- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 12 July 2018, Thursday 20:02
- 4617 kez okundu
Sırtçantamdakiler H. Avni KUNDURACIOĞLU
Isparta’nın Keçiborlu ilçesine bir-iki kilometre kala sola dönen araç, bir süre sonra Kılıç Köyünü ardında bırakıyor. Bu bırakışla birlikte önce yeşil sonrasındaysa mor renge boyanmış bir coğrafya ile karşılaşıyoruz.
Mor renkle karşılaşmak için bu bölgede olsak da, doğrusu bu kadar erken olacağını beklemiyoruz.
Keçiborlu’ya 23 kilometre uzaklıkta olan Kuyucak köyüne ulaşmamızla birlikte, mor rengin tam kucağına düşüyoruz. Neredeyse evlerin dış duvarları bile bu renk ile boyalı.
Ne de olsa mevsim bu köy için lavanta zamanı.
Kuyucak Köyü; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Anadolu Efes ortaklığı ile yürütülen ‘Gelecek Turizmdedir’ çağrısına bir projeyle katılmış ve bu projenin onay görmesinden sonra projesini benimsemiş ve bu benimsemeyle birlikte yürürlüğe koymuş bir köy. Dolayısıyla bu projenin hayata geçirilebilmesi için de, çeşitli kurumlardan ciddi destekler almayı başarmış bir köyümüz.
Bu projenin ismi ‘Lavanta Kokulu Köy’ olarak geçer kayıtlara.
Yaklaşık üç yıl önce başlar, köyün yeni bir döneme doğru yol alışı. Kuyucak Köyü, bu proje doğrultusunda lavanta bahçelerini daha bir önemser olur. Gül bahçeleri sökülüp yerine lavantalar dikilmeye başlar.Bazı köylüler Fransa’nın lavanta bahçeleriyle ünlü Provence kentine götürülür.Götürülmesinin ötesinde, Kuyucak Köyü Türkiye’nin Provence’si diye lanse edilir. Yaygın basın ve sosyal medya üzerinden Kuyucuk’taki bu mor değişim başarılı bir şekilde aktarılır ve ‘Lavanta Kokulu Köy’ olarak anılmaya başlar. Köye gelen yerli ve yabancı turist sayısı her geçen sezon arttıkça, köy ahalisi de turizm isimli bu yeni umuda kapılarını açmakta gecikmez.
Köye doğru uzanan karayolu, lavanta bahçelerinin arasından kıvrıla kıvrıla yol alırken, bahçelerin olağanüstü güzel dokusuna ve bu dokuyu kucaklamaya çalışan misafirlerin doyumsuz şaşkınlığına tanıklık ediyor.Bahçelerin morluğunu sindirmeye çalışırken köye ulaşıyor, bu kez ise bahçelerden tezgâhlara yerleşmiş lavantalara ve lavantalardan üremiş ürünlere tanık oluyoruz.
Lavanta, görsel güzelliğini Haziran ayının son günlerinde sunmaya başlayıp, Temmuz ayının ortasına kadar sürdürüyor. Tabii bu süreçte lavantanın mor rengi yavaş yavaş canlılığını yitirmeye başlıyor. Bu yüzden de, bu görsel şölene tanık olmak isteyenler Temmuz ayının başlarında Kuyucak Köyüne akın ediyor.Sezonda haftanın hemen her günü köyde bir lavanta kalabalığı olsa da, özellikle Cumartesi-Pazar günleri müthiş kalabalık oluyor. Kuyucak Köyü, Isparta - Antalya karayolu üzerinde olmasının avantajını yaşıyor olsa da, sezon içinde azımsanmayacak tur organizesi yapılıyor.
Köyü, anlık olarak görmektense, yaşayarak sindirmeyi düşlediğimizden, önceden yer ayırttığımız pansiyona doğru ilerliyoruz.Pazar gününün kalabalığını pek önemsemiyoruz doğrusu.Ne de olsa ‘lavanta kokulu köy’ akşama doğru bize kalacak.
Kuyucak Köyü, daha çok hayvancılıkla geçinen bir köy. Geçmişte keçi sürülerinin yoğun olduğu bu köy, günümüzde ise besicilikle, yani büyük baş hayvanla uğraşmaya tercih etmiş.Tahmin edileceği gibi genç nüfusun köyde durmaması ve dışarıya göç veriyor olması bu seçimi doğurmuş.Suyun yetersiz oluşu, tarımcılığı sekteye uğratmış.Badem, gül ve lavanta en belirgin tarımsal geçim kaynağı Kuyucak’ın.Şimdilerde de lavantanın beraberinde getirdiği turizm.
Köydeki sekiz on evin bir-iki odası pansiyona çevrilmiş.Lavanta sezonunun başlamasıyla birlikte, bu pansiyonlar hayat buluyor.Köyün sırtına dayandığı dağın en üst eteğine inşa edilmiş pansiyon-evin terasında soluklanıyoruz.İkram edilen ayranı yudumlarken köyün çıkışı olan tepelerin morluğu gözüme çarpıyor.Misafiri olduğumuz Mehmet Tetik, “Köyün hem girişinde hem çıkışında lavanta bahçeleri var” diyor.Bu bahçelerin daha çok turistik olduğunu biraz sonra öğreneceğimiz gibi, köyün arka sırtlarındaki bahçelerin varlığını da ertesi gün öğreneceğimizi henüz bilmiyoruz.
Açıkçası köylü, gösterilen bu ilgiden epeyce memnun.Tek şikayetleri sürenin yani ‘sezon’un kısa olması.Hasat sürecini bu ilgiye dâhil edememelerinden dem vuruyor Mehmet.Görselliğin daha çok ilgi çektiğinden, bütün uyarılara rağmen koparılan lavantalardan, sökülen güllerden konuştuktan sonra köyün lavantalı sokaklarına iniyoruz.
Lavanta bahçeleri, gelecek misafirlerin isteklerini karşılayacak şekilde süslenmiş.Elbette bu isteklerin başında fotoğraf çekilmek yer alıyor.Bu yüzden bahçelerin içinde salıncak, at turu, pencere, koltuk vb obje ve etkinlikle karşılaşmak olası. Bahçelerin hemen yanında yer alan çardak tarzı işletmeler ise, misafirlerin atıştırmalık ya da içecek gereksinimlerini karşılıyor.
Köyün içindeyse ana sokağa bakan evlerin giriş kapıları lavanta ve lavantadan üretilmiş ürünlerin satıldığı mekânlara dönüştürülmüş. Demet lavantadan fidan lavantaya, örülmüş taçtan lavanta dondurmasına, lavanta balından lavanta kolonyasına kadar birçok ürün alışverişi canlı tutuyor. Yine kahvehanelerde sunulan lavantalı kahvenin, en çok ilgi gören içecek olduğunu belirtmeliyim.
Köyde birkaç tane geleneksel mimaride kerpiç evin varlığı görülse de, daha çok betonarme yapılar baskın.Köyün merkezinden uçlara doğru gittikçe, bu yapılar ve katlar dikkati çekiyor.
Kuyucak 1100 rakımlarda yani oldukça yükseğe kurulmuş olmasına rağmen, biraz yukarıdaki yayla köylerinin varlığı biliniyor.Köyde lavanta mevsimi geçince, bu kez gelen misafirler traktörlerle o yayla köylerine taşınıyormuş.Yüksekte olmaları lavantanın oluş ve bitiş sürecini daha geçe bırakıyormuş çünkü.Köyün taş döşeli sokaklarındaki ahşap sokak kapılarını izleyerek, yoğun kalabalığın olduğu başka bir mekana doğru gidiyoruz.
Sezonda çok aktif olan yerlerden biri de, S.S. Lavanta Kokulu Köy Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’nin işletmeciliğini üstlendiği çay bahçesi.Büyükçe bir alanda hizmet veren bu işletmenin bütün çalışanları, köyün her yaştan kadını.Gözleme tarzı atıştırmalığın yanı sıra yöresel yemek ya da içecekler bulunabiliyor. Burdur Gölü ve mor yamaçlı dağ, bu işletmenin keyifli manzarasını oluşturuyor.
Gün boyunca, gerek köy ahalisinin gerekse dışarıdan gelen misafirlerin ortak konusu hep lavanta. Köylüler, lavantadan kazandıkları rakamla ilgilenirken, misafirler ise belki de ilk kez tanık oldukları bu mor görselliğin ve doyumsuz kokunun sevincini yaşıyorlar.
Gece köyün üstüne çökerken, lavanta bahçelerindeki tek tük yanan araba farları ya da fotoğraf makinelerinin flaşlarından patlayan ışıklar kayboluyor.Burdur’un ve Kuyucak Köyü’nün ışıkları Burdur Gölü’nü ışıldatıyor.
Gün ışırken köyde yine bir lavanta telaşı yaşanıyor.Bir gün önce satılan lavantaların yerini doldurmak için, hasada gitmek gerek.Açıkçası hiç aklımızda yokken, Zehra’nın önerisiyle abisi ve annesiyle birlikte lavanta hasadına giderken buluyoruz kendimizi. Gelenlerin salt köyün girişinde ve çıkışında yer alan lavanta bahçelerinden haberdar olduğunu düşünürsek, epeyce şanslı sayılırız. Bu düşünceler içindeyken aracımız köy yolundan çıkıp orman yoluna giriyor.Çam ağaçlarının oluşturduğu orman bir süre sonra bizi, yamaçların mora büründüğü bir düzlüğe ulaştırıyor. Araç mor bahçelerin içinden ine kalka yol aldıktan sonra bir başka morluğun önünde durunca anlıyoruz ki Zehraların bahçesindeyiz.
Lavanta zahmetsiz bir çiçek.Daha çok kıraç bölgelerde hayat buluyor.Fidan toprakla buluştuktan ve yıl geçtikten sonra büyükçe bir öbek haline dönüşüyor.Yağmur yeterli olup, baharda iyi bir çapa istiyor.Bu çapalama sırasında, yaşlı dallar sökülüp lavantaya yeni sürgünler katılmasına yardımcı olunuyor. Mevsimi geldiğinde, bu büyük öbekten göğe doğru mor mor dallar yükseliyor. İşte o zaman lavantanın görsel ve kokusal şöleni başlamış oluyor.
Her ne kadar, Kuyucak Köyü 2-3 yıldır lavanta ile biliniyor olsa da, köyün 45 yıllık bir lavanta geçmişi var. Köy, 45 yıl önce bütün Isparta yöresi gibi gül diker ve mevsimi geldiğinde hasat edermiş. Yağ için köylülerden gül alımı yapan Gül Tüccarı Zeki
Korur’un yolu bir gün Fransa’ya düşer.Gördüğü lavanta tarlalarının toprağı ile Kuyucak köyünü özdeşleştiren Zeki Korur, ‘rüzgar bile aynı esiyor’ diye düşünür.Dönüşte yanında getirdiği lavanta fidelerini gül satın aldığı köylülere dağıtır.Kuyucak o süreçte tanışır lavantayla. O günden sonra bir başka geçim kaynağı olur köyün. Yıl 1975’tir.Daha çok verimsiz kıraç arazilere ya da güllerin yanındaki boşluklara dikerler.Kozmetik ve ecza sektörüne verdikleri lavantadan pek kazanamasalar da, lavanta yine de Kuyucak’ın gelir kaynağı olur. Zehra’nın annesinin motorlu el testeresini çalıştırmasıyla birlikte, keskin bir gürültü yayılır lavanta tarlasının içinde.Sıra şeklinde dikilmiş lavanta öbeklerinin birinin yanındadır.Motorlu testerenin dişlerini göğe doğru uzanan lavanta dallarına değdirerek ve saat yönünde hareket ederek öbeğin etrafında döner.Kesilen her lavanta bulunduğu doğrultuda toprağa düştüğü için, lavanta öbeği çıplak bir şekilde kalırken yere düşen lavantalar bir daire oluşturur.Zehra’nın abisi ise elindeki orağın ucuyla yine saat yönünde yere düşen lavantaları rulo ettirir.Orağı kullanmasının nedenini, lavantalara üşüşen arılardan korunmak oluşturur.Rulo olan lavanta demeti iple bağlanarak arabanın bagajına taşınır.Bu işlev aynı şekilde on küsur lavanta öbeği ile gerçekleşir. Anne lavanta dallarını biçer, abi yere düşen lavantaları büyük bir demet yapar ve biz araca taşırız. Aracın salt bagajı değil kucaklarımızda bile yer alır lavanta demetleri. Köye ulaştığımızda, tur otobüsleri gelmiştir bile.
Kuyucak Köyü, sezonun en hareketli dönemine tanık oluyor. Köy ahalisine sinmiş telaştan bunu anlamak hiç zor olmuyor.Mor renk ve keskin kokunun baskın olduğu bu zaman dilimi, köye farklı bir güzellik katıyor.Kurak ve susuz alanda yetiştiği için, bugün Seferihisar, Acıpayam gibi birçok yerleşimde lavanta kokuları duyulmaya başlandı.Ancak şu bir gerçek ki, Kuyucak Köyü artık markalaşmaya doğru gidiyor.
Kuyucaklıların sevecen ve insancıl yapısı da eklenince, sanırım lavanta bu köyü ‘sürdürülebilir turizm’in güzel bir örneği yapacak.Kuyucaklı kadınların bu konudaki emek ve isteklerini atlamak istemem. Kooperatif kanalıyla diksiyon, hijyen, girişimcilik, pazarlama, satış, pansiyonculuk, bitki yetiştiriciliği gibi birçok konuda eğitim alan Kuyucaklı kadınlar, köylerine gösterilen ilgiden epey memnunlar.
Biz de Kuyucak Köyü’nden memnun ayrılıyoruz. Salt lavantanın şölene benzeyen görselliğine ya da eşsiz kokusuna tanık ettiği için değil. Bir köyün kaderini değiştiren bir ruha sahip oldukları için.Bu konuda emek verenleri algılayabilecek bilinçte oldukları için.
Toroslar’ın bu mor boyalı dağ köyünü ardımızda bırakıyoruz. Lavanta Kokulu Köy olduğunu bilerek.
-
04.02.2025 BAFA’NIN SAKLI LEZZETİ ; GIVRIM
-
24.06.2024 BUTİK MURAT
-
14.11.2023 KADDAK DEVE BAYRAMI / PINARCIK KÖYÜ
-
03.10.2023 RUM MAHALLESİ’NDEKİ ‘OSMANLI ÇEŞMESİ’
-
28.07.2023 YENİ MİLÂS HALKEVİ DERGİSİ 1936-1937
-
07.07.2023 MİLAS HALKEVİ
-
04.07.2023 TİFTİK ETİ
-
20.06.2023 ESKİ MEZARLIK
-
09.06.2023 ÇAPUTCU HANI’NDA BİR ODA
-
06.06.2023 SABİHA TEYZEM
-
30.05.2023 ÇAPUTCU HANI
-
23.05.2023 SAKARYA İLKOKULU’NUN KUZEY CEPHESİ. YIL 1938
-
06.10.2022 MİLAS ‘KIZ MEKTEBİ’
-
04.10.2022 MİLAS ‘ERKEK MEKTEBİ’
-
03.10.2022 ERMENİSTAN’DAKİ PENCERE…
-
29.11.2021 KIBRIS’TA BİR MARONİT KÖYÜ ; KORUÇAM / GİRNE
-
23.10.2021 NİYAZİ YALÇINKAYA’YI UĞURLARKEN…
-
14.10.2021 YAHUDİ HALKASI
-
06.10.2021 ANADOLU’NUN SON ERMENİ KÖYÜ; VAKIFLI / ANTAKYA
-
06.08.2021 CO MEHMET, öldü.
-
28.07.2021 BAHADDİN AĞA KONAĞI’NDAN EMİN AĞA KONAĞI’NA; DUVAR RESİMLERİ
-
06.07.2021 Güneydoğu’daki ‘Süryani’ Köylerinden; HABERLİ KÖYÜ / İDİL
-
22.06.2021 ANADOLU’NUN UNUTULAN KAVMİ ‘NASTURİLER’İN PEŞİNDE; ÇUKURCA / ŞIRNAK
-
15.06.2021 YALNIZLIĞA TERK EDİLMİŞ BİR EZİDİ YERLEŞİMİ; MAĞARA KÖYÜ / İDİL
-
08.06.2021 KATO DAĞI’NIN ZİRVESİNDE BİR ‘KELDANİ ‘ KÖYÜ; CEVİZAĞACI / BEYTÜŞŞEBAP
-
23.10.2020 TARİHİ AYAKKABICILAR ARASTASI / ÇORUM
-
01.01.2020 ŞİİLİĞİN KUTSAL KENTİ ; MEŞHED
-
30.12.2019 ÖMER HAYYAM’IN NİŞABUR’U
-
24.12.2019 LUT ÇÖLÜ’NÜN GÜZEL İNSANLARI…
-
18.12.2019 İran’da Bir Dünya Yurttaşı; ALİ AMCA
-
16.12.2019 İRAN’DA BİR EMANETÇİ
-
23.09.2019 KROMNİ VADİSİ / GÜMÜŞHANE
-
21.09.2019 SANTA / GÜMÜŞHANE
-
16.09.2019 SARIÇİÇEK KÖY ODALARI / GÜMÜŞHANE
-
09.09.2019 EKMEĞİN PEŞİNDEN - 4 KÜRTÜN HARÇ EKMEĞİ / GÜMÜŞHANE
-
02.09.2019 15 AĞUSTOS MERYEM ANA PANAYIRI / GÖKÇEADA
-
27.08.2019 GÖKÇEADA’NIN (ESKİ) RUM KÖYLERİ…
-
14.06.2019 AĞLAYAN GELİN ( TERS LALE) / HAKKARİ
-
12.06.2019 AĞLAYAN GELİN ( TERS LALE) / HAKKARİ
-
22.01.2019 Güllük’ün Geçmişinde Kalan Bir Kültür; GECE PAZARI
-
16.08.2018 Açılışı gerçekleşen Milas Uzunyuva’dan ilk izlenimler …
-
06.07.2018 Zampara Altını
-
28.02.2018 Noussa Karnavalı (İskeçe / Yunanistan)
-
18.12.2017 Hikâyesi Olan Şeyler Dükkânı / 2 - ‘Devrim Yüzüğü’
-
12.12.2017 Ekmeğin Peşinden – 3 / Taban Gevreği (Gölcük / ÖDEMİŞ)
-
23.11.2017 Hikâyesi Olan Şeyler / 1 - Zeytin Jetonları
-
15.11.2017 Ulu Cami’nin güney cephesi
-
24.10.2017 Kentin ileri gelen zevatı, 30 Ağustos’ta …
-
19.10.2017 Bazen... / fotoğrafların peşinden ...
-
06.10.2017 ‘Vitrindeki Kaplan’ın peşinden Samos’a …
-
12.09.2017 Terzizadelerin Evi’nin balkonundan Sakarya İlkokulu
-
06.09.2017 Ekmeğin Peşinden -2- / İslamköy Ekmeği / Isparta
-
29.08.2017 Karahöyük Ekmeği / Acıpayam
-
06.05.2017 6 Mayıs ve Anneler ...
-
19.04.2017 Menderes Yolu’nda 3 gün …
-
07.03.2017 Bodrum’un geçmişinde kalan bir yerleşim: Girelbelen Köyü
-
28.02.2017 “Ütopya Hayallerin Prensesidir”
-
12.01.2017 Allahuekber Dağı’nda Üç Gün / Sarıkamış - Kars
-
10.01.2017 Milas’ın geçmişinde kalan şerbet: Sübye
-
02.12.2016 Kuruyunca içini gözler önüne seren Mumcular Barajı
-
24.11.2016 Manolya ve Nail Şaylan
-
16.11.2016 Bakkal Cavit
-
11.11.2016 Belen Camii ile Bütünleşmiş Bir Müezzin: Yılmaz Hoca (SİDAL)
-
09.11.2016 Terkedilmiş Tarihi Bir Mekân: ‘Eğirdir Garı’
-
03.11.2016 Tarih Öncesi Kaya Resimleri için; Latmos’un emanetlerinin peşinde bir yolculuk
-
28.10.2016 Phaselis Antik Kenti (Antalya)
-
20.10.2016 Geçmişten Geleceğe uzanan 800 yıllık Kültür: Pınar Pazarı
-
18.10.2016 Gelidonya Feneri’nde bir gece
-
23.09.2016 Bir ritüelin peşinden: Eren Günü (Sandras Dağı)
-
09.09.2016 Salda Gölü’nde zaman / Burdur
-
18.08.2016 Sırtçantamdakiler / H. Avni KUNDURACIOĞLU
-
08.06.2016 ‘Milas Arastası’nın 70’li yıllarına güzellemeler / 2 - Tüccar Terzi Hasan Budakoğlu
-
27.05.2016 Tarih 15 Nisan 1933; Milas’ın ‘Umumi Kuşbakışı Manzaralı’ Fotokartı
-
12.05.2016 2. Latmos Doğa Şenliği’nden izlenimler …
-
28.04.2016 İncirliin Mağarası ve Yarasalar
-
19.04.2016 Şefik Seren’in ‘Fotoğrafla Milâs’ının gölgesinde; BARDAK
-
31.03.2016 ‘Bodrum Leleg Yolu’ açılırken …
-
28.03.2016 PTT Memuru mührü basar: MİLÂS 26 EYLÜL 1967
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.