- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 21 March 2018, Wednesday 18:44
- 4220 kez okundu
İlkay KUMTEPE
Konu yine çocuklarımız. Ve çocuklarımızın karar verme özgürlükleri.
Çocuklarımız, hepimizin canından çok sevdiği en değerli varlıklarımız. Yemeyip yedirdiğimiz, giymeyip giydirdiğimiz, üşümesin diye üstüne titrediğimiz, yorulmasın diye bir iş yaptırmadığımız, üzülmesin diye bazı şeyleri sakladığımız, başarılı olsun diye hep çalıştırdığımız varlıklarımız …
Büyük fedakârlıklarla büyüttüğümüz evlatlarımızın yaşlanınca bize bakmalarından, kadir kıymet bilmelerinden daha öte bir beklentimiz de yoktur. Ancak her zaman böyle olmaz. Sorumluluk sahibi yapmak için üzerine titreyip de her şeyi öğretmeye çalıştığımız çocuklar nasıl oluyor da kimseye faydası olmayan insanlar haline dönüşüyor?
Bunun nasıl olduğunu açıklayabilecek birçok etmenden bahsedebiliriz. Ancak ben burada çok küçük yaştan itibaren gözden kaçırdığımız bir hususa değinmek ve genç annelere bir öneride bulunmak istiyorum:
Karar Verme Özgürlüğü …
Şimdi bakalım: Çocuğumuz doğduktan sonra doğal olarak onun bakımını biz yapıyoruz. Ancak bu bakım işini kendimize öyle büyük bir görev olarak görüyoruz ki artık yapabilecek duruma gelseler bile onların işini biz yapmaya devam ediyoruz. Bunun için mazeretimiz çok; döker, düşürür, kirletir, kırar, başına bir şey gelir, ona kıyamam vs.
Yapmadığımız işi öğrenemeyiz değil mi? Kediler ciğerci dükkânı açabilmiş midir ciğerci dükkânına baka baka? Bir çocuk 8 - 10 aylık olduktan sonra kendi başına yemeğini yiyebilir. Acıktığını anlayabilir. Ama okula başladığı halde yemek yesin diye çocuğunun etrafında gezen anneleri görebiliyoruz. İnadına da o çocuklar yemek yemez, yemek seçer, mızmızdır. Şimdi bu, çocuğun suçu değildir. Bu annelere bakın, bebeklikten itibaren çocukları için “bir şey yemedi”, “açlıktan ölecek bu çocuk” diye söyle(n)diklerini duyarız. Yesin diye ellerinde kaşık - tabak gezer dururlar.
İşte, çocuğa en temel ihtiyacı olan yemek konusunda karar verme özgürlüğü tanımamakla başlıyoruz işe. Çocuk acıktığına karar verebilir, doyduğuna da karar verebilir. Ama siz ona izin vermez ve aldığı kararı beğenmezseniz bir süre sonra bu konuda bile karar veremez hale gelir. Ne yiyecek, ne zaman yiyecek, ne kadar yiyecek? Bunlara da aile karar vermek zorunda kalır. Yetişkin oldukları halde çocuklarının yemeğine tuz, biber atan anneler vardır. Yemek sofraya konmuştur ama çocuğuna (özellikle oğluna) şunu da ye, bundan da al diyen anneler vardır. Daha sonra da eşler karar verir bu konuda.
3 - 4 yaşlarından itibaren çocuk üstünü giyinip soyunabilir, üşüdüğünü anlayabilir. Ama bunda bile karar verme özgürlüğü yoktur çocuğun. Şimdi durumu biraz daha genişleterek söyleyeyim. Bir oyuncak alırken oynamak için, hangisi ile oynayacağına karar vermesi gerekir, hoplayıp zıplamaya başladığında bunu devam ettirip ettirmeyeceğine karar verecektir, yüksek bir yere çıkacağında çıkıp çıkmayacağına karar verecektir. Bunlar çok basit şeyler ama bunlara kendi başına karar verip sonuçlarına da katlanması gereken çocuk yetişkinlikte de doğru kararlar vermeyi öğrenir. Çünkü yanlış kararlarının sonuçlarına katlanarak doğru karar vermeyi öğrenir. Çocuğun düşmesinden korkarak yükseğe çıkarmazsak, koşmasına izin vermezsek, hareketlerini sınırlarsak öğrenemez. Öğrenemediği en önemli şey de karar vermektir. Bu çocukların bakışı ürkektir. Özellikle de ailelerinin bulunduğu ortamda. Bir hareketi yapmadan önce hemen onay bekler aileden. Kendi başına karar veremez, risk alamaz.
Bu çocuklar biraz daha büyüdüklerinde anne babalarının seçtiği arkadaşlık ilişkilerini götürür. Onların karar verdiği okullara gider. Onların karar verdiği mesleklerin sahibi olmak için uğraşır. Kendi aldığı bir karar yoktur ve sorsanız, hedefi ve amacı da yoktur. Okulda nasıl ders dinlemesi gerektiğinden tutun da eve gelince nasıl ders çalışması gerektiğine kadar. Ödevler aile tarafından yapılır ki en mükemmeli olsun. Çocuk iyi not alır ama bir şey öğrenmez. Araştırmalar aile tarafından yapılır ki en iyisi olsun. Çocuk iyi not alsın. Yemeği hazırlanır, bulaşığı yıkanır, çamaşırı ütülenir, odası toplanır vs. çocuk evdeki bütün refah durumlarından yararlanır ama evle ilgili hiçbir sorumlulukta yer almaz. Çünkü o küçüktür, yapamaz.
Bu çocuklar ömür boyu her kararı annelerinin vermesini bekler. Anneleri dedim, çünkü evlenince de onun yerini eşleri alıyor. Bu durumda olan genellikle erkek çocukları. Çünkü kız çocukları onlara göre ev işlerinde yardımcı roldedir ve bu onların öğrenmelerini sağlar. Ama erkek çocukları kiminle evleneceğine bile ailesinin karar vermesini bekler. Kız arkadaşları olmuştur, sevgilisi olmuştur ama onlarla evlenemez. Ailesinin seçtiği ve uygun gördüğü kızla evlenmelidir. Aslında işine de gelir, çünkü karar vermeye alışkın değildir ve böylesine önemli bir konuda tek başına karar verecek yeterliliği yoktur. Olumsuz bir durum olursa suçu ailesine yıkmak ve çözümü onlardan beklemek en kolay yoldur. Zaten ailesi şimdiye kadar verdiği kararlarda yanılmamıştır. Hep onların dediği doğru olmuştur.
Yetişkin oldukları halde aile sorumluluğu alamayan, doğru düzgün bir işte çalışamayan, kendisini çekirdek ailesi ve anne babasına karşı sorumlu hissetmeyen yetişkinler, muhtemelen “karar verme özgürlüğü” olmadan yetişen bireylerdir.
Özellikle anneler, çocukları kendi özel eşyanız olarak görmekten vazgeçmeniz gerekir. Onların da sizin gibi birey olduklarını bilerek hareket edin. Bırakın düşsün, kırsın, üşüsün, acıksın, üzülsün, zorluk yaşasın. Bunları yapsın ki çözüm bulmak zorunda kalsın. Ancak o zaman karar verme sürecini öğrenir. Karar vermeyi öğrenmek önemli bir süreçtir. Bunu sağlıklı bir şekilde öğrenirlerse doğru kararlar vermeyi de öğrenirler.
Karar verme yetisi kazanmış birey, aldığı kararların sonucuna katlanmayı da bilir. Bu nedenle karar verme yetkisi demek başı dik olabilmektir, kendi başına ayakta durabilmektir, sorumluluk sahibi olmak demektir, risk alabilmek ve risklerin sonucunu tahmin edebilmek demektir, başkasına yük olmayan insan demektir, hayatını kendi aldığı kararlarla yürüten insan demektir.
Siz siz olun, yol yakınken gelin çocuklarınıza karar verme özgürlüğü verin.
(18.03.2018)
-
24.11.2024 24 KASIM
-
29.10.2024 CUMHURİYET NEDİR?
-
13.08.2024 BEDEN EĞİTİMİ VE OYUN
-
03.05.2024 YENİ PROGRAM ÜZERİNE
-
16.01.2024 DEVLET AKLI
-
05.01.2024 EĞİTİMDE VELİNİN YERİ
-
24.12.2023 ÖĞRETİM YÖNTEMİ 'SINAV'
-
22.12.2023 SUÇLU KİM?
-
02.05.2023 ÖDEV
-
11.04.2023 SINAVLAR NEDEN?
-
27.03.2023 İLETİŞİM GÜRÜLTÜSÜ
-
01.03.2023 SARILACAK YARALAR
-
10.02.2023 BAŞARDIM, BAŞARILIYIM
-
13.01.2023 OKUMA ÖZGÜRLÜĞÜ
-
26.12.2022 ÖDÜL VE CEZA
-
06.12.2022 YENİ ÇAĞIN OKULU
-
30.11.2022 ÖZGÜRLEŞMEK Mİ KÖLE KALMAK MI?
-
23.11.2022 AMAÇ NE?
-
07.11.2022 Çocukların çığlıklarını duyun artık
-
17.10.2022 AKILLI TAHTALAR GERÇEKTEN AKILLI MI?
-
13.10.2022 ÇOCUKLAR VE SORUMLULUK
-
04.08.2022 UZMAN ÖĞRETMEN BAŞÖĞRETMEN
-
10.01.2022 EĞİTİM GÜNDEMİ
-
04.01.2022 Öğretmenlik Meslek Kanunu
-
07.12.2021 Şura Sonrasında Okul Öncesi Eğitimi
-
24.08.2021 OKULLARI AÇALIM
-
10.08.2021 Bakan Ziya, Öğretmen Ziya,
-
02.08.2021 Yangınlar, Yangınlar…
-
27.07.2021 DOĞADAN ALDIKLARIMIZI GERİ ALIR
-
10.06.2021 BİR SINAV SONRASI
-
21.05.2021 Okul ve Çocuklar 3
-
20.05.2021 Okul ve Çocuklar 2
-
19.05.2021 OKUL VE ÇOCUKLAR
-
13.04.2021 SALDIM ÇAYIRA
-
30.03.2021 EĞİTİMİ BİTİRDİK
-
26.01.2021 NELERİ TELAFİ ETMELİYİZ?
-
31.12.2020 KÖTÜLÜĞÜN ANATOMİSİ OLUR MU?
-
14.12.2020 ÖZEL EĞİTİM
-
24.11.2020 YENİ EĞİTİM ANLAYIŞI
-
29.09.2020 UZAKTAN EĞİTİMİN DİYETİ
-
21.09.2020 SALGINDA KAYIPLAR VE ADİL EĞİTİM
-
16.09.2020 BAŞIMIZA İCAT ÇIKARMA
-
14.09.2020 CORONADA BİRİNCİ SINIF OKUTMAK
-
29.05.2020 NASIL BİR NORMAL?
-
04.05.2020 SALGINDA ÖĞRETMEN
-
20.04.2020 Öğretmenliğin Ödülü
-
30.03.2020 UZAKTAN EĞİTİM
-
28.02.2020 Sınıf Tekrarı
-
30.01.2020 “GÖL 1938” İnanç ve Azmin Öyküsü
-
31.12.2019 DUYGU YİTİMİ
-
25.12.2019 ULUSAL DEĞERLER
-
17.12.2019 ÖZEL OKUL VE TÜKETİM TOPLUMU
-
04.12.2019 EĞİTİMİN ANA AKTÖRÜ ÖĞRETMEN
-
01.11.2019 KURULUŞ FELSEFESİ
-
02.09.2019 OKUL MÜDÜRÜ MÜ EĞİTİM LİDERİ Mİ?
-
26.08.2019 EĞİTİM BATAKLIĞI
-
20.08.2019 Sendikacılık
-
30.07.2019 Eleme Sistemi
-
22.07.2019 Tersine Taşımalı Eğitim
-
15.07.2019 Kalkınma Planında Eğitim
-
06.07.2019 Eğitimin Yönetimi
-
03.05.2019 Yine Kadınlar Yine Çocuklar
-
22.02.2019 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
-
06.02.2019 Eğitim ve Değerler
-
21.01.2019 Küçük yaşta evlilik olmaz
-
11.01.2019 Şiddet ‘domino taşı’ gibidir
-
09.01.2019 Toplumsal yara: Şiddet
-
02.01.2019 Bu ülkede ‘Kadın’ olmak …
-
25.12.2018 Lider Öğretmen
-
17.12.2018 Değişim Öğretmenle başlar
-
30.11.2018 Öğretmenliği öğrenmek
-
20.11.2018 Okullar ve Kurumsallık
-
30.10.2018 Mesele ‘ders saatleri’ mi?
-
19.10.2018 Süresiz Nafaka
-
14.09.2018 TECAVÜZ
-
08.08.2018 Eşitlik mi Adalet mi?
-
24.07.2018 Gelişmiş ailelerin az gelişmiş çocukları!
-
05.07.2018 İstismar
-
02.06.2018 Eğitim ve Seçim / 2
-
26.05.2018 Eğitim Sistemi ve Seçim
-
23.05.2018 Sevgi
-
08.05.2018 Zorbalık
-
01.05.2018 ‘Ensest’in resmî hali …
-
14.04.2018 ‘Öğretmeni Değerlendirmek’
-
28.03.2018 “Öğretmenlere şiddeti durdurun” demek yeter mi?
-
09.03.2018 ‘Kadınlar Günü’
-
27.02.2018 Ne Yap(ma)malı …
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.