• 10 January 2025, Friday 15:20
İlkayKumtepe

İlkay Kumtepe

GÜVEN SORUNU

Modern toplumlarda yerleşik bir sistem bulunur ve herkes sisteme güvenir. Bunun sonucunda ne olur? Güvenmek neleri çözer?

Güven insanlığın sahip olması gereken en önemli değerlerdendir. İnsanların birbirine güveni kişilik özelliklerine ve kişisel bağlara ait gibi görünse de aslında bir sistem sorunudur. Gelişmiş toplumlarda yerleşik sistemde kişiler önemli değildir. Kişi kim olursa olsun işini iyi yapmak zorundadır. İşini iyi yapmayan sistemin dışında kalmaya mahkûmdur. Az gelişmiş toplumlarda duygusal yaklaşımlar ön planda yer aldığı için işini liyakatle yapmayan kişiler de sevilsin ya da sevilmesin bir şekilde kayırılırlar. Bu kayırılma siyasi ilişkiler, ahbaplık ilişkileri, araya adam sokma, tanıdık hatırı gibi nedenlerle olabileceği gibi karşılıklı kişisel çıkarların korunması için de olabilir. Bunun ötesinde “kimsenin ekmeği ile oynamamak” gibi duygusal bir yaklaşım nedeniyle de olabilir. Aslında bir kişinin ekmeği ile oynanmaması görüşü “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” görüşü ile aynı sonucu doğurur. İşinin ehli olmayan, verdiği kararlar ve uygulamalarla herkese bir şekilde zararı dokunan kişilere göz yumulması sonucunda kangrenleşen bürokrasi ve işlemez sistemler ortaya çıkarır. Sonra herkes var olan durumdan şikâyet eder ama elle tutulur bir müdahalede bulunmadığı gibi kimse de gerçek görüşünü açıklamaya cesaret edemez. Boyun eğen, var olana razı, idare ederek geçiştiren, boş vermiş ve çürümüşlüğe alışmış insanlar topluluğu ortaya çıkar.

Her türlü değeri okulda öğretmeye çalışırız. Hatta bir sürü proje üretir, müfredatlar değiştirir, etkinlikler yaparız değerlerimizi öğretmek için. Bunca çabaya rağmen neden bu değerleri kazandıramayız?

Sanırım ince bir ayrıntıda gizli bu sorunun yanıtı. Çocuklar taklit ederek öğrenir, telkinle değil. İşte bu nedenle okullarda onlara öğretmeye çalışarak değil örnek olarak değer kazandırabiliriz. Ancak eğitim sistemimize yerleşmiş olan “-mış gibi yapma” davranışı sökülüp atılmadıkça bunu başaramayız.

Çocukları ve kendimizi kandırmaktan vaz geçip gerçek dünyaya dönmemiz gerekir. Gerçek dünya güven üzerine kuruludur. Beraber çalıştığımız insanlarla iyi anlaşmak zorunda değiliz ama onlara güvenmek zorundayız. Herkesin işini en iyi şekilde yaptığına güvenmek zorundayız. Ancak bu güven körü körüne bir biata dönüşmemelidir. Denetim mekanizmaları iyi çalışmalı ve hangi kademede olursa olsun şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkesi kesin kural olmalıdır.

Çocuklara güvenmek zorundayız. Güvenmediğimiz ve sürekli yanlış yapacağı şüphesi ile yaklaştığımız çocuğun güvenilir olmasını bekleyemeyiz. Ödevini kendi mi yaptı, sınavda kopya mı çekti gibi sorularımız olmamalı. Gözümüz kapalı, çocuğun başında beklemeden sınav yapabiliyor muyuz çocukları?

Peki ya öğretmene güveniyor muyuz? Bu soruyu biraz genişletmek istiyorum; çalışanlarımıza güveniyor muyuz?

Neden böyle bir soru sorduğumu da açıklayayım. Teknoloji gelişti mertlik bozuldu diyerek devam edeceğim. Okullarda sürekli projeler uygulanıyor. Artık o kadar fazla ki öğretmenin sıradan bir müfredatı zamanında işlemesine engel olacak düzeyde proje etkinlikleri isteniyor öğretmenden. Teknoloji de bunun yalancı şahidi. Eğitim programlı/planlı bir iştir. Öğretmen sene başında planını yapmıştır ama günlük olarak emirler yağar telefonuna. Her gün yeni bir çalışma yapması istenir. Üstelik de öğretmene güvenilmez. Her çalışma fotoğraflanacak, videoya çekilecek idareye gönderilecek. İdare de bir üst makama gönderecek, okulun/ilçenin/ilin sosyal medya platformlarında “biz bunları yaptık” reklamları paylaşılacak. Öyle ki öğretmen her yaptığını fotoğraflarla ispat etmek durumundadır. Neden? Çocuklar neden böyle reklamların objesi olur? Öğretmen neden bunların aracısı olur? Yaptığımız işin reklamı olmalı mıdır? Öğretmenin işi her yaptığını fotoğraflamak mıdır? Fotoğraf gerçekleri çok iyi çarpıtan bir teknolojidir. Eğitim, teknoloji ile reklamı yapılan etkinliklere indirilmeyecek kadar değerlidir.

Ben burada eğitim açısından durumu anlatmaya çalıştım ancak bu güvensizlik birçok iş kolunda yaygınlaşmıştır. Herkes çalışanlarını fotoğraf ve videolarla kontrol etmeye çalışmaktadır. Bu konuda yaşanmış örnekler vardır. Güven olmazsa, liyakat ve hakkaniyete dayalı sistemler oluşturulmazsa fotoğraf sahtekârlığı ortaya çıkar. Teknoloji delil olmaktan çıkıp en iyi sahtecilik aracı olur.

 

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık