat, felsefe; bunu biliyordu... Sorup sorgulamaya zaman vardı. Düşünenler vardı, düşündüklerini korkusuzca yazanlar vardı. Geleceğe ışık tutan fikirler dinleniyordu. Bilim eski görkemli günlerine doğru ilerliyordu... Dünya, bilim ne diyecek diye bekliyordu. Kurtuluş bilim insanlarının bulacağı virüs aşısındaydı...

 

Demlenmiş sözler...

 

“Bir gün benim fikirlerim bilimle çelişirse bilimi esas alın.” M.Kemal Atatürk


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık