• 25 November 2016, Friday 21:11
A.KemalKaşkar

A.Kemal Kaşkar

Zeytine ve Zeytin Dostlarına saygıyla …

soru/yorum - A. Kemal KAŞKAR

1987 Ağustos’unda şöyle yazmışım, tanıdığım ilk ‘Zeytin Dostu Azem Amca’yı …

Yaşı kaçtı bilmiyorum. Bildiğim, ‘yaşlı’ydı işte ve halâ yaşadığı, yani şimdilerde ‘daha yaşlı’ olduğu …

Evimizin önünden gelip geçtiği saatler değişmezdi hiç.

Kuru, çatlak kocaman elli bir yaşlı adamdı.

Arada bir bahçemize çağırırdı onu babam: “Azem Dayı, gel bi’ çay içelim …”

Gelirdi, çay içerlerdi …

Bahçemizin uzak köşesindeki delice zeytini de o gelişlerinden birinde aşılamıştı …

Geldiğinde yakınına oturur, onu dinler, ama dediklerinin çoğunu anlamazdım. Babama da şaşardım, ‘nasıl anlıyor’ diye …

Siyaha yakın bir koyu kahverengiye boyanmıştı sanki dişleri.

Dediklerini anlamak için uğraşırken ‘ağzının içine düşmek’ten olsa gerek; aklıma, birçoğu dökülmüş dişlerinin hali gelir hep.

Hep dağlarda yetiştirdiği zeytinlerden söz eder, zaman zaman dişlerinin önüne geçer, tatlı tatlı gülerdi.

Naylon torbasından, eşi Kamile hanım teyzenin, gelinleri, oğulları ve torunlarıyla birlikte yetiştirdikleri tütünlerden keserek hazırladığı bir tutam tütün çıkarır, kokusuna dayanılmaz piposuna doldurur, fosur fosur içerdi; şaşardım. Onunla; eskimiş, tozlanmış gerilere doğru çocuk rüzgarlarla koşardım.

O benim için bir harmandalı oyunuydu. Neşeyle dönerdim gülüşlerinde; belli belirsiz dudaklarının, uzamış sakalları arasında çizdiği sınırları izleye izleye …

Fazla oturmaz hemen gitmek isterdi.

Oturmaktan rahatsız, apansız zıplayacak yaşlı bir çekirge gibi eğri oturur, öylece de kalkar düşerdi yola. Zeytinlerine doğru.

Sanki işleri hep peşindeydi. O hiç bitmek bilmez işleri…

Hiç soru sordum muydu ona?

Araya on sene girdi. Onu görebilecek miyim bir daha? Ne zaman? Sorular sorabilecek miyim ona? Neler?

“Yaşın kaç oldu Azem Amca?”

“Zeytinler ne alemde?”

“Anımsadın mı beni?” (Ağustos 1987)

Azem Amca, 1970’li yıllarda İzmir’in Urla ilçesine bağlı Gülbahçe Köyü’nde tanıdığım bir güzel adamdı. Oğulları Sezai ve Zayo abiler, sebze-tütün işlerine yoğunlaşırken O, tepeden tırnağa zeytinciydi. O’na ‘Zeytin Dostu’ndan öte bir sıfat bulmalıyım aslında … Zeytinleriyle arasında hep artan bir muhabbetle, aşkla yaşardı. Elbette yıllar önce aramızdan ayrılmış Azem Amca … Aktardığım eski yazımda belirttiğim dileğim gerçekleşemedi, görüşemedik son yıllarında …

Bu vesileyle Azem Amca’yı saygıyla, sevgiyle, rahmetle anıyor ve sözü Milas 3. Zeytin Hasat Şenliği’ne getirmeden önce ‘zeytin’in yaşamımdaki ‘mana ve ehemmiyeti’ne ilişkin birkaç ipucu daha vermek istiyorum.

‘Zeytin’; bir yanı Girit’ten gelen ‘hafıza tarihi’mde çok geniş ve çok özel bir yerlerdedir.

‘Zeytin’ benim iki gözümdür. Gözlerimde, kulaklarımda, burnumda duyusal izlerini taşırım onun. O da, ne yapar eder hep koşar gelir bana. Bafa’nın kokusu tıpkı çocukluğumun, gençliğimin Alsancak kokusudur örneğin. Çünkü Alsancak Stadı ve Tren İstasyonu çevresi, TARİŞ sayesinde mis gibi pirina kokardı o yıllarda. Sonra bir de, tüm zeytinyağlı sabunlar; o zamanlar İzmir Hisarönü’ndeki dükkanı aynı zamanda ‘iyi zeytinyağı’nın da doğru adresi olan Mustafa dedemin ‘Karaloğlu Sabunları’ gibi kokar ...

Bir de şu anımı paylaşmam gerek:

Azem Amcanın vefatından yıllar sonraydı. Annem, Nazım Hikmet’in, “Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin” tavsiyesinden habersiz, bir proje yapmıştı. O proje kapsamında, Gülbahçe’deki evimizin bahçesine, çocuklar-yeğenler, ailecek hep beraber 10 zeytin fidanı dikip hemen ardından zeytinlerin önünde ‘bir dakikalık saygı duruşu’nda bulunmuştuk ... Zeytine ve Zeytin Dostlarına duyduğumuz çok büyük sevgiyle …

Ve sözü nihayet, ‘zeytinle çok özel ilişkim’e çok yakıştığını düşündüğüm Milas 3. Zeytin Hasat Şenliği’ne getirebilmiş bulunuyorum.

“Geç olsun temiz olsun” diye çok güzel bir deyimimiz var ya, tam da o deyimimizin içerdiği duygularla, ‘Geç de olsa iyi ki başlanmış şu hasat şenliklerine’ diyorum. (“Geç”lik vurgusunu, ‘Kuzey Batı Ege”ye kıyasla yaptığım, sanırım anlaşılmıştır.)

Bunu; özellikle de bu etkinlikte katkısı, emeği olan Milas Kaymakamlığı, Milas Belediye Başkanlığı, Milas Ticaret ve Sanayi Odası, Milas Ziraat Odası, TARİŞ Milas Zeytin Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Milas MYO, Gıda Tarım ve Hayvancılık Milas İlçe Müdürlüğü, Milas Şoförler ve Otomobilciler Odası, Milas Süt Birliği, Sınır Tanımayan Şefler Derneği, Milas Yörük Türkmen Kültür Derneği, Milas Mahalle Muhtarları Derneği, Zeytin Dostu Derneği, Muharip Gaziler Derneği Milas Şubesi, Milas Kent Konseyi, Akbank, Arçelik, Yüksel Hazır Beton, TİRSAY, Zeybekler, Som Zeytinyağları (Menteşe Çiftliği), Akarca Çiftliği ile Günlük, Labranda, Özen, Çıngıloğlu ve Ailos Zeytinyağlarımızı not edebildiğim uzun listede yeralan tüm kişi, kurum ve kuruluşlara (olaki adlarını belirtemediklerimin de aflarına sığınarak) coşkuyla duyuruyorum.

Burada ayrıca; sevgili Mehmet Sarı’nın haklı olarak dikkat çektiği ‘Zeytin Zararlılarıyla Mücadele’ ve genel anlamda ‘Zeytincilerin Sorunları’na köklü çözümler bulunmasının, bu yönde gerekli işbirlikleri ve ortaklaşmalar için platformlar oluşturulmasının önemine de değinmeden geçmemeliyim.

Milas’ın; sahip olduğu zengin potansiyellerinin farkına varmasının ve giderek harekete geçirebiliyor olmasının çok değerli olduğu kesin. Ötesi, bu güzelim kentin, büyük bir özgüvenle kendini düyaya duyurabilme-tanıtabilme yeteneklerini geliştirmesi de bir o kadar değerlidir.

Daha yapılacak çok işimiz, yürünecek uzun bir yolumuz var.

Ne mutlu ki Milas bu işlere başlamış, o yolculuğu başlatmış durumdadır.

Ve bilinir ki, “başlamak bitirmenin yarısıdır.”

Hayırlı işler, iyi yolculuklar Milas …


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık