• 30 May 2023, Tuesday 10:27
H.Avni Kunduracıoğlu

H.Avni Kunduracıoğlu

ÇAPUTCU HANI

Gazipaşa ve Firuzpaşa Mahallerinin bir bölümünün, mübadele öncesi Rum Mahallesini oluşturduğu bilinir.

Reşat Nuri Güntekin Milas’taki Rum Mahallesini aktardığı Ateş Gecesi isimli romanında, sıklıkla bir meydandan söz eder. Bir köşesinde kilisenin (günümüzde Kartal Gazinosu) olduğu bu meydanın, günümüzde de varlığını sürdüren Çaputcuhan Meydanı olduğuna kuşku yok.

Milas’ın geçmişinde derin izler bırakan bu alan, ismini cephesi meydana bakan Çaputcu Hanı’ndan alır. Şehrin bel kemiğini oluşturan bir meydana ismini veren bu mekânın elbette köklü bir geçmişi vardır.

17. yüzyıl gezginlerinden Evliya Çelebi, Milas’ta bulunan iki handan söz ettikten sonra ‘’Kurşunlu Cami’nin yanındaki hanın 50 dükkânlı olduğunu’’ yazar. Aşkıdil Akarca, Çaputcu Hanı’nın Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği hanın üzerine inşa edildiğini düşünür. Yine Akarca’ya göre Çaputcu Hanı ’19 asrın ikinci yarısında’ Milas’ta varlığını gösterir. Bütün bu söylemlerden geçmişi eski bir handan söz ettiğimizi çıkarabiliriz.

Çaputcu Hanı’nın meydana bakan cephesi, seksenli yıllara kadar varlığını korur. Hanın meydana bakan cephesi iki katlıdır. Alt katta birkaç dükkân meydandaki ticari yaşamın içindeki yerini alır. Bu dükkânların arasındaki geniş ahşap kapı da hanın içine ulaştırır. Hanın içindeki taş döşeli geniş alanın iki tarafında karşılıklı yer alan binalar da tıpkı ön cephe gibi iki katlıdır.

Taş basamaklardan oluşan merdivenlerle verandaya çıkılır. Hanın odaları verandaya bakar. Odaların ve verandanın altında oluşan alt kat da, binek hayvanlarını ağırlar.

Demem o ki kiremit çatılı Çaputcu Hanı, içinde yer alan taş döşeli alana bakan mekânlardan oluşur. Ahşap sokak kapısı salt konukların değil, binek hayvanlarının da sıklıkla girdiği bir yerdir. Atların, eşeklerin geniş alanda ya da verandanın altında soluklandığı Çaputcu Hanı, özellikle Milas’ta pazarın kurulduğu salı günleri görülesi bir telaşı yaşar. Çaputcuhan Meydanı’nda bulunan nalbantların, han içinde hayvanların ayaklarını nalladığı da olası bir görüntü olur. Ahşap sokak kapısından hana girdiğinizde, sizi sağ tarafta bir kuyu karşılar. Bu kuyudan bakırla çekilen suyla binek hayvanlarının susuzluğu giderilir. Hanın işleticisi arada bir, taş döşeli geniş alana da birkaç bakır su serpmeyi ihmal etmez.

Meydana bakan cephesindeki pencereler ahşap kanatlarla kapatıldığında, han kendi dünyasına çekilir. Bir dönem bu ön cephenin, ev olarak kullanıldığını da not düşeyim.

1900’lü yıllarda Mehmet Birol ailesinin işletmesinde olan Çaputcu Hanı, ailenin 2. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’a yerleşip burada Milas Hanı kurmasıyla birlikte el değiştirir. Han, geçmişin gözde mekânlarından biridir. Öylesine gözdedir ki, 1953-54 yıllarında hanın işletiminde çıkan sorunun çözülmesi için Başbakan Adnan Menderes, ünlü ‘Kemikkıran’ı görevlendirir. Bu görevlendirme bile, Başbakan’ın konuya verdiği önemin göstergesi olur.

Zaman akar. Akan zaman Çaputcu Hanı’nı yorar. Yormanın ötesinde kendi yalnızlığına bırakır. Şehir, han kültüründen uzaklaşmaya başlayınca içinde bulunduğu yalnızlıkla kısım kısım çöker. Öylesine bir çökmedir ki bu, deyim yerindeyse bu görkemli ‘geçmiş’ göz göre göre yok olur. Şimdilerde bir kısmının ayakta olduğu boş bir alan olarak bakar, Çaputcuhan Meydanı’na.

Oysa Çaputcu Hanı, yıllar içinde binlerce kişinin salt yaşam alanı olmamış aynı zamanda umutlarını da ağırlamış.

Çaputcu Hanı’nda ağırlanan umutlardan biri de Axel Waldemar Persson’a aittir.

Axel W. Persson, İsveç Uppsala Üniversitesi’nde klasik arkeoloji profesörü olarak eğitim verir. Axel W. Persson aynı zamanda1948 yılında Labranda Kutsal Şehri’nde ilk kazı çalışmalarını yapan kişidir.

Bu kazı süreci Alex W. Persson’u Milas’a getirir.

1938 tarihinde Labranda ve Milas’ta yaptığı fotoğraf çekimlerinin oluşturduğu albüm, Prof. Persson’un kazı öncesi keşif için Milas’ta bulunduğunu gösteriyor. Bulunduğu bu süreçte arkeolojik fotoğrafların dışında Milas’ın sosyal yaşamından kareler de kadrajına girer. Çektiği bazı fotoğraflardan anlıyoruz ki, konaklamayı Çaputcu Hanı’nda yapar.

Han fotoğraflarından iki tanesi hanın iki cephesini yansıtır. Kiremit çatılı bu cepheler kireç badanalı duvarları, taş basamaklı merdivenleri, veranda üstündeki çatıları tutan kolonları ve bahçesini bize gösterir. Bahçede bulunan siyah cip Prof Persson’un kullanımına ait. Zira saha çalışmalarını yansıtan karelerde de karşımıza çıkıyor. Cephelerden birinde, verandaya bakan oda kapılarının arasındaki boşluklara doğa resimleri çizildiği dikkatten kaçmıyor. Odalar bir kapı ve bir pencereden oluşuyor ve kapıların üzerinde oda numarası yazıyor.

Fotoğrafın kadrajına giren kişilerin başlarındaki şapkalar, şapka devriminin yansıması.

Alex W. Persson, siyah beyaz bu fotoğraflarıyla Çaputcu Hanı’nda anı durdurmuş. Böylelikle hanın geçmişinden kesitleri bize tanık ediyor.

İnsan ‘iyi ki’ diye düşünmeden edemiyor. Hele bu köklü mekânın yerinde artık kocaman bir boşluk olduğunu bilince.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık