• 18 April 2019, Thursday 16:52
A.KemalKaşkar

A.Kemal Kaşkar

Bu, ‘ezberlerin bozulduğu’nun mu göstergesi acaba?

Soruyorum

Neler neler yaşıyoruz … Neler neler duyuyoruz …

Merkezi iktidar sahiplerinin yerellerde iktidarlarını kaybettiklerine ilişkin gelişmeler (ve çoğu da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile ilgili ‘kuvvetli endişeler/şüpheler’) içinde söylediklerini alt alta sıralamakla yetinmek istiyorum bu kez. Bir de asgari ücret üzerinden ‘fantastik bir gevrek hesabı’ ile 5 kişilik aileye ayda 1120 lira tasarruf ettiren birinin söyledikleri var … Sıralamada herhangi bir hiyerarşik ya da alfabetik yol izlemediğimi, hatta daha heyecanlı olması bakımından ‘bu efsanevi sözleri’ kimlerin söylediğini bile yazmayacağımı not ederek aradan çekiliyor ve aynen aktarıyorum …

“Soy ismi tarandığı zaman AK Partiye oy verenler olduğu kolayca tespit edilebilecek kişiler olduğunu görüyoruz. Yani bu kişiler de seçmen listesinden düşürülürken bu şekilde bir usûlle, yani AK Partiye oy verenlerin seçmen listesinden düşürülmesi şeklinde bir operasyon yapılmış …”

“Dünyaya bakıyorsunuz, dünyada bırakın itirazları mesela Amerika’da yani % 1 gibi bir sıkıntılı oy miktarı olsa erken seçime gidiyor orda, veyahut da erken demeyim seçimin yenilenmesine gidiyor. Bazı eyaletlerde -e olsa, çünkü bunu şey görüyor yani bu kadar az bir farkla seçimin kazanması halkı rahatlatmaz diye düşünüyor … E şimdi 10 milyonu aşkın seçmenin olduğu İstanbul’da kalkıp da herhalde şöyle 13-14 bin oy farkla bir seçimi kazandım havasına kimsenin girmeye de hakkı ve selahiyeti yoktur. Çünkü İstanbul’da bu işin çok daha huzurlu olabilmesi için gönüllerin huzur bulabilmesi için burada hakikaten bütün yasal olarak müracaat edilmesi gerekli itiraz mercileri neresidir, İlçe Seçim Kurulu’dur. Neresidir bir üstü İl Seçim Kurulu’dur. Bir üstü Yüksek Seçim Kurulu’dur …”

“1 Nisan’da 29 bin 408 oy farkıyla biz öndeyiz diye açıkladı. YSK da 27 bin 889 gibi bir rakamla CHP’nin önde olduğunu gösteriyordu. Bizim iddiamız da bizim önde olduğumuz şeklindeydi.

Hemen 2 Nisan’da bu fark 24 bine inmiş, bugün itibariyla 13 binli rakamları telaffuz ediyoruz. Peki hiçbir şey olmadıysa sandıkta nasıl bu kadar oy aşağı düştü? AK Parti’nin lehine kayıtlara geçildi ve fark azalmış oldu? Hiçbir şey olmasa bile biz diyoruz ki kesinlikle bir şeyler oldu. Kabul edelim, bizim de cumhurbaşkanımız da açıkladılar, bence bir parça kusurumuz vardı. Fakat ortada kanunun dışına çıkan, bizim kesinlikle fark edemeyeceğimiz, seçimden önce fark edemeyeceğimiz, seçim günü fark edemeyeceğimiz bir takım kanunsuz işlemler yapıldı. Bu kadar net.”

“Aman verin, mazbatam nerde ben başkan oldum, ben başkan oldum … Ya bırak kardeşim, yatacaz kalkacaz yatacaz kalkacaz, yatacaz kalkacaz, sonra ortaya her şey çıkacak … Ne bu telaş!”

“KHK ile ihraç edilmiş kişinin, hatta kamu görevlisi KHK ile ihraç edilmesi sebebiyle mazbatası iptal edilenler oldu. Hatta diyor ki, ben burada bir tartışma daha başlatayım. 298’inci yasanın 8’inci maddesi, kamu hizmetinden yasaklı olanlar seçme hakkına da sahip değildirler diyor kanun. İlk kez bir şey söylüyorum; bir, kısıtlı olanlar. İki, kamu hizmetinden yasaklı olanlar. Az önce kısıtlı olanlar listede var dedim. Cezaevinde olanlara şerh düşülmemiş dedim. İki, kamu hizmetinden yasaklı olanlar… Peki kamu hizmetinden yasaklı olanlar için illa mahkeme kararı gerekir mi? Bence hayır. Önümüzdeki günlerde konuşacağız. Kanun çerçeveyi çizmiş, uluslararası sözleşmelerde de aynı şeyler var. İlla mahkeme kararına bağlı olması gerekmiyor diyor …”

​“Her ne kadar bakanlığımızla alakalı konuları görüşmek için gelmiş olsak da başvurumuza bağlı olarak sayın başkanla da temasımız oldu. Mesajlarımızı ilettik, kendilerinden gayet pozitif bir geri dönüş aldık, gerekli mesajları da Türkiye’ye dönünce sayın cumhurbaşkanımıza ileteceğiz … Benim başkan düzeyinde görüştüğümüz konularda aldığım intiba gayet olumlu, yapıcı… Türkiye’nin ihtiyaçlarına dayalı S400’le alakalı süreçleri gayet makul bir şekilde dinleyip olumlu bir anlayış içinde bir bakış açısı sergilediğini gözlemlediğimi ifade edebilirim.”

“5 kişilik bir aileden yapacağım hesabı. AK Parti kurulduğunda 2002 yılında asgari ücretli vatandaşımızın maaşı sabah, öğle, akşam çay simit almaya yetmiyordu. Şimdi asgari ücretlinin maaşı ne kadar, iki bin yirmi lira. Koyduk kenara. 1 çay, 1 simit 2 lira. 5 kişilik bir aile bir öğünde 10 lira. Günde 30 lira. Ayda ne yapar, 900 lira. 2020 lira eksi 900 lira. Ne yapar? Demek ki 1120 lira cebinde kalıyor. Daha mı iyi daha mı kötü?”

Bu yöntemi sevdim. Arada, yakaladıklarımı paylaşmak isterim …


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık