- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 19 October 2018, Friday 18:54
- 3607 kez okundu
Birkaç gündür İsmail Küçükkaya’nın gündeme taşıdığı bir konu, süresiz nafaka konusu dikkatimi çekiyor.
Bu konuda mağdur olduğunu söyleyen birinin ona ulaşmasıyla başlamış sanırım konuya olan ilgisi ve devamında sosyal medyadan da birçok istek/yorum alıyor bu konuda. İstekler bu konuda yasal düzenleme yapılması ve mağduriyetlerin giderilmesi yönünde. İnsan olarak herkes mağdur olduğu konuyu dile getirme ve çözüm bulunmasını yetkililerden isteme hakkına sahip. Ancak bu konuda mağduriyet giderelim derken zaten fazlasıyla var olan erkek egemenliğini daha da arttırmayalım diye düşünüyorum.
Nafaka, “Bir kimsenin geçindirmekle, bakıp gözetmekle yükümlü bulunduğu kimseye ya da kimselere, mahkeme kararıyla verdiği aylık” olarak hukuki bir tanıma sahiptir. Görüldüğü gibi, ‘geçindirmekle yükümlü olduğu’ ibaresi tanımın can noktasıdır. Şimdi böyle bir tanıma neden gerek duyulduğu üzerine bir değerlendirme yapalım.
Konuyu hiç uzatmadan direk söylemek gerekirse, kadının toplumdaki yeri ve ona verdiğimiz değer nedeniyledir. Aslında vermediğimiz yer ve değer demek daha doğru olur. Bugün medeniyet var dediğimiz birçok ülkeden çok önce kadınlarımıza sağlanan hakların ve özgürlüklerin yavaş yavaş kaybedilmesiyle ilgilidir. Bunların değerini bilmeyişimiz ve yaşama geçiremeyişimizin bir sonucudur.
Sabah, kanalların birinde yapılan bir araştırmadan bahsediliyordu. Tam da yazıyı yazmak üzereyken dikkatimi çeken bir ses “Kadınlarımızın onda biri okuma bilmiyor. Ülkemizdeki okur yazar olmayanların ?’i kadın” dedi… İşte buyurun sorunun asıl nedenine.
Yıl olmuş 2018 ve sürekli eğitimin öneminden bahseden iktidarlar, muhalefetler, bilim insanları, eğitimciler… Sürekli düzenlenen okuma yazma seferberlikleri, kız çocuklarını okullaştırma kampanyaları vs… Sonuç ne? Halen bu kadar yüksek oranda okuma bilmeyen kadın varsa, nerede kaldı bizim bütün yaptıklarımız?
Tabii bir başka yanılgı da, okuma bilen kadınları eğitimli saymakta yatıyor. Eğer onlara bir iş, meslek edindirememişsek okuma öğrenmenin bir faydasını görmüyorlar.
Kadınımızı önce anne babasına, daha sonra da kocasına emanet ve teslim eden bir anlayışla yetiştiriyoruz. Sürekli birinin bakımına muhtaçmış gibi. Sonra zaten muhtaç olarak devam ediyor. Kötü giden birçok evlilik kadının muhtaçlığı yüzünden bitemiyor. Kadınlar kötü muameleye, aşağılanmaya, aldatılmaya sabretmek zorunda kalıyor. Bitirse, toplum tarafından maruz bırakılacağı kötü durumu da göze alsa, geçinmek için maddi olanağı yok. Kötünün iyisi diye, yaşadıklarına sessiz kalan nice kadın var.
Gelelim boşanma sürecinden sonraki bölüme. Her şeyi göze aldı ve boşandı diyelim. Çocuk da varsa, bir nafaka mutlaka alıyor. Erkeğin maddi durumu çok iyi değilse ne kadar nafaka ödeyebilir? Ödediği nafaka kadını ne kadar geçindirebilir? Kadınların bir işe girse bile sırf nafaka kesilmesin diye sigorta yaptırmadığını, başkası ile resmi nikah kıymadığını söyleyenler falan var? Kadın ne yapsın istiyorsunuz? Birilerine muhtaç olduğu yetmiyor, hepimize muhtaç olsun, yaşamak için hepimize boyun eğsin mi istiyorsunuz?
Nafaka alan kadın çok mu memnundur durumundan? Hayatınızdan çıkardığınız, yüzünü görmek istemediğiniz birinin parasıyla geçiniyor olmak mutlu etmez insanı. Esaretin hiçbir türü mutlu etmez.
Nafaka ödeyen için de memnuniyet yoktur. Doğru, nafaka ödeyenin hayatında var olacak üçüncü kişi için ise işler yine zordur.
Her türlü karışık bir durum.
Çözüm nedir?
Çözüm sosyal devlet olmaktır. Sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirmektir. Cumhuriyetin ilk yıllarında kadın hakları konusunda fark attığımız o medeniyetler, kadınlarına gerçekten sahip çıkıyor. Size garip gelebilir ama boşanmış kadın kocasına muhtaç olmuyor. Kadın boşandığında devlet ona sahip çıkıyor. Maaş ödüyor, çocuğuna eğitim veriyor, çocuğun eğitim masraflarını devlet ödüyor, sosyal konutlardan çok cüzi bir miktarda ödeme ile yararlanmasını sağlıyor. Kadın; boşanırsam nereye giderim, bana kim bakar diye düşünmüyor. Tek başına kendine de çocuğuna da yeni bir gelecek hayal edebiliyor. Bu devletlerden çok önce kadın haklarını kazanmış olan bizim ülkemizdeki durumu da hepiniz biliyorsunuz.
Ben de İsmail Küçükkaya’ya bir çağrıda bulunayım. Niyetiniz nafaka mağdurlarının sesi olmak; ama önce kadınların esaretten kurtulmasına ses olunuz. Evliyken de boşanmışken de birilerine esir olmamaları için gereken yasal düzenlemelerin yapılmasının sesi olunuz.
Devletin sosyal devlet ilkelerini yerine getirmesinin çağrısını yapınız.
İlkay KUMTEPE
-
10.01.2025 GÜVEN SORUNU
-
24.11.2024 24 KASIM
-
29.10.2024 CUMHURİYET NEDİR?
-
13.08.2024 BEDEN EĞİTİMİ VE OYUN
-
03.05.2024 YENİ PROGRAM ÜZERİNE
-
16.01.2024 DEVLET AKLI
-
05.01.2024 EĞİTİMDE VELİNİN YERİ
-
24.12.2023 ÖĞRETİM YÖNTEMİ 'SINAV'
-
22.12.2023 SUÇLU KİM?
-
02.05.2023 ÖDEV
-
11.04.2023 SINAVLAR NEDEN?
-
27.03.2023 İLETİŞİM GÜRÜLTÜSÜ
-
01.03.2023 SARILACAK YARALAR
-
10.02.2023 BAŞARDIM, BAŞARILIYIM
-
13.01.2023 OKUMA ÖZGÜRLÜĞÜ
-
26.12.2022 ÖDÜL VE CEZA
-
06.12.2022 YENİ ÇAĞIN OKULU
-
30.11.2022 ÖZGÜRLEŞMEK Mİ KÖLE KALMAK MI?
-
23.11.2022 AMAÇ NE?
-
07.11.2022 Çocukların çığlıklarını duyun artık
-
17.10.2022 AKILLI TAHTALAR GERÇEKTEN AKILLI MI?
-
13.10.2022 ÇOCUKLAR VE SORUMLULUK
-
04.08.2022 UZMAN ÖĞRETMEN BAŞÖĞRETMEN
-
10.01.2022 EĞİTİM GÜNDEMİ
-
04.01.2022 Öğretmenlik Meslek Kanunu
-
07.12.2021 Şura Sonrasında Okul Öncesi Eğitimi
-
24.08.2021 OKULLARI AÇALIM
-
10.08.2021 Bakan Ziya, Öğretmen Ziya,
-
02.08.2021 Yangınlar, Yangınlar…
-
27.07.2021 DOĞADAN ALDIKLARIMIZI GERİ ALIR
-
10.06.2021 BİR SINAV SONRASI
-
21.05.2021 Okul ve Çocuklar 3
-
20.05.2021 Okul ve Çocuklar 2
-
19.05.2021 OKUL VE ÇOCUKLAR
-
13.04.2021 SALDIM ÇAYIRA
-
30.03.2021 EĞİTİMİ BİTİRDİK
-
26.01.2021 NELERİ TELAFİ ETMELİYİZ?
-
31.12.2020 KÖTÜLÜĞÜN ANATOMİSİ OLUR MU?
-
14.12.2020 ÖZEL EĞİTİM
-
24.11.2020 YENİ EĞİTİM ANLAYIŞI
-
29.09.2020 UZAKTAN EĞİTİMİN DİYETİ
-
21.09.2020 SALGINDA KAYIPLAR VE ADİL EĞİTİM
-
16.09.2020 BAŞIMIZA İCAT ÇIKARMA
-
14.09.2020 CORONADA BİRİNCİ SINIF OKUTMAK
-
29.05.2020 NASIL BİR NORMAL?
-
04.05.2020 SALGINDA ÖĞRETMEN
-
20.04.2020 Öğretmenliğin Ödülü
-
30.03.2020 UZAKTAN EĞİTİM
-
28.02.2020 Sınıf Tekrarı
-
30.01.2020 “GÖL 1938” İnanç ve Azmin Öyküsü
-
31.12.2019 DUYGU YİTİMİ
-
25.12.2019 ULUSAL DEĞERLER
-
17.12.2019 ÖZEL OKUL VE TÜKETİM TOPLUMU
-
04.12.2019 EĞİTİMİN ANA AKTÖRÜ ÖĞRETMEN
-
01.11.2019 KURULUŞ FELSEFESİ
-
02.09.2019 OKUL MÜDÜRÜ MÜ EĞİTİM LİDERİ Mİ?
-
26.08.2019 EĞİTİM BATAKLIĞI
-
20.08.2019 Sendikacılık
-
30.07.2019 Eleme Sistemi
-
22.07.2019 Tersine Taşımalı Eğitim
-
15.07.2019 Kalkınma Planında Eğitim
-
06.07.2019 Eğitimin Yönetimi
-
03.05.2019 Yine Kadınlar Yine Çocuklar
-
22.02.2019 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
-
06.02.2019 Eğitim ve Değerler
-
21.01.2019 Küçük yaşta evlilik olmaz
-
11.01.2019 Şiddet ‘domino taşı’ gibidir
-
09.01.2019 Toplumsal yara: Şiddet
-
02.01.2019 Bu ülkede ‘Kadın’ olmak …
-
25.12.2018 Lider Öğretmen
-
17.12.2018 Değişim Öğretmenle başlar
-
30.11.2018 Öğretmenliği öğrenmek
-
20.11.2018 Okullar ve Kurumsallık
-
30.10.2018 Mesele ‘ders saatleri’ mi?
-
14.09.2018 TECAVÜZ
-
08.08.2018 Eşitlik mi Adalet mi?
-
24.07.2018 Gelişmiş ailelerin az gelişmiş çocukları!
-
05.07.2018 İstismar
-
02.06.2018 Eğitim ve Seçim / 2
-
26.05.2018 Eğitim Sistemi ve Seçim
-
23.05.2018 Sevgi
-
08.05.2018 Zorbalık
-
01.05.2018 ‘Ensest’in resmî hali …
-
14.04.2018 ‘Öğretmeni Değerlendirmek’
-
28.03.2018 “Öğretmenlere şiddeti durdurun” demek yeter mi?
-
21.03.2018 Karar verme özgürlüğü
-
09.03.2018 ‘Kadınlar Günü’
-
27.02.2018 Ne Yap(ma)malı …
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.