• 14 December 2020, Monday 9:01
İlkayKumtepe

İlkay Kumtepe

ÖZEL EĞİTİM

Eğitim konusunda söz söyleyenler “her çocuk özeldir, çocuğa yönelik olmalıdır” gibi tanımlamalar yaparlar. Her çocuğa göre yapılması gereken eğitim, bazı çocuklara göre daha özel olmak zorundadır. Bu çocuklar farklı tanımlamalarla dile getirilir ama genel olarak “özel gereksinimli” öğrenciler olarak belirtilir. MEB “Bireysel ve gelişim özellikleri ile eğitim yeterlikleri açısından akranlarından anlamlı düzeyde farklılık gösteren birey” şeklinde tanımlar (https://orgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2020_06/24163215_ozel_eYitim_yonetmeliYi_son_hali.pdf). Ve bu çocukların tanılama sürecinden başlayarak eğitim süreçleri de yönetmeliklerle belirlenmiştir. Ancak bu yönetmeliklerdeki eksik ya da belirsiz ifadeler nedeniyle uygulamada sorunlar oluşmaktadır.

Özel gereksinimi olan çocuklar bazen okul öncesinden tespit edilebilmekte ama genellikle okula başladıktan sonra öğretmeni tarafından fark edilmeleri sonucunda süreç başlatılmaktadır.

Çocuğun yaş düzeyi ortalamasında olmadığı görüldüğü zaman sınıf öğretmeni ve okul rehberlik birimi tarafından gözlemlenerek ve görüşmeler yapılarak süreç başlamaktadır. Asıl süreç başladıktan sonra ne yapıldığı ve nasıl yapıldığı çocuk için önem kazanmaktadır.

Sürecin başında karşılaşılan en önemli güçlük, durumun aile tarafından kabul edilmesi ve tedavi ya da özel eğitim için karar alma sürecinin başlatılmasıdır. Ailelerin durumu kabullenmesi zordur. Genelde herkes kendi çocuğunu mükemmel olarak görmek ister. Bir sorun olduğunu kabul etmez. Bu doğaldır. Ancak durumun önemi ve hangi tedbirlerin alınması gerektiği aileyi de incitmeden, suçlayıcı olmadan, çözüm odaklı bir şekilde anlatılması gerekir. Titizlikle çalışılsa da bu süreç çok uzun sürebilmektedir. Bazen birkaç yıl geçince aile durumu kabul eder, bazen öğretmen ve sınıf değişikliği yapar. Bazen de kabul etmez ve çocuk bu şekilde eğitim yaşamına devam eder.

Ailenin en büyük korkusu, çocuğun gelecekteki yaşamına etki edecek resmi bir kaydın bulunacak olmasındandır. Ancak bu kayıt –eğer gerçekten çocukta özel eğitim gerektiren bir sorun varsa- çocuğun yararına uygulamaları içermektedir. Okul yaşamında bireysel eğitim ve destek eğitim almasının yanı sıra özel eğitim kurumundan alacağı destek eğitim de öğrenme sürecini kolaylaştıracaktır. Ayrıca engel türüne göre farklılaşan ve gireceği sınavlarda ona kolaylık sağlayacak haklardan da yararlanabilecektir. Adil eğitim dediğimiz süreç budur aslında. Çocuğun engel durumu göz önünde bulundurularak ona gereken desteğin sağlanması gerekmektedir. Hep verilen örnek “balıklara uçmayı öğretmek” şeklindedir. Kanadı kırık bir kuşa da uçmayı öğretmek de diğer kuşlarınki gibi olmamalıdır. Çocukların sahip olduğu bu pozitif ayrıcalıkların kazanılması kolay olmamıştır.

Şimdi bazı engel durumlarının ortadan kalkması halinde durumun çocuk lehine yeniden değerlendirilerek düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Örneğin dil ve konuşma sorunu olan bir çocuğun düzenli bir eğitimle bu sorununu gidermesi mümkündür. Durum ortadan kalktığında tekrar doktor raporuna gerek duyulmadan öğretmen, okul rehberlik birimi ve RAM değerlendirmeleri ile sorunun çözülmesi gerekmektedir. Aslında bu tür uygulamalar mevcuttur. Burada çocuğun ikinci bir tanısının olması durumunda doktor raporu zorunludur. Özellikle de şu yaşadığımız süreçte böyle uygulamaların olması da gereklidir. Ama uygulama yerel farklılıklar içermemelidir. Her yerde aynı olması için de yazılı kuralların açık ve net hükümler içermesi gerekmektedir. Zaten öğretmenler olarak karşılaştığımız ve yazılı olmayarak edindiğimiz bilgilere göre sadece dil ve konuşma sorunu olan çocuğa özel eğitim desteği verilmediği yönündedir. Bu nedenle çocuğa özel öğrenme güçlüğü gibi bir tanı koyulmakta ve özel eğitimden uzun süre yararlanması sağlanmaktadır. Dediğim gibi bu sadece duyumlara dayanır. Ancak dil ve konuşma sorunu olan çocuğun sadece bu tanı ile gidebileceği özel eğitim kurumları sınırlıdır. Çünkü o özel eğitim kurumunda dil ve konuşma terapistinin olması gerekmektedir. Ayrıca bunun belli sayıda modülü vardır ve bu modüller tamamlandığında eğitim desteği biter. Ama o çocuğa aynı zamanda öğrenme güçlüğü tanısı konulmuşsa –ki böyle bir sorunu olmadığı halde konulmuş olan öğrenciler tanıdım. Tanının nerede nasıl konulduğu konusuna girmeden ve hiç kimseyi suçlamadan söylüyorum bunu- özel eğitim desteği, kaynaştırma durumu ortadan kaldırılana kadar devam eder. Kararın kaldırılması konulması kadar zor bir süreçtir.

Bu anlattığım sadece bir örnek olarak dursun ve başka bir noktaya daha değineyim. Sınır zeka ve hafif zihinsel yetersizlik kavramları. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgisi olmayan kişiler için ikisi de birbirinin aynı gibi görünebilir. Ancak özel eğitim konusunda çalışan herhangi biri bunların birbirinden çok farklı olduğunu bilmelidir.

Çocuğun özel eğitim almasını gerektirecek durumlar Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği (Madde 4) (https://orgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2020_06/24163215_ozel_eYitim_yonetmeliYi_son_hali.pdf) Tanımlar ve Kısaltmalar başlığı altında verilmiştir. Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğinde, sınır zeka ile ilgili herhangi bir tanım ve uygulama bulunmamaktadır. Sınır zeka, eğitimle, çocuğa yönelik özel çalışmalarla, farklı eğitim materyalleri ve eğitim uygulamaları ile geliştirilebilir bir durumdur. Ancak zihinsel engellilik durumu eğitimle ortadan kaldırılması mümkün olmaz. Bakanlık tarafından yayınlanan RAM Kılavuzunda; “Tıbbi tanısı “sınır zeka” olup, ve üzeri engel oranı olan ve RAM tarafından yapılan eğitsel tanılamada “Hafif Düzeyde Zihinsel Yetersizliği” olduğu tespit edilen bireylere Özel Eğitim Değerlendirme Kurulunun uygun görmesi durumunda destek eğitimi önerilebilir.” (http://orgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2018_01/17234231_ram_kilavuzu_2018.pdf ,sayfa 14)  ibaresi yer almaktadır. Bu ibareyle, çocuğun yönlendirildiği sağlık kurulunun raporu geçersiz kılınmaktadır. Madem Özel Eğitim Değerlendirme Kurulunun raporu diğerini geçersiz kılabiliyorsa neden aile sağlık kuruluşuna yönlendirilmektedir?  Ayrıca burada yapılan daha önemli bir hata; sınır zeka ile hafif zihinsel engel durumunun birbiri ile aynı kabul edilmesidir.

Sınır zeka raporu doktor tarafından verilmiş bir çocuk için RAM tarafından “Hafif zihinsel engel” raporu verilmesi çocuk açısından iyi niyetli bir yaklaşım olarak görülse bile gelecekte telafisi olmayan sonuçlar ortaya koyabilmektedir. Amaç çocuğun özel eğitimden yararlandırılması olarak düşünülebilir. Ancak mevzuata göre özel eğitim alması gerekmeyen bir çocuğa yanlış bir tanılama yapılarak özel eğitimden yararlanmasının sağlanması devletin kasasından çıkacak haksız giderler demektir. Ayrıca masum görünen bu uygulama sağlık ve eğitim sistemlerinde kayda geçtiği için çocuğun gelecek yaşamında da karşısına çıkacaktır. Uygulamada kötü niyetli sonuçlar ortaya çıkarabilecek esnek anlatımlar düzeltilmelidir. Sınır zeka, destek eğitimle desteklenmesi gereken bir durumsa, bunun hem yönetmelikte hem kılavuzda belirtilmiş olması gerekir. Eğer bu durumda destek eğitim gerekmiyorsa, başka bir alandaki açığın kullanılarak bu çocukların durumunun istismar edilmesi önlenmelidir. Kötü niyetle ve kişisel menfaat sağlamaya yönelik uygulamalar ortaya çıkabilir. Bu nedenle yapılması gereken; yazılı metinlerde “sınır zeka” kavramına yer verilmesi ve gerekiyorsa bunların da özel eğitimden ya da okul içi destek eğitimden yararlanması sağlanmalıdır.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık