• 06 December 2016, Tuesday 18:33
A.KemalKaşkar

A.Kemal Kaşkar

Nasıl yorumlayıp nerelere çeksek bilemedik?

soru/yorum - A. Kemal KAŞKAR

Sevgili ülkemde, ‘olmayacak işler’in yapılması, ‘edilmeyecek laflar’ın söylenmesi öylesine sıklaştı ki!

Özellikle böyle yapıyorlar diye düşünüyorum artık.

Ortalık karışsın, kimin neyi niçin söylediğinin hiçbir mana ve ehemmiyeti kalmasın ve üstelik yapılıp edilenler takip bile edilemesin diye ‘özellikle yapılıyor’ …

Yaygın bir ifadeyle:

Aklımızla dalga geçiliyor!

Dayanılır gibi değil.

Örneğin:

Bakın hele, Suriye’ye neden girmişiz meğersem?

“Biz sabır, sabır, sabır dedik; en sonunda dayanamadık ve Suriye’ye Özgür Suriye Ordusu ile beraber girmek zorunda kaldık. Mesele toprağın gerçek sahipleri topraklarına sahip olsunlar, bunu sağlamak için. Yani orada adaletin tesisi için varız. Devlet terörü estiren zalim Esed’in hükümdarlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil”miş.

Bu sözler, bildiğiniz ya da bilmiyorsanız bile kolayca tahmin edebileceğiniz gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait.

29 Kasım tarihinde, İstanbul’da yapılan ‘Parlamentolararası Kudüs Platformu Sempozyumu’nda söyleyiverdi bunları.

Peki sonra ne oldu?

Ülkemiz içinden ve daha çoğu ülkemiz dışından olmak üzere tepkiler gelmeye başladı.

Bir gün sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin telefonla görüştüler. (Görüştükleri konu malûm! Da, birbirlerine neler söylediler? Özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın neler neler söylediği milli irademize açıklansa da, kendisinin ‘temsil kabiliyeti’ni bi’ güzel öğrensek diyorum.)

Aynı gün, Milli Güvenlik Kurulu’ndan ‘ilk düzeltme’ geldi:

MGK açıklamasında, “Fırat Kalkanı Harekatı’nın temel hedefi; sınır güvenliği, DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin bölgeden tamamen temizlenmesidir” denildi.

Böylece, “Yani orada adaletin tesisi için varız. Devlet terörü estiren zalim Esed’in hükümdarlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil” ifadeleri açığa düşürülmüş oldu.

Bundan çok daha önemlisi ise; Milli Güvenlik Kurulu’nun bu açıklamasının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o sözlerinin; ‘sevgili milli güvenliğimiz’i çok ciddi bir şekilde tehlikeye düşürme riski taşıyor/barındırıyor olduğuna işaret etmesiydi.

Bu, tartışmasız bir şekilde çok net.

Ve beklenen ‘ikincil düzeltme’ ise sözlerin sahibinden geldi:

“Türkiye bölgedeki operasyonlarıyla Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal etmek değil, tam tersine sınırlarını terör örgütlerinden temizlemek amacı güdüyor. Hemen yanı başımızda DEAŞ, PYD, YPG gibi terör örgütlerinin cirit attığı yerler oluşmasına asla izin veremeyiz. Irak ve Suriye devletleri kendi halklarını bir arada tutabilecek iradeyi gösterip terör örgütlerine karşı gereken mücadeleyi verebilseydi, bizim halen yürüttüğümüz operasyonlara ihtiyaç kalmazdı. Fırat Kalkanı operasyonunun hedefi de herhangi bir ülke veya kişi değil, sadece terör örgütleridir. Defalarca dile getirdiğimiz bu hususta kimsenin bir şüphesi olmasın, söylediklerimizi de kimse başka bir şekilde yorumlamasın, başka yere çekmesin.”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun iddiasına göre, bu açıklamayı -en kibar deyişle- Putin istemiş.

Bence de bu ihtimal, Rusya ile ilişkilerimizin düşürüldüğü düzeye yakışıyor ne yazık ki!..

Bitirmeden önce, bu ‘açıklama’nın son bölümü üzerinde a’cık daha durmak istiyorum:

“Defalarca dile getirdiğimiz bu hususta kimsenin bir şüphesi olmasın, söylediklerimizi de kimse başka bir şekilde yorumlamasın, başka yere çekmesin.”

Böylesi bir durumda bile, hiza/istikamet verme tınılı azarlar bir tonlama açıkça görülüyor.

Çok ilginç değil mi!

“Söylediklerimizi de kimse başka bir şekilde yorumlamasın, başka yere çekmesin.”

‘Miz’ gereksiz olmuş (doğrusu, doğruca: ‘Söylediklerim’ demekti) elbette ama, asıl mesele, yorumu gerektirmeyecek ve herhangi bir yere çekilmesine gerek duyulmayacak kadar açık-net ifadelere -sözde- açıklık getirilmeye çalışılırken tercih edilen ‘yüksek perde’!

Çok komik değil mi Allah aşkına!..

Doğrudan doğruya ‘sözlerimi geri çekiyorum ve ulusal ve uluslar arası düzeylerde verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür diliyorum’ ifadelerinden başka bir çıkış yolu görünmeyen bu tablodan “muzaffer bir eda” ile çıkma çabası da sevgili siyaset tarihimize böylece geçmiştir.

Neyse, zaten önemli olan, Putin amcanın ikna olup olmaması ve Rusya ile bozuk durumdaki domates ilişkilerimizin bir an önce düzeltilebilmesidir.

Yani, dış politika dediğin:

“Bugün böyle diyelim (ya da gidelim) de, yarına Allah kerim” gibilerden bi’şeydir.

Çok basittir yani (!)?..


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık