- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 14 November 2023, Tuesday 11:22
- 1669 kez okundu
Eski ismi Mersinet olan Pınarcık Köyü, her yıl geleneksel bir şölene tanık oluyor. 29 Ekim günü yani Cumhuriyet Bayramı akşamı gerçekleşen bu etkinliğin ismi de Kaddak Deve Bayramı olarak biliniyor.
Her yaş dilimindeki köylülerin ortak söylemi ‘’ben bildim bileli’’ bu bayramın kutlandığı oluyor.
Dolayısıyla Pınarcık Köyü’nde Cumhuriyet Bayramı kutlaması, Cumhuriyet’in ilan edildiği 29 Ekim 1923 yılından bu yana yani 100 yıldır Kaddak Deve Bayramı yapılarak gerçekleşiyor. Zihinlerini ve duyduklarını zorlayan bazı yaşlı köylüler, bu kutlamaları yirmili yıllarda ‘Goca Muhtar’ olarak bilinen Mustafa Yavuz dönemine götürüyorlar.
Havanın kararmasıyla birlikte, köy meydanına doğru ilerliyorum. Kapı önüne oturmuş teyzeler ‘eğlenceye mi?’ diye laf atıyorlar. Kaddak Deve Bayramı’nın ismi köyde ‘eğlence’ olarak anılıyor. Biraz sonra da sandalye benzeri oturma çeşitleriyle meydanı çevreleyen kuşağın arkasındaki yerlerini alıyorlar. 200 yılın üstünde bir geçmişi olan yani Rumlardan kalma köy çeşmesinin önünde yer alan köy meydanı, zaman aktıkça kalabalıklaşıyor.
Meydandaki dut ağacının altına konuşlanmış ses sistemini yönlendiren sunucu, bir yandan da gittikçe artan kalabalığı coşturuyor. Türküler, şarkılar ve şiirler konukları geceye hazırlıyor. Eğlenceyi daha önce görenler, tanık oldukları coşkunun bir benzerini yaşayacaklarının heyecanına, ilk kez gelenler ise ne ile karşılaşacaklarının merakına teslim oluyor.
Aslında ilk işareti meydanın girişinde konukları karşılayan ‘küçük cadı’ veriyor. Sırtına ters geçirdiği naylon şeker çuvalının altına giydiği şalvarıyla kolonya ikram eden çocuğun yüzündeki cadı maskesi hiçbir mimiği görme şansı vermiyor. Bayramın en büyük özelliği tanınmamak yani deşifre olmamak. Bir başka önemli kuralı da, ahlaki sınırlara uyulduğu sürece her türlü doğaçlamanın serbest olması oluşturuyor.
Sunucunun gecenin başladığını anons eden coşkulu sesiyle birlikte, meydan adeta bir renk cümbüşüne bürünüyor. Bu cümbüşe yüksek sesli müzik de eklenince, sıkılan sis bombalarının oluşturduğu rengârenk görüntü meydanı ele geçiriyor. Zira farklı kostümlerin, farklı maskelerin içindeki köyün gençleri taşıdıkları ‘Yaşasın Cumhuriyet’ ve ‘Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu Olsun’ dövizleriyle meydanın içinde resmigeçit yapıyorlar.
Farklı kostüm, pelerin ve maskeler içindeki Pınarcık genç ve çocukları birbirinden yaratıcı formlara giriyorlar. Kimi hayalet, kimi her hangi bir hayvan ya da cadı olarak karşımıza çıkan gençler, bir sahneye dönüşen köy meydanında coşkuyla koşturuyorlar. Yaratıcı giysi ve makyajlar içindeki bu canlandırmalar ‘şeytanlar’ olarak isimlendiriliyor. Sunucu arada bir şeytanları ya kovuyor ya da seyircinin üstüne yönlendiriyor. Şeytanlar da seyirciyi ürkütmekten büyük keyif alıyorlar. Zincirsiz yani sadece ses çıkaran ağaç kesme makinası ile seyircilerin arasına dalan şeytan ya da sırtına taktığı ilaçlama motoru ile seyircinin üstüne su sıkan şeytan aynı keyfi alıyor. Seyirci de bu keyiften payını düşeni alıyor elbette.
Arada skeçler oynanıyor. Çanakkale Savaşı’nın yiğitlerinden Seyit Onbaşı canlandırması ya da yamyamların ateşe atacağı beyaz adamın seyirsel gösterisi de meydanda sergileniyor.
Kaddak Deve Bayramı’nda sadece erkekler sahnede yer buluyor. Bu yüzden de köyde konuştuğunuz her yaş dilimi erkeğin geçmişinde mutlaka bu bayramda rol almış olduğu gerçeği çıkıyor. Öyle ya on yıllardır sürdürülen bir gelenek, içinde bulunduğumuz bu şölen. O zaman da aklınıza şimdi kolayca satın alınabilen kostümlerle ortaya çıkan görüntüler, geçmiş yıllarda nasıl bir yaratıcılığa dönüşüyordu? oluyor.
Çorap, entari, yırtık bir hasır şapka gibi aksesuarlar en bilinenleriymiş. Kazandan alınıp yüze sürülen kömür karası ise pek güldürürmüş seyirciyi. Yaratıcılığın bir ölçüsü yok elbette. O yüzden de ‘değişik olan ve takılıp giyilebilecek her şey bize uyardı’ diyor Pınarcıklı yaşlı köylü.
Altını çizerek yazmak isterim ki, Kaddak Deve Bayramı’nın resmi bir kutlama programı yok. Bu etkinlik sadece Pınarcıklıların yani yöre halkının isteği, çabası ve örgütlemesiyle gerçekleşiyor.
Meydanın dalgalanması ile birlikte gece boyunca beklenen kaddak develerinin nihayet ‘görücüye’ çıkma zamanın geldiği anlaşılıyor. Müzik susuyor, davul ve zurna ekibi meydana geliyor. Meydana bağlanan sokaktan irili ufaklı beş deve koştura koştura sahneye geliyor. Önce bir tur atıyorlar, arada bir deve güreşi yapıyorlar. Deve dediğim derme çatma ağaçların eğilip bükülmesiyle yani büyükçe iskeletin üzerine naylon branda serilmesiyle ortaya çıkan bir maket. Hörgücün altındaki boynun ucuna büyükbaş hayvan kafatası monte edilmiş. Eskiden bu maketlerin başında deve kafatasları olurmuş. Yine örtü olarak çuval kullanılırmış ama ağır olduğu için yerini naylona bırakmış. Sonuçta bu maketleri içine giren dört-beş kişi taşıyor.
Artık meydan kontrol edilemez bir coşkunun içine hapsolmuş durumda. Hele kaddak devenin seyircinin arasına dalıp, kafatasının ahalinin üstünde tur atması ise başka bir çığlık tufanını ortaya çıkarıyor. Bu develere ‘kaddak’ ismi, çenenin lastik yardımıyla hareket ettirilmesi sonucu ortaya çıkan ‘kad kad’ sesinden geliyormuş.
Develer iki-üç defa meydana geliyor. Bu süreçte skeçler ya da şeytanların halk katılımlı oyunları devam ediyor. Yazdığım gibi etkinliklerde ahlak sınırları içindeki tüm doğaçlamalar serbest.
Gece akıyor.
Açıkçası Kaddak Deve Bayramı’nı sadece seyirlik bir sokak eğlencesi olarak değerlendirmek doğru değil. Deve maketini yönlendiren küçücük ayaklara baktığınızda, bu gerçekle yüzleşiyorsunuz. Atalarının mirasını yüklenen bu gençler ‘bayramlarına’ sahip çıkıyor ve gelenek devam ediyor.
On yıllardır olduğu gibi.
Meydandan uzaklaşırken ‘bu gelenek gerçekten de Cumhuriyet Bayramı olduğu için mi 29 Ekim’de, yoksa 29 Ekim’de gerçekleşen etkinlik Cumhuriyet’e mi denk geldi?’ diye düşünmeden edemiyorum.
Belki de eski bir gelenek ya da yüz yıllara dayanan bir ritüeldir tanık olduklarımız.
Şamanizm dâhil Pagan inanışlarının geçmişten süzülüp günümüz alışkanlıklarında, geleneklerinde yer bulduğu bilinen bir olgudur. Elbette inanışın beslendiği mitlerin kendi içinde belli nirengi noktaları vardır.
Örneğin Samhain ritüeli.
Samhain sözcüğünün kökenleri incelendiğinde, Eski İrlandaca ‘son yaz’ anlamıyla karşılaşırız. Bu süreçte sürüler yaylalardan döner, toprak ağaları ile köylüler arasında yeni sözleşmeler gerçekleşir. Yaz sonu Keltler için başka bir dönemin başlangıcı olur; zira bu dönem evliliklerin gerçekleştiği, ölülerin kutsandığı ilahi bir süreçtir. Yeniden doğuş olarak değerlendirilen bu süreç, Kelt Mitolojisinde 31 Ekim’i 1 Kasım’a bağlayan gece ‘insanların yaşadığı evren ile ruhlar âlemi arasındaki perdenin inceldiği’ kabul edilirmiş.
Halkbilimci John Santino’ya göre, Samhain aynı zamanda insanların ölülerle iletişime geçtiğini düşündüğü bir zamandı. John Santino ‘İnanca göre Samhain günü, ölülerin ruhlarının diğer dünyaya geçtiği gündü.’ diye ekliyor. Keltler, yalnızca iyi ruhların değil, kötü olanların da boyutlar arası geçiş yapabileceğini düşünür, kendilerini onların kaçırmasından korumak için çeşitli hayvan postları veya kostümler giyerek saklanırlardı. Bir başka inanışa göre de tanıdıklarının ruhlarını onurlandırmak için ölmüş yakınları gibi giyinirlerdi.[i]
Elbette farklı kutlamalar da yok değil; kapı önüne yiyecek çıkarmak, ateş başında dans etmek, sarhoş olmak, şarkılar söylemek ve ziyafet vermek gibi.
Dört bin yıllık Kelt geleneğidir sözünü ettiğim.
Kaddak Deve Bayramı da ‘bir kültürel etkileşim’in[ii] sonucu olamaz mı diye düşünmeden edemiyorum.
‘Eğlence’den gelen müzik sesi kulaklarımda çınlıyor. Bir renk cümbüşünü andıran koşuşturmalar ise belleğime kazınıyor. Hele kaddak deveyi yönlendiren küçük ayaklar… Köylülerin geleneklerine sahip çıkan tutkuları ise görülmeye değer. Sallanan her bayrak, bayram coşkusunu kalabalığa hissettiriyor. Kalabalık da bu coşkunun sarmalına takılınca, tam bir kutlama yaşanıyor.
Cumhuriyet Bayramı, Pınarcık Köyü’nde 100 yıldır olduğu gibi bu yıl da coşkuyla kutlanıyor.
Üstelik geleneklerinden kopmadan.
[i] Bir Kültürler Arası Etkileşim Örneği; Samhain, Cadılar Bayramı, Bocuk, Kaddak…, Kemal Ulusaler, 26 Ekim 2021, Pahihi Com
[ii] A.g.e Kemal Ulusaler
-
24.06.2024 BUTİK MURAT
-
03.10.2023 RUM MAHALLESİ’NDEKİ ‘OSMANLI ÇEŞMESİ’
-
28.07.2023 YENİ MİLÂS HALKEVİ DERGİSİ 1936-1937
-
07.07.2023 MİLAS HALKEVİ
-
04.07.2023 TİFTİK ETİ
-
20.06.2023 ESKİ MEZARLIK
-
09.06.2023 ÇAPUTCU HANI’NDA BİR ODA
-
06.06.2023 SABİHA TEYZEM
-
30.05.2023 ÇAPUTCU HANI
-
23.05.2023 SAKARYA İLKOKULU’NUN KUZEY CEPHESİ. YIL 1938
-
06.10.2022 MİLAS ‘KIZ MEKTEBİ’
-
04.10.2022 MİLAS ‘ERKEK MEKTEBİ’
-
03.10.2022 ERMENİSTAN’DAKİ PENCERE…
-
29.11.2021 KIBRIS’TA BİR MARONİT KÖYÜ ; KORUÇAM / GİRNE
-
23.10.2021 NİYAZİ YALÇINKAYA’YI UĞURLARKEN…
-
14.10.2021 YAHUDİ HALKASI
-
06.10.2021 ANADOLU’NUN SON ERMENİ KÖYÜ; VAKIFLI / ANTAKYA
-
06.08.2021 CO MEHMET, öldü.
-
28.07.2021 BAHADDİN AĞA KONAĞI’NDAN EMİN AĞA KONAĞI’NA; DUVAR RESİMLERİ
-
06.07.2021 Güneydoğu’daki ‘Süryani’ Köylerinden; HABERLİ KÖYÜ / İDİL
-
22.06.2021 ANADOLU’NUN UNUTULAN KAVMİ ‘NASTURİLER’İN PEŞİNDE; ÇUKURCA / ŞIRNAK
-
15.06.2021 YALNIZLIĞA TERK EDİLMİŞ BİR EZİDİ YERLEŞİMİ; MAĞARA KÖYÜ / İDİL
-
08.06.2021 KATO DAĞI’NIN ZİRVESİNDE BİR ‘KELDANİ ‘ KÖYÜ; CEVİZAĞACI / BEYTÜŞŞEBAP
-
23.10.2020 TARİHİ AYAKKABICILAR ARASTASI / ÇORUM
-
01.01.2020 ŞİİLİĞİN KUTSAL KENTİ ; MEŞHED
-
30.12.2019 ÖMER HAYYAM’IN NİŞABUR’U
-
24.12.2019 LUT ÇÖLÜ’NÜN GÜZEL İNSANLARI…
-
18.12.2019 İran’da Bir Dünya Yurttaşı; ALİ AMCA
-
16.12.2019 İRAN’DA BİR EMANETÇİ
-
23.09.2019 KROMNİ VADİSİ / GÜMÜŞHANE
-
21.09.2019 SANTA / GÜMÜŞHANE
-
16.09.2019 SARIÇİÇEK KÖY ODALARI / GÜMÜŞHANE
-
09.09.2019 EKMEĞİN PEŞİNDEN - 4 KÜRTÜN HARÇ EKMEĞİ / GÜMÜŞHANE
-
02.09.2019 15 AĞUSTOS MERYEM ANA PANAYIRI / GÖKÇEADA
-
27.08.2019 GÖKÇEADA’NIN (ESKİ) RUM KÖYLERİ…
-
14.06.2019 AĞLAYAN GELİN ( TERS LALE) / HAKKARİ
-
12.06.2019 AĞLAYAN GELİN ( TERS LALE) / HAKKARİ
-
22.01.2019 Güllük’ün Geçmişinde Kalan Bir Kültür; GECE PAZARI
-
16.08.2018 Açılışı gerçekleşen Milas Uzunyuva’dan ilk izlenimler …
-
12.07.2018 Keçiborlu’nun Kuyucak Köyünde Lavanta Zamanı
-
06.07.2018 Zampara Altını
-
28.02.2018 Noussa Karnavalı (İskeçe / Yunanistan)
-
18.12.2017 Hikâyesi Olan Şeyler Dükkânı / 2 - ‘Devrim Yüzüğü’
-
12.12.2017 Ekmeğin Peşinden – 3 / Taban Gevreği (Gölcük / ÖDEMİŞ)
-
23.11.2017 Hikâyesi Olan Şeyler / 1 - Zeytin Jetonları
-
15.11.2017 Ulu Cami’nin güney cephesi
-
24.10.2017 Kentin ileri gelen zevatı, 30 Ağustos’ta …
-
19.10.2017 Bazen... / fotoğrafların peşinden ...
-
06.10.2017 ‘Vitrindeki Kaplan’ın peşinden Samos’a …
-
12.09.2017 Terzizadelerin Evi’nin balkonundan Sakarya İlkokulu
-
06.09.2017 Ekmeğin Peşinden -2- / İslamköy Ekmeği / Isparta
-
29.08.2017 Karahöyük Ekmeği / Acıpayam
-
06.05.2017 6 Mayıs ve Anneler ...
-
19.04.2017 Menderes Yolu’nda 3 gün …
-
07.03.2017 Bodrum’un geçmişinde kalan bir yerleşim: Girelbelen Köyü
-
28.02.2017 “Ütopya Hayallerin Prensesidir”
-
12.01.2017 Allahuekber Dağı’nda Üç Gün / Sarıkamış - Kars
-
10.01.2017 Milas’ın geçmişinde kalan şerbet: Sübye
-
02.12.2016 Kuruyunca içini gözler önüne seren Mumcular Barajı
-
24.11.2016 Manolya ve Nail Şaylan
-
16.11.2016 Bakkal Cavit
-
11.11.2016 Belen Camii ile Bütünleşmiş Bir Müezzin: Yılmaz Hoca (SİDAL)
-
09.11.2016 Terkedilmiş Tarihi Bir Mekân: ‘Eğirdir Garı’
-
03.11.2016 Tarih Öncesi Kaya Resimleri için; Latmos’un emanetlerinin peşinde bir yolculuk
-
28.10.2016 Phaselis Antik Kenti (Antalya)
-
20.10.2016 Geçmişten Geleceğe uzanan 800 yıllık Kültür: Pınar Pazarı
-
18.10.2016 Gelidonya Feneri’nde bir gece
-
23.09.2016 Bir ritüelin peşinden: Eren Günü (Sandras Dağı)
-
09.09.2016 Salda Gölü’nde zaman / Burdur
-
18.08.2016 Sırtçantamdakiler / H. Avni KUNDURACIOĞLU
-
08.06.2016 ‘Milas Arastası’nın 70’li yıllarına güzellemeler / 2 - Tüccar Terzi Hasan Budakoğlu
-
27.05.2016 Tarih 15 Nisan 1933; Milas’ın ‘Umumi Kuşbakışı Manzaralı’ Fotokartı
-
12.05.2016 2. Latmos Doğa Şenliği’nden izlenimler …
-
28.04.2016 İncirliin Mağarası ve Yarasalar
-
19.04.2016 Şefik Seren’in ‘Fotoğrafla Milâs’ının gölgesinde; BARDAK
-
31.03.2016 ‘Bodrum Leleg Yolu’ açılırken …
-
28.03.2016 PTT Memuru mührü basar: MİLÂS 26 EYLÜL 1967
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.