• 28 April 2016, Thursday 19:48
H.Avni Kunduracıoğlu

H.Avni Kunduracıoğlu

İncirliin Mağarası ve Yarasalar

Bazen... / Hüseyin Avni KUNDURACIOĞLU

Sanırım 15-16 yıl önceydi.

Bodrum Doğa Sporları Kulübü’nün (BODOSK) Milas’ın Gökçeler Mahallesinde düzenlediği Gökçeler Kanyonu’ndaki doğa yürüyüşüne katılmış, çok keyifli parkuru bir mağaranın önünde sonlandırmıştık. Mağara girişinin hemen önünde bulunan incir ağacını gördüğümüzde, bu mağaraya niçin ‘İncirliin’ denildiğini de öğrenmiş oluyorduk.

Mağaraya ikişer kişi giriş yapılacağı ve içeride oldukça sessiz olmamız gerektiği konusunda ön bilgilendirme yapıldıktan sonra, BODOSK’lu öncü arkadaşın eşliğinde mağara içine girmeye başladık. Girişin sınırlı sayıda olmasının ve sessizliğin nedenini, ‘mağara içinde yaşamlarını sürdüren binlerce yarasayı tedirgin etmemek’ oluşturuyordu.

Mağara kapısından girmemizle birlikte dışarıdan süzülen ışık kaybolmuş, sadece baretlerdeki tepe lambalarımızın aydınlattığı noktaları görebiliyorduk. Kafa lambalarımızın ışığını, yine yarasalardan dolayı tavana doğru tutmamayı özen göstererek, bazen eğilip bazen de sürünerek mağara içinde yol alırken, adeta nefesimiz tutulmuştu.

Hafif ıslak olan zeminde kaymamak için dikkatli adım atıyor, bir yandan da mağara içinde oluşmuş sarkıt ve dikitleri izliyorduk. Arada bir üzerimizden geçen yarasaların tedirginliğini yaşıyor olsak da, doğrusu büyüleyici bir ortamın içindeydik. Yerdeki bazı kayaların, yüzlerce yıl içinde yarasaların dışkılarından oluşmuş birer sertleşmiş gübre yükseltisi olduğunu öğrendiğimizdeki şaşkınlığı aktarmak çok zor. Karanlık bir boşluğun içinde, yarasaların dünyasına konuk olmuştuk. Mağaranın doğal yapısı çok fazla ilerlememize izin vermediği için, belirli bir noktadan döndük.

Açıkçası muhteşem bir duyguydu.

Sonraki yıllarda, Milas Kaymakamlığı’nın ‘İncirliin Mağarası’nı turizme kazandırmak için çalışmalar yaptığı duyulmaya başlandı. Gökçeler Kanyonu içinde ya da civarında gerçekleştirdiğimiz her doğa yürüyüşünde, bu duyumların doğruluğuna da tanık oluyorduk. Kâh mağaraya giden yolun basamaklarla kolaylaştırdığını görüyorduk, kâh mağara girişine demir korkuluk konulduğunu.

Bu proje, nihayet gerçeğe dönüştü.

‘İncirliin Mağara Projesi’ Milas Kaymakamlığı’nın Güney Ege Kalkınma Ajansı’dan (GEKA) aldığı destekle hayata geçirilip ziyarete açıldı.

Bölgeye gittiğimizde Gökçeler Kanyonu’nu yukarıdan izleme şansı veren ‘seyir terası’ karşılıyor önce. Eşsiz güzellikteki kanyonu kuşbakışı seyrettikten sonra, sandalların kızılçamlara, kocayemişlerin zakkumlara sarıp sarmalandığı patika yoldan İncirliin’e ulaşıyoruz. Pazar günü olduğu için, mağara önünde yoğun bir kalabalıkla karşılaşıyoruz. Turnikelerin henüz devreye girmemiş olması, mağara önünde yığılma yaşatsa da umursamıyorum. Zira çok girdiğim İncirliin’in makyajlı halini meraktayım.

Mağara girişine konulan demir parmaklıklı kapıdan giren grubun içinde ilerlerken, farklı duygular taşıyorum.

Mağara içine yerleştirilen korkuluklu yürüme şeridi, sizi mağara içinde yönlendiriyor. Bu yürüme şeridi sayesinde, ziyaretçi mağara içindeki dokulara temas edemiyor ve böylelikle mağara içindeki oluşuma zarar veremiyor. Dikit ve sarkıtlara vuran amber rengi aydınlatma, büyülü bir ortamın içinde olduğunuzun habercisi oluyor. Müthiş bir duyguya teslim olmuş bir şekilde ilerlerken, yürüme şeridinde yürüdüğünüzü unutuyorsunuz. İçeriye giren gruplara, bir rehber eşlik ediyor ve mağara hakkında bilgilendirmeler yapıyor; Toplam uzunluğunun 345 metre olduğunu ancak 155 metresinin ziyarete açıldığını, mağara içindeki jeolojik oluşumlara zarar vermemek için bilimsel çalışmalar yapıldığını, ekolojik dengenin bozulmaması üzerine projelendirilmiş bir mağara olduğunu, mağaranın 8 bin yıllık geçmişi olduğunun tahmin edildiği ve içinde Prehistorik dönemden hayat olduğunun saptanması gibi..

Mağara, kendi içinde yarattığı oluşumlar ile bazen dar bir bölgeden ilerletiyor, bazen ise geniş odalara ulaştırıyor. Galeri ismi verilen bu odalarda, mağara içindeki çeşitli oluşumları görebiliyorsunuz. Büyüleyici görüntülere sahne olan bu gezinti ile, karanlığın içinde ışığın jeolojik oluşumlarla dansına tanık oluyorsunuz. Yağmur sızıntılarından oluşmuş sığ göletler, güzergahı renklendiriyor.

Açıkçası kutlanası bir çalışma çıkmış ortaya. Emeği geçen kurum ve kişiler övgüyü hak ediyor.

Yarasalara gelince...

Mağara girişinin solunda kalan oda ‘yarasalar galerisi’ olarak belirlenmiş. Bu bölgede çalışma yapılmayıp doğal haliyle bırakıldığı için ziyarete de açılmamış. Bütün bu iyi niyetlere rağmen, bildiğimiz bir gerçek var ki, turizme açılan yani insanın olduğu her mağara yarasadan yoksun kalır. Mağaraların yanında yapılan yapay mağaraların bile çözüm olmadığını biliyoruz.

Umarım, doğanın ekolojik yapısı için çok önemli olan bu sevimli hayvanlar az kayıp vermiştir.

Sanmasam da, umarım.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık