• 12 June 2019, Wednesday 9:36
H.Avni Kunduracıoğlu

H.Avni Kunduracıoğlu

AĞLAYAN GELİN ( TERS LALE) / HAKKARİ

Sümbül Dağı’nı fark ettiğimiz an, Hakkari’ye ulaştığımızın ayırtına varıyorum.

Zap Suyu’nun eşliğinde geçen yolculuğumuz boyunca ardımızda bıraktığımız irili ufaklı onlarca dağın görkemli görüntüsünün yarattığı sarsıntılar, bu dağı fark etmemi geciktiriyor. Yoksa Mayıs ayının ortasında olmamıza rağmen gövdesi hâlâ karla kaplı olan Sümbül Dağı’nı fark etmemek ne mümkün.

Sümbül Dağının gölgesinin düştüğü, dağların tam ortasında yer alan Hakkari’yi yani bu yalnız kenti ardımızda bırakıp, yine Zap Suyu’nun eşliğinde yollara düşüyoruz.

Silüetlerinin birbirine karıştığı dağ görüntüleri eşliğinde süren yolculuğumuz, bir başka dağa yani Gölgeli Dağı’na ulaşmak için oluyor.

‘Dağlar kenti ‘ tanımlamasının uygun olacağı Hakkari, bahar ayının kışkırtıcı güzelliğini bünyesine taşıyor. Artık erimeye başlayan karların oluşturduğu irili ufaklı şelaleler yine irili ufaklı derelere dökülüyor ve buralardan da Zap Suyu ile buluşuyor. Bu buluşma olana kadar su, dağların zirvelerinden süzülüp ulaştığı eteklerine değin dokunduğu her yeri yeşile boyuyor. Boyanmış bu yeşilin içine serpilen farklı renklerdeki endemik bitkiler ise, yöreyi eşsiz bir güzelliğe beziyor.

İşte, şu an böylesine canlı bir coğrafyanın içinde kıvrıla kıvrıla aşağıya doğru inen aracımız, bizi bu endemik bitkilerden birine ulaştıracak yani ‘Ağlayan Gelin’e..

Bazı yerleşimlerde de yetiştiği bilinen Ağlayan Gelin çiçeğinin Hakkari ile bütünleştiği yadsınamaz.

Gündüzleri dışarı attığı suyun yapraklarından aşağıya doğru süzüldüğü bilinen bu soğansı çiçek, yöre halkı tarafından ‘sevgilisine kavuşamayan gelinin ağlamasına’ benzetildiği için ‘Ağlayan Gelin’ olarak tanımlanıyor. Yine çiçeklerinin görsel konumundan dolayı bir başka tanımlama da ‘Ters Lale’ olur bu çiçek için.

Araç, Hakkari – Çukurca karayolu üzerinde bulunan Çimenli Köyünde duruyor. Hakkari’ye 14 km uzaklıkta olan bu köye geliş nedenimizi Ağlayan Gelin’i görme isteğimiz oluşturuyor. Zira içinde olduğumuz Mayıs ayı, bu çiçekle tanışabilmek için en uygun zaman dilimi. Belki de bu yüzden baharın müjdecisi olarak algılanıyor bu çiçek. Öyle ya, dağlar karlı elbisesini yavaş yavaş çıkarırken, Ağlayan Gelin kırmızımsı rengiyle gün yüzüne çıkıveriyor.

Çimenli Köyü, bu çiçekle karşılaşmak isteyen heyecanlı ve içi kıpır kıpır olan bizleri konuk ediyor.

Açıkçası Hakkari’de olsanız da bu çiçekle tanışmak sanıldığı kadar kolay değil. Zira Ağlayan gelin dağların zirvelerine yakın yükseltilerinde boy gösteriyor. Göğe doğru uzanan Gölgeli Dağı’nın eteğinde heyecanla bekliyor olmamız bu yüzden. Nihayet beklenilen araç geliyor ve bir çırpıda kasasına doluşuyoruz. Sadece bir aracın yol alabileceği stabilize yol, döne döne dağın eteklerinden zirveye doğru ilerliyor. Bu heyecanlı yolculuğumuzun, araç durana kadar süreceğini tahmin etmek zor değil. Yükseldikçe dağın görsel konumu daha da zenginleşiyor. Farklı renklerdeki endemik bitkiler coğrafyanın zenginliğine zenginlik katıyor.

Ne kadar süredir aracın içindeyiz bilmiyorum.

Bildiğim sadece bulunduğumuz noktadan görülen karayolunun küçük bir çizgiye dönüştüğünü görmek ve Ağlayan gelini sabırsızlıkla bekleyen yüreklerin telaşı.

Aracın son dönemeçten sonra hızını kesmesi ve dağın zirvesinin elimizi uzatsak tutacakmışız gibi yakınlaşmış olması umutlandırıyor. Zirvede görülen kar, aracın yol aldığı düzlüğün sonuna kadar gelmiş. Bu demek oluyor ki, yol bitiyor.

‘işte şurda’ diye bağıran aşina sese başka aşina seslerin eklenmesiyle birlikte ‘Ağlayan gelin’in bulunduğu bölgeye geldiğimizi anlıyoruz

Çimenli Köyü’nde karşılaştığımız yaşlı amcanın ‘Oo ora dolu’’ dediği bölgedeyiz şu an. Zaten araç bulmamıza yardımcı olan da o yaşlı amca oluyor.

Araçtan iniyoruz.

Gerçekten de içinde olduğumuz hafif eğimli arazi ağlayan gelinlerle dolu. İlk gördüğümüz çiçeğe başka çiçek görüntüleri eklenince keyfimize keyif ekleniyor.

Ağlayan gelin, yaklaşık seksen cm yüksekliğindeki bir dalın tepe noktasında güzelliğini sergiliyor. Kırmızı,sarı,turuncu renklerin karışımından oluşan 5-6 lale görünümlü çiçek, ters bir şekilde yere doğru bakıyor.

Derler ki; İsa çarmıha gerilmeye giderken geçtiği yoldaki tüm çiçekler saygı ve üzüntüyle eğilir, bir tek Ters Lale boyun eğmez ve mağrurluğunu korur. Sonra İsa’nın ona bakışlarından ve ardından çarmıha gerilmesinden son derece etkilenen bu çiçek, üzüntü ve utançtan boynunu eğer ve ağlamaya başlar.

Bu sebeble olsa gerek ki ‘Ağlayan gelin’ çiçeği Hriistiyan inanışında kutsal olarak görülür.

Tıpkı ayaklı bir lambaya benzeyen bu çiçek, sahip olduğu bütün görsel güzelliğe rağmen bir şekilde hüznü çağştırıyor.

Yaklaşık iki saate yakın bulunduğumuz bu bölgede, zamanın akmasını istemiyoruz.Açıkçası muhteşem bir coğrafyanın içinde, bir başka muhteşem görüntüyle beraberiz.

Ama zaman akıyor ve Ağlayan gelinleri biraz ötesi karla kaplı eğimli arazide bırakıp geldiğimiz yoldan dönüşe geçiyoruz.

Toplanması, soğanının taşınması yasak olan bu güzel çiçeği, ona yakışan dağlarda bırakıyoruz.

Yüzümüze bir gülümseme yerleştiğinin farkına vararak.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık