• 28 March 2016, Monday 19:42
H.Avni Kunduracıoğlu

H.Avni Kunduracıoğlu

PTT Memuru mührü basar: MİLÂS 26 EYLÜL 1967

Bazen... / fotoğrafların peşinden ... / Hüseyin Avni KUNDURACIOĞLU

Milas PTT’sinin ‘mektup alım’ bölümünde görevli olan memur, bileğinden dirseğine kadar uzanan siyah kolluğunu düzelttikten sonra, önündeki ahşap bankoya yönelir.

Altmışlı yıllarda en yaygın iletişimin ‘mektup’ olduğu göz önüne alındığında, mektup alım servisinin yoğunluğu tahmin edilebilir.

Görevli memur, peşisıra gelen zarfları, ederi kadar pul yapıştırıp mühürler ve sonrasında da yanındaki ‘giden’ kutusunda biriken diğer zarfların yanına koyar. O sıra gelen ve pek alışık olmadığı ‘çıplak’ yani zarfsız kartı, şaşkınlıkla karşılasa da müfredata uygun olduğunu bildiği için, işleme devam eder. Kartın adrese ulaşım ederi olan 130 kuruşu dört pul olarak karta yapıştıran memur, ulaşım şekli olan ‘uçak’ etiketini de yapıştırmayı ihmal etmez. Amerika’ya, yani yurtdışına gidecek olan bu karta pulları ve etiketi yapıştırırken, adres ve ileti yazısını kapatmamak için epey dikkatli davranır. Göz açıp kapayana kadar gerçekleşen bu işlemlerin ardından, PTT memuru son işlem olarak elindeki tahta mührü önce ıstampaya, ardından da gönül rahatlığıyla pulların üzerine basar: Milâs 26 IX 1967

Mühür basıldığında çıkan ‘tak’ sesi postahanenin içinde yankılanırken, o sıra kimse kartın sadece göndericinin duygu ve düşüncelerini alıcıya iletmekle kalmayıp, aynı zamanda Bodrum’un geçmişini de taşıdığının farkında değildir. Zira 49 yıl önce, PTT’nin Milas şubesinden gönderilen bu kartpostalın resimli yüzeyinde ‘Bodrum manzarası’ bulunmaktadır.

Kartpostal, bugün dünya turizminin sayılı merkezlerinden olan Bodrum’un, 50 yıl öncesini tüm bakirliğiyle sergiliyor. Henüz, kesmeşeker tarzı beyaz evlerin dağları, tepeleri, dereleri istila etmediği yıllar. Halikarnas Balıkçısı’nın “Yokuşbaşına geldiğinde Bodrum’u göreceksin. Sanma ki geldiğin gibi döneceksin. Senden öncekiler de hep böyleydiler. Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler” dediği yıllar.

Fotoğraf, olasılıkla Antik Tiyatro’dan çekilmiş. Mandalina ağaçlarının arasına serpilen beyaz badanalı evlere, oluklu kiremitler renk katıyor. Adliye Camii’nden Bodrum Kalesi’ne doğru uzanan bölgedeki yoğunluğun, Bodrum’un çarşısı olduğunu belirtmeliyim. İçmeler tarafında henüz yapılaşma yok, yemyeşil uzanıyor denize doğru. Limanda görülen iki teknenin balıkçı teknesi olduğunu tahmin etmek zor değil.

Halikarnas Balıkçısı’nın diktiği palmiye ve hurma ağaçları, cadde boyunca görülüyor.

Gönderici, bu palmiyelerin altında sahil boyunca yürümüş olmalı. Bodrum’un daracık sokaklarını arşınlayarak ulaştığı kıyıdan denize bakarak anın tadını çıkartmış olabileceği gibi. Kuruması için serilen süngerlerin arasından geçerken, süngercilerle ‘vurgun’ üzerine küçük sohbetler de etmiş olabilir. Kimbilir?

Kumbahçe’de denize girmiş, mahalle sakinlerinden İstanköy’ü dinlemiş, Girit kültürünün izlerini her daim fark etmiş, beyaz badanalı evleri mor renkleriyle sarıp sarmalamış begonvile ‘onbir ay çiçeği’ denildiğini duymuş, denize doğru rakısını yudumlarken bakla favasının tadına bakmış da olabilir.

Kalenin gölgesinin vurduğu “Raşit’in Kahvesi”nde soluklanıp çayını yudumlamış olması da olası elbet. Belki de Raşit’in Kahvesi’nde yazmıştır kartın arkasına. Şöyle tahta sandalyede kaykılmış olarak yönünü denize doğru çevirmiş ve tahta masanın üzerinde duran çarşıdan aldığı kartpostala içinde bulunduğu anları aktarmış olabilir.

’64 model Volkswagen’ ile çıkılan yurt gezisinde ‘Ege sahilleri Kuşadası, Efes, Meryem Ana, Bodrum dolaşılır’ bu arada ‘yollar enfes’tir. Elbette, ‘gönderici’  her şeye karşın ‘alıcı’yı özlemekte, sevgilerini iletmektedir.

Kartımız ‘çıplak’tır, bu yüzden bu kadarını öğrenmemizde sakınca yoktur. Aslında bu kartta her şey çıplak, her şey gözler önündedir. Bir kentin katli de, zamanın akışı da.

Zamanın akışı? Yok, yok Milas’ta kaleme almış olmalı. Mektup / kart yazım kuralına göre, gönderici sağ üst köşeye günün tarihini ve yazıldığı yeri not düşmeyi ihmal etmemiş , 26-9-1967 / Milâs.

Tıpkı Milas’ın ‘a’ sına şapka koymayı unutmadığı gibi.

Milas Parkı’nın göğe doğru uzanan çam ağaçlarının altında oturup kartı yazmış, Havra’nın bulunduğu ‘Yahudi Mahallesi’ndeki dar sokaklardan ilerleyip postahane yokuşuna ulaşmıştır belki.

Zaten, o sıra PTT memuru siyah kolluğunu düzeltmiş, peşisıra gelen her zarfa vurduğu mühür 26 Eylül 1967 olarak zarflara yansımaktadır.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık