• 12 December 2017, Tuesday 18:44
H.Avni Kunduracıoğlu

H.Avni Kunduracıoğlu

Ekmeğin Peşinden – 3 / Taban Gevreği (Gölcük / ÖDEMİŞ)

Sırtçantamdakiler / H. Avni KUNDURACIOĞLU

 

Ödemiş’ten Bozdağ’a doğru yol alırken ulaşılan belirli bir yükseklik, dağın eteğinde yer alan Gölcük Gölü’nü ağırlar.

Doğanın bütün zenginliğini bünyesinde barındıran yaylanın orta yerinde yer alan Gölcük Gölü, her mevsim farklı bir güzelliğe bürünmüş olarak karşınıza çıkar. Kestane ağaçlarının çoğunlukta olduğu bir bitki örtüsünün içinde yol alırken ulaşacağınız Gölcük Gölü, tüm dinginliğini size aktarmakta hiç zorlanmaz.

İsmini gölden alan Ödemiş’in Gölcük Mahallesi, içinde yer aldığı bu coğrafyanın dinginliğine ayak uydurmuş gibidir.

Hele mevsim, güzden kışa devrilmek üzereyse.

Evlerin kümeleştiği bölgeden gölün kıyısına doğru ulaşıldığında, hafif bir kıpırdanmanın yaşandığı caddeye ulaşırsınız. Gölü yarım ay gibi çevreleyen bu caddenin, göle bakan kısmına dizilmiş beş – on dükkânın varlığı, kuşkusuz bu kıpırdanışta söz sahibidir. Daha çok, zorunlu gereksinim mekânları olarak değerlendireceğimiz bu dükkânlar bakkaldan kasaba, kahvehaneden lokantaya gibi işkollarını barındırır. Caddenin bu kısmıyla caminin olduğu küçük meydan, bir nevi mahallenin çarşısı konumundadır.

Gölcük Gölü’nün gri renkten turkuaz mavisine dönüşmekte olduğu sabahın ilk saatlerinde, bu caddedeki dükkânların daha yeni hareketlenmeye başladığı görülür. Ancak kasap ve kahvehane arasına sıkışmış camekânlı bir dükkan dikkatinizden kaçmaz. Zira kirli beyaz renkli çerçevesine asılmış bir-iki açma tarzı poğaçaların varlığı oldukça davetkardır. Bu davet üzerine çerçevenin arkasına dikkatle baktığınızda, farklı bir hareketlilik göze çarpar.

Sabahın keskin ayazını dışarıda bırakıp tahta kapıdan içeriye girdiğinizde, iliklerinize kadar ısınacağınızdan henüz habersizsinizdir.

Bir simit ya da Ege ağzıyla ‘gevrek’ fırınının içinde olduğunuzu ayırt ettiğiniz zaman, bu sıcaklık sadece bedeninizi değil aynı zamanda ruhlarınızı da ısıtacaktır.

Sabahın ilk saatleri ve gevrek.

Üstelik fırının komşusu olan kahvehanenin bacasından, içeride yanmakta olan sobanın dumanları tütmektedir.

Fırının sahibi olan Cihangir usta, bu sıra üzerindeki beyaz iş önlüğüyle hamur teknesini sıyırırken, oğlu Cemal de elindeki kürekle fırının içinden gevrekleri çıkarmakta.

Mermer tezgâhın üzerinde fırına girecek şekillenmiş hamurlar ve fırından çıkan gevrekler yer alıyor. Aslında görüntü olarak bir açma ya da halkaya benzeyen bu unlu mamullerin bu yöreye özgü birer gevrek olduğunu Cihangir ustanın söyleminden öğreniyoruz. Üstelik üstüne basa basa söylüyor her defasında, ‘Daban gevreği’ diye. Anlaşılan o ki ‘taban’ sözcüğü ünlü Ödemiş ağzıyla ‘daban’a dönüşmüş yörede.

Ödemiş’in ünlü daban gevreği ile karşılaşmak hoş bir sürpiz oluyor. Nohut mayasından üretilen bu daban gevrekleri, Ödemiş’te çok yaygın olmasının yanı sıra akşamları da fırınlarda üretilmesi ve akşam sofralarında tüketilmesiyle de ünlü.

Cihangir ustaya bakılırsa, bu mekân ülkede nohut mayasından gevrek üreten tek fırın. Tabii bu cümlesinin başına ‘artık’ sözcüğünü eklemeyi ihmal etmiyor. Nohut mayasından üretilen unlu mamuller, bayatlamadan uzun süre dayanması ve lezzetli olarak tüketilmesiyle bilinir. Bu yüzden de Anadolu’nun ‘makbul’ mayalarından biridir. Günümüzde ticari mayaların kullanımının artması ve üreticilerin maya üretme zahmetinden kaçınıyor olmasından kaynaklı olarak nohut mayasının kullanımının azaldığını biliyor olmamız, Cihangir ustayı haklı kılıyor. Zaten o da bu cümlelerini desteklemek için fırının arka bölümündeki mayayı gösterirken, yerli nohut kullandığını ısrarla söylüyor.

Anlayacağınız bu fırında her şey Cihangir ustanın atasından gördüğü gibi yol alıyor.

Egeliler, nohut mayasını daha çok ‘tatlı maya’ olarak isimlendirir. ‘Tatlı maya bu’ deyince, Cihangir usta gülümseyen yüz ifadesiyle onaylıyor. Fırının camekan kısmında, yine nohut mayasından üretilmiş peksimetler gözden kaçmıyor.

Bu sırada, fırına girip çıkan müşteri sayısı çoğalıyor. Satılan gevrekleri ambalaj kâğıdına sarıp da veren Cemal, bir yandan da bizi izliyor. İlk karşılaşmamızdaki yorgun gözleri biraz daha canlanmışa benziyor. “Ödemiş’in tulum peyniriyle nefis olur sıcak daban gevreği” cümlesi Cemal’den geliyor.

Ödemiş yöresi, daban gevreğini kahvaltılarda bir nevi ekmek niyetine kullandığı için, bu gevreğe ‘taban’ ismini uygun görmüş diye düşünüyorum. Beslenmelerinin ilk ‘altyapısı’nı oluşturduğu için.

Bu sevimli fırından ayrılma zamanı geliyor.

Ödemiş’in geçmişinden gelen daban gevrekleriyle Gölcük’ün kahvehanesine yöneliyoruz. Bu lezzeti biraz sonra peynire katık, çaya keyif eklemek için.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık