• 12 September 2017, Tuesday 20:23
H.Avni Kunduracıoğlu

H.Avni Kunduracıoğlu

Terzizadelerin Evi’nin balkonundan Sakarya İlkokulu

Bazen - Fotoğrafların peşinden / Hüseyin Avni KUNDURACIOĞLU -

 

1974 yılının Temmuz ayı Kıbrıs Barış Harekâtı ile daha bir sıcaklaşırken, Ege’ye yakın konumundan dolayı Milas da hareketli günlere tanık olacaktı.

Pencere camları, lacivert ya da kırmızı yağlı kâğıtlarla kaplanacak, böylelikle gaz lambalarının ışığı dikkati çekmeyecek şekilde dışarıya sızacaktı. Sokak kapısı önü oturmaları, daha çok komşunun yan yana gelmesine tanık olacak, bilinenler bir şehir efsanesi gibi kapı önlerinden diğer kapı önlerine fısıltı halinde yayılacaktı. Karpuz çekirdeğinin bile sessizce çıtlatılması bir rastlantı değil, aksine ‘düşman’ın fark etme olasılığına karşı alınan önlemlerdendi.

Akşamları bu karartma hâlleri yaşanırken, gündüzleri gelişmeler takip edilecek, Arastanın sokakları radyolardan gelen ‘ajans’ sesleri ile çınlayacaktı.

İşte böylesine tedirgin günler yaşayan Milas, kasabaya geldiği söylenen askeri birlik haberiyle çalkalandı. Kulaktan kulağa tüm kasabayı ele geçiren bu bilgi, askeri birliğin görüldüğü güzergâhları daha bir heyecanlı yapacaktı. Birliğin geçtiği Menteşe Caddesi birden panayır yerine dönecek, askerlere ayran ikram eden kadınlara, birliğin geçiş sürecini gurur ve güvenle izleyen erkekler eklenecekti. ‘Askerler buraya bile geldiğine göre, acaba?’ diye şüpheyle bakan bazı büyüklerin varlığından habersiz olan biz çocuklar ise, çoktan havaya girmiş ve marşların büyüsüne kapılarak, birliğin arkasına takılmıştık bile.

Verilen komutla uygun adım yürüyen askerlerin ayak hareketlerini hayranlıkla takip ediyor ve o tempoyu yakalamaya özen gösteriyorduk.

Bu süreçte, askeri birlik önce ‘süs yolu’na ulaşacak, ‘Top sahası’, ‘Orman binası’, Meteroloji ve ‘İskan evleri’ni ardında bırakıp , Üçyol’da bekleyen askeri araçlara binip Güllük’e doğru hareket edecekti.

Askeri birliğin arkasına takılıp araçlara binene kadar takip eden onlarca çocuktan biri olarak, güzergâhı ve Beçin Kalesi’ne doğru giden bir grup askere de eşlik ettiğimizi anımsıyorum.

Atatürk Bulvarı’nın Milas Parkı’nın önünden başlayıp “Madam Murat’ın Evi”ne kadar olan bölümü, yaz akşamlarında trafiğe kapatılıp Milaslıların volta atmasına tanık olduğu için ‘Süs Yolu’ olarak isimlendirilirdi. Bu caddeye bazı kişilerin ‘Şose’ demesini de, bu caddenin devamla (şimdiki Milas Sanayi Sitesi’nin önünden geçen) Güllük yoluna bağlanıyor olması sağlardı. Askerleri, Üçyol’a ulaştıran güzergâh elbette bu rotaydı. O yıllarda, Madam Murat’ın evinden sonra yapılaşma pek olmadığı için, Lise ve Metoroloji kasabaya o kadar uzaktı ki ...

Ya iskan evlerine ne demeli ...

Askeri birliğin arkasına takılan biz çocuklar, Madam Murat’ın evini geçince kasabadan uzaklaşmış oluyor, tütün tarlalarının ya da zeytinliklerin arasında akıp giden Güllük asfaltının keyfini çıkarıyorduk. Artık kasabadan epeyce uzaklardaydık. Elbette çocuk zihinlerde.

Askerlerden ayrılma zamanı geldiğinde, önce ‘Yanık Kuyu’daki büyük ağacın altında dinlenmiş, tarlaların birindeki kuyudan tulumba ile yüzlerimizi yıkamış ve yine zeytin ağaçlarının, tütün tarlalarının ardından kasabaya, yani süs yoluna ulaşmıştık.

74 Temmuzunda bahsi geçen bu yerlerin akan zaman içinde caddelere, mahallelere, çevre yoluna, sanayi sitesine, şehir mezarlığına, üniversiteye, Atapark’a dönüşüp, günümüz Milas’ının oluştuğunu söylemeye sanırım gerek yok.

Madam Murat’ın evinde biten o yılların ‘Süs Yolu’nun başlangıç noktasını da Milas Parkı’nın bulunduğu kavşak oluştururdu.

Aslında dörtgen demek daha doğru olmaz mı?

Dörtgenin bir köşesini Milas Parkı, diğer köşesini İstikamet Sineması (günümüzde Sudi Özkan İş Merkezi) oluştururken Cumhuriyet Caddesi kısmında kalan köşelerini de Sakarya İlkokulu ve ‘Terzizadelerin evi’ tamamlardı.

Bu dört mekânın sınırları (ya da bahçeleri) dikey şekilde uzandığı için, orta yerde küçük kare bir meydan oluşmuştu. Bu dört mekânın sanki iç içe gibi görülmesini sağlayan, elbette ağaçların varlığıydı. Sonraki yıllarda, günümüzdeki kavşağı oluşturabilmek için bu dört mekândan alınan sınırlar, bu iç içeliği yok edip birbirlerinden uzaklaştırdı.

Bu dörtgenin olduğu alan, Milas’ın nirengi noktasıydı. Kasaba, yukarıdan aşağıya yani süs yoluna doğru akarken, bu dörtgene ulaşmasıyla birlikte rahatlar, kasabanın en canlı en ışıklı bölgesine ulaşmanın hafif bir gururu yaşanırdı.

74 yılının Temmuz ayında; zeytin ağaçlarının, tütün tarlalarının, sebze bahçelerinin arasında geçen bir günün (üstelik Temmuz sıcağının) ardından ulaşılan süs yolu, yani bu dörtgenin önemi algılanabilir. Öyle ya, küçük bedenler çok uzaklardan gelmiştir.

Bu küçük kare meydana ulaşmanın, çocuk zihinlerimize kattığı güven duygusunu halâ hissederim.

Yukarıdaki fotoğrafımız, bu dört mekândan ikisini kadrajına aldığına göre, Milas Parkının ve İstikamet Sineması’nın anılarına bir selam yollayıp, siyah beyaz fotoğrafımızda yer alan ‘an’a dönelim.

Fotoğrafımızın ana konusunu Sakarya İlkokulu’nun oluşturduğu aşikar.

Ana kapı önündeki beş kişinin objektife doğru bakıyor olması, bu gerçeği doğruluyor. Ancak fotoğrafçı, Sakarya İlkokulu’nun ana cephesini bir bütün olarak kadraja almak istemiş. Buna rağmen Sodra Dağı’nın alt etekleri tüm çıplaklığıyla karenin içine girmiş.

Ahşap ana kapı, kapı ve pencere üstü süslemeleri, her sınıfın üstüne denk gelen bacalar ilk göze çarpan ayrıntılar oluyor. Anlaşılan o ki, fotoğrafımız 57 depreminden önce çekilmiş. Okulun sınırlarını belirleyen duvar ve duvar üstü demir korkuluklara, demir bahçe kapısı ekleniyor.

Sakarya Okulu, görkemli görünüşüyle fotoğrafın kadrajını doldurmuş.

Ancak dikkatli gözler, fotoğrafın içinde başka bir bahçe korkuluğu ve bahçe kapısının varlığını da fark eder. Üstelik bahçe kapısının iki yanındaki çıkıntıların üzerine yerleştirilen büyük saksıların varlığını da.

İçinde kaktüs bulunan vazolardan biri halâ, bu caddeden geçenleri selamlamaya devam eder.

Zira bu bahçe kapısı, Terzizadeler’in Evi olarak bilinen ama çok uzun yıllar Tüccar Kulübü olarak işletildiği için bu isimle anılan yapıya ait. Fotoğraf, el değiştirdiği için bugünlerde yerel gazetelerde sıkça yer alan bu yapıdan yani Terzizadelerin Evi’nin merdivenli balkonundan çekilmiş.

Çocuk belleğim, bu evin yani Tüccar Kulübü’nün balkonunda oturup, süs yolunu izleyenlere hasetle baktığımı anımsıyor. Yıllar sonra bu balkonda oturmaktan hep keyif almamın altında, belki de bu çocukluk hasetim yatmış olabilir. Kim bilir?

Fotoğrafın arkasındaki baklava desenli kaşenin içinde ‘Foto İbrahim’ yazdığına göre, fotoğrafımız İbrahim Uz tarafından çekilmiş.

Milas’ın bir dönem kalbi olan bu dörtgendeki Sakarya İlkokulu’nun, yine dörtgeni oluşturan bir yapının balkonundan çekilmiş bu fotoğrafının, geçmişten geleceğe kalan güzel bir ‘an’ karesi olduğunu düşünüyorum.

Haksız mıyım?


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık