- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 22 February 2019, Friday 8:16
- 3214 kez okundu
ETCEP (Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği) Projesi üzerine bir süredir bir şeyler yazılıp çiziliyor. MEB bu proje ile ilgili 2014-2016 yılları arasında uygulama yapmıştı. Sonra proje sonlandırıldı ve basında yer almaya başladı. Ardından MEB projenin tamamlandığını ve sonuçlarının alındığını duyurarak konuya nokta koydu (http://www.meb.gov.tr/basin-aciklamasi/haber/17798/tr) ya da nokta koyduğunu sandı. Çünkü YÖK de aynı konudaki projenin durdurulduğu ile ilgili açıklamayı yaptıktan sonra tartışmalar yeniden alevlendi.
Bir kısım, gereksiz bir uygulama olduğunu ve kaldırılmasının yerinde bir karar olduğunu söylerken başka bir kısım ise uygulamanın kaldırılmasının gericilerin isteği ile olduğunu söylemeye başladı. Öncelikle bir konuda değerlendirme yaparken taraftar bakış açısını bırakıp doğrular ve gerçekler üzerinde konuşup karar vermek gerekir. Bu değerlendirmenin objektif kriterler üzerinden yapılması doğru sonuçlara ulaşmamızı sağlar.
Önce toplumsal cinsiyet eşitliğinden ne anlamamız gerektiğini değerlendirelim.
Eğitim her insanın en doğal hakkıdır. Ancak gerçekte var olan teoriden farklıdır. Geçen gün yazdığım “Okuma Yazma Seferberliği” başlıklı (https://www.toplumsal.com.tr/okuma-yazma-seferberligi/) yazımda da dayanakları ile belirttiğim gibi kadın ve erkekler bu haktan eşit olarak yararlanamıyor. Bu sadece bizim ülkemiz için geçerli olan bir durum zannedilmesin. Küresel ölçekte dünya nüfusunun (15 yaş ve üzeri) 758 milyon okuma yazma bilmeyen kısmının üçte ikisini kadınlar oluşturmakta ve eğitimin bütün düzeylerinde daha düşük oranda temsil edilmektedir (UNESCO, 2016).
Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin dayanakları:
-Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme (UNESCO) 1960
-CEDAW (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (1979)
-Pekin Eylem Planı, Pekin+5 Süreci (1995)
-Hamburg 5. Uluslararası Yetişkin Eğitimi Konferansı (CONFINTEA 5) ile saptanan yetişkin ve yaygın eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik hedefler (1997)
-Dakar Eylem Çerçevesi (UNESCO): Herkes için Eğitim (EducationforAll) (EFA) (2000)
-BM Milenyum Kalkınma Hedefleri (2000)
Dünya çapında bu kadar dayanak olması bize iki şeyi anlatıyor;
Birincisi, bu sorun ulusal değil küresel bir sorun ve tüm dünya bununla ilgili tedbirler alıyor.
İkincisi ise, bu kadar önemsenmesine, dünya çapında bu kadar tedbir alınmasına rağmen sorun devam ettiğine göre ya tedbirler yetersiz ya da gereği gibi uygulanmıyor. Hoşafı soğutma mı var dersiniz?
Bu söylediklerimden de anlaşılıyor ki eğitim anlamında bir cinsiyet eşitliği yok.
Cinsiyet eşitliğini sadece eğitim açısından ölçmek de haksızlık olur diyorsanız işsizlik oranlarına bakalım, mesleklere bakalım, akademisyenlerdeki orana bakalım, meclisimize bakalım, yönetimde söz sahibi kadın oranına bakalım, seçimlerde aday gösterilenlerde kadın oranlarına bakalım, hiçbirine bakmayıp bürokrasinin üst kademelerinde yapılan çalışmalarda atılan imzalardaki söz sahibi isimlere bakalım, daha olmadı protokol fotoğraflarına bakalım, hatta demokrasinin savunucusu, olmazsa olmazı sendikalara ve onların yönetimlerine bakalım…
Bu saydıklarımdan hangisine bakarsanız bakın cinsiyet eşitsizliğini görmemek için kör olmak gerekir.
Ha bir de kadının önde olduğu ve erkeğin geri planda kaldığı eşitsiz durumlar var. Hakkını yemeyip onları da yazayım.
Mesela boşanmak istediği için eşi tarafından yaralanan, dövülen, öldürülenler hep kadın.
Küçük yaşta okuldan alınarak eğitimi yarım bırakılan hep kadın.
Küçük yaşta kendinden çok büyük erkekle -bazen de kuma olarak- evlendirilen hep kadın.
“Saçı uzun, aklı kısa” şeklinde bir deyime sahip olan hep kadın.
Çalıştığı için ahlaksız olarak nitelendirilebilenler hep kadın.
Şiddet görse de kocasına mahkûm edilen hep kadın.
Gelinliği ile çıktığı eve kefeni ile girmesi öğütlenen hep kadın.
Sokakta kendisine laf atan, taciz bakışı yapan, sarkıntılık eden, tecavüz eden erkeği yoldan çıkaran hep kadın.
Mağdur olsa da namuslu muydu, ölse bile bakire miydi, tecavüze uğrasa ne giymişti, orada ne işi vardı, sorgusu yapılan hep kadın…
Daha da saymakla bitirilemeyecek ne çok önceliği var kadının. Pes doğrusu.
Bu saydıklarımın konu başlığı ile ne ilgisi olduğunu soran olursa, bilsin ki bütün bunların sebebi insan yetiştirme sistemimizdeki eksikliklerden kaynaklanıyor. Çocuk yaştan itibaren erkek ve kız çocuklarına karşı yapılan ayırımdan kaynaklanıyor. Bunu ortadan kaldırmanın yolu sadece eğitimdir. Doğal olarak da bu tür projeler eğitimin içinde olmalıdır.
Çocuk yaştan itibaren hem kız hem erkek olarak toplumsal rollerinin eşit olduğunun farkına varan çocuklar bu duruma saygı duymayı ezberlemez, davranışlarına yansıtır. Konuşmalarında öfkesini dile getirmek için erkek egemen söylemini yani küfür kullanmaz. Karşı cinsi sırf cinsiyetinden dolayı kendinden daha beceriksiz görmez. Beceriksizliğinin ötesinde, kendine hak gördüğünü ona çok görmez.
Toplum olarak erkek çocuklarını yetiştirirken bu hatayı çok yapıyoruz. “Kendine hak gördüğünü kadına çok görüyor” bizim erkeklerimiz. Sadece erkeklerimiz değil tabii. Aynı sistemde yetişmiş olmasından dolayı kadınlarımız da öyle görüyor. Onlar kendine hak görmüyor. Erkeğe hak gördüğünü kendine çok görüyor. Hâlbuki olması gereken herkese haksa hak, çoksa çok…
Şimdi ETCEP projesi de tam bu söylediklerimiz üzerine kurulmuş bir projeydi ve çocuk yaştan itibaren toplumsal rollerin cinsiyete dayalı olarak değişmemesi gerektiğini öğrenmeye, davranışlarına yansıtmaya dayanıyordu. Önce MEB projeyi sonuçlarını aldıklarını söyleyerek bitirdiğini açıkladı. -Anlamış değilim sonuçların nasıl alındığını. Bu konuda istenen davranış değişiklikleri oluşturuldu mu demek? Bu kadar kısa sürede bunu gerçekleştirmişsek ne ala- …
Sonra da YÖK başkanı, “Projenin, toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği hususunun göz önünde bulundurulması gereği ortaya çıkmıştır. Bu istikamette tutum belgesinde de gerekli değişikliklerin yapılmasına yönelik olmak üzere bir müddetten beri YÖK bünyesinde çalışma yürütülmekte idi. Bugün itibarıyla Tutum Belgesi’nde, ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramı çıkarılarak güncelleme yapılmasına ilişkin çalışmalar son aşamasına gelmiş olup yakında üniversitelerimize duyurulacaktır” şeklinde açıklaması ile çalışmayı durdurdu.
YÖK başkanının konuşmasında yer alan “projenin toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle uyumlu olmadığı” hususu can alıcı bölümdür. Kadının toplumda şu an olandan daha iyi bir statüye sahip olması bizim değerlerimizle ve toplumsal kabullerimizle uyuşmuyor. Yazının başından beri söylediğim gibi ve sıraladığım bütün kadın hakları (!) tam da bizim değerlerimiz değil mi? Türk ne demekti? Türklerin kadına verdiği öneme ne olmuştu? HANIM ne demekti Türk geleneğinde?
Bu açıklama sonrası yine demokrasinin en önemli sivil toplum örgütü olan sendikalardan açıklamalar geldi. Muhalif sendikalardan biri bu konuda yaptığı açıklamada, çalışmayı başlatmak da bitirmek de YÖK başkanının elinde değildir, biz her alanda cinsiyet eşitliğine yönelik çalışmaları yapmaya devam edeceğiz, dedi. Bir başka muhalif sendika ise yaptığı açıklamada kaş yapayım derken göz çıkardı diyebiliriz. Çalışmanın durdurulmasının gerekçesi olan yukarıdaki cümlelerin yerine YÖK başkanını ve yaptığı işi hedef alan açıklamada başka bir meslek grubunu da açıklamaya ekleyerek sanki o meslek grubundakiler böyle düşünme hakkına sahipmiş algısı oluşturmuştur.
Başka da hiçbir sendikadan bir açıklama gelmemiştir.
Kadınlar şöyle değerlidir, böyle yücedir, şuyumuzdur, buyumuzdur demeye gerek yoktur. Kadın önce insandır. Hiç lafı dolaştırmaya gerek yok. Kadın ya da erkek olmak seçim sonucu olmamıştır. Bu nedenle hiçbir gerekçe olmadan kadın da erkek de toplumda eşit hak ve sorumluluğa sahiptir, olmalıdır. Hiçbir milliyet, hiçbir meslek grubu, hiçbir sosyal statü, hiçbir sınıfsal yapı, hiçbir makam, mevki kadını haklarından mahrum etme hakkına sahip olmadığı gibi onu ulvi bir değere sahipmiş gibi göstererek ona hak lütfetmeye de hakkı yoktur. Basitçe, tüm insanlar eşittir deyip uygulamak gerekir. ‘Bazıları biraz daha eşittir’ anlayışı işi çıkmaza sokar.
Şimdi son söz olarak bir olayı objektif değerlendirmek gerekir. Taraf tutarak, kışkırtıcı açıklamalar yaparak sadece popüler olabiliriz. Sorun çözemeyiz. Diğer taraftan eğer toplumda var olan düzen birilerinin hayatını olumsuz etkiliyorsa, ne pahasına olursa olsun değişmelidir. Var olanı korumak adına nice hayatlar sönmüştür. Cinsiyet eşitsizliği uygulamalarını insan olarak hiç birimizin kabul etmemesi gerekir.
Ve ayrıca kadın olarak toplumdaki kabullerimize aykırı düşecek diye duruma sessiz kalmak ve kabullenmek asla mümkün değildir, olmamalıdır… (20.02.2019)
-
13.08.2024 BEDEN EĞİTİMİ VE OYUN
-
03.05.2024 YENİ PROGRAM ÜZERİNE
-
16.01.2024 DEVLET AKLI
-
05.01.2024 EĞİTİMDE VELİNİN YERİ
-
24.12.2023 ÖĞRETİM YÖNTEMİ 'SINAV'
-
22.12.2023 SUÇLU KİM?
-
02.05.2023 ÖDEV
-
11.04.2023 SINAVLAR NEDEN?
-
27.03.2023 İLETİŞİM GÜRÜLTÜSÜ
-
01.03.2023 SARILACAK YARALAR
-
10.02.2023 BAŞARDIM, BAŞARILIYIM
-
13.01.2023 OKUMA ÖZGÜRLÜĞÜ
-
26.12.2022 ÖDÜL VE CEZA
-
06.12.2022 YENİ ÇAĞIN OKULU
-
30.11.2022 ÖZGÜRLEŞMEK Mİ KÖLE KALMAK MI?
-
23.11.2022 AMAÇ NE?
-
07.11.2022 Çocukların çığlıklarını duyun artık
-
17.10.2022 AKILLI TAHTALAR GERÇEKTEN AKILLI MI?
-
13.10.2022 ÇOCUKLAR VE SORUMLULUK
-
04.08.2022 UZMAN ÖĞRETMEN BAŞÖĞRETMEN
-
10.01.2022 EĞİTİM GÜNDEMİ
-
04.01.2022 Öğretmenlik Meslek Kanunu
-
07.12.2021 Şura Sonrasında Okul Öncesi Eğitimi
-
24.08.2021 OKULLARI AÇALIM
-
10.08.2021 Bakan Ziya, Öğretmen Ziya,
-
02.08.2021 Yangınlar, Yangınlar…
-
27.07.2021 DOĞADAN ALDIKLARIMIZI GERİ ALIR
-
10.06.2021 BİR SINAV SONRASI
-
21.05.2021 Okul ve Çocuklar 3
-
20.05.2021 Okul ve Çocuklar 2
-
19.05.2021 OKUL VE ÇOCUKLAR
-
13.04.2021 SALDIM ÇAYIRA
-
30.03.2021 EĞİTİMİ BİTİRDİK
-
26.01.2021 NELERİ TELAFİ ETMELİYİZ?
-
31.12.2020 KÖTÜLÜĞÜN ANATOMİSİ OLUR MU?
-
14.12.2020 ÖZEL EĞİTİM
-
24.11.2020 YENİ EĞİTİM ANLAYIŞI
-
29.09.2020 UZAKTAN EĞİTİMİN DİYETİ
-
21.09.2020 SALGINDA KAYIPLAR VE ADİL EĞİTİM
-
16.09.2020 BAŞIMIZA İCAT ÇIKARMA
-
14.09.2020 CORONADA BİRİNCİ SINIF OKUTMAK
-
29.05.2020 NASIL BİR NORMAL?
-
04.05.2020 SALGINDA ÖĞRETMEN
-
20.04.2020 Öğretmenliğin Ödülü
-
30.03.2020 UZAKTAN EĞİTİM
-
28.02.2020 Sınıf Tekrarı
-
30.01.2020 “GÖL 1938” İnanç ve Azmin Öyküsü
-
31.12.2019 DUYGU YİTİMİ
-
25.12.2019 ULUSAL DEĞERLER
-
17.12.2019 ÖZEL OKUL VE TÜKETİM TOPLUMU
-
04.12.2019 EĞİTİMİN ANA AKTÖRÜ ÖĞRETMEN
-
01.11.2019 KURULUŞ FELSEFESİ
-
02.09.2019 OKUL MÜDÜRÜ MÜ EĞİTİM LİDERİ Mİ?
-
26.08.2019 EĞİTİM BATAKLIĞI
-
20.08.2019 Sendikacılık
-
30.07.2019 Eleme Sistemi
-
22.07.2019 Tersine Taşımalı Eğitim
-
15.07.2019 Kalkınma Planında Eğitim
-
06.07.2019 Eğitimin Yönetimi
-
03.05.2019 Yine Kadınlar Yine Çocuklar
-
06.02.2019 Eğitim ve Değerler
-
21.01.2019 Küçük yaşta evlilik olmaz
-
11.01.2019 Şiddet ‘domino taşı’ gibidir
-
09.01.2019 Toplumsal yara: Şiddet
-
02.01.2019 Bu ülkede ‘Kadın’ olmak …
-
25.12.2018 Lider Öğretmen
-
17.12.2018 Değişim Öğretmenle başlar
-
30.11.2018 Öğretmenliği öğrenmek
-
20.11.2018 Okullar ve Kurumsallık
-
30.10.2018 Mesele ‘ders saatleri’ mi?
-
19.10.2018 Süresiz Nafaka
-
14.09.2018 TECAVÜZ
-
08.08.2018 Eşitlik mi Adalet mi?
-
24.07.2018 Gelişmiş ailelerin az gelişmiş çocukları!
-
05.07.2018 İstismar
-
02.06.2018 Eğitim ve Seçim / 2
-
26.05.2018 Eğitim Sistemi ve Seçim
-
23.05.2018 Sevgi
-
08.05.2018 Zorbalık
-
01.05.2018 ‘Ensest’in resmî hali …
-
14.04.2018 ‘Öğretmeni Değerlendirmek’
-
28.03.2018 “Öğretmenlere şiddeti durdurun” demek yeter mi?
-
21.03.2018 Karar verme özgürlüğü
-
09.03.2018 ‘Kadınlar Günü’
-
27.02.2018 Ne Yap(ma)malı …
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.