• 29 September 2020, Tuesday 10:38
İlkayKumtepe

İlkay Kumtepe

UZAKTAN EĞİTİMİN DİYETİ

İnsanoğlu günü yaşar da aynı zamanda kötü günler için birikim yapar. Yazın kış hazırlıkları yapar. Tarım toplumundan kalma bir alışkanlıktır. Olur da kış çetin geçerse, ağustos böceği gibi ortada kalmayayım diye. Sonra gelirlerinden birikim yaparlar zor zamanlar için.

Bu zor zamanlarda öylesine geldi işte aklıma. Birikim yapacak geliri olmayan ya da zor zamanları hesaba katmayanlar ise başkalarına muhtaç olur. Birilerinin kendine yardım etmesini bekler. Yardım beklemek kötü bir şey değil elbette. Herkes bir şekilde başkalarının yardımına gereksinim duyabilir. Yardım istemek zorunda kalmak esir eder insanı. Esaretin bedeli ağır olur. Esaret önce insanın benliğini yok eder sonra duygularını.

Yardım eden açısından bakarsak eğer başka bir durum ortaya çıkar. Kimse kendine çok yarayacak bir şeyi başkasına yardım olsun diye vermez. İhtiyacından fazlasını hatta ihtiyacı olmayanı verir. Kendisi daha iyisine sahip olduğunda eskisini verir başkasına. Birinin işine yarasın diye atmayıp verdiğini söyleyerek teselli bulur. Madem kullanılır haldeydi neden yenisini edindin?

Yardımın bir de borç olanı vardır. Borç daha ağır bir yüktür. Borçlu bir boyunduruk altında hisseder kendini. Borç aldığı kişiye geri ödemeyi yapıyor olsa da kendine iyilik yaptığı için minnet borcu ile hep bir boyun eğme halindedir alacaklısına. Borç bitse de minnet borcu bitmez. O kişiye itiraz etmez, hayır diyemez çok sonraları da.

Bu kadar uzun hikaye yeter galiba. Anlattığım hikayenin kahramanları gerçek kişiler değil de devletler ise düşünün neler olacağını.

Şimdi bütün dünyanın uğraştığı salgınla biz de ülke olarak uğraşıyoruz. Bu mücadelenin önemli bir ayağı da eğitim. Mart ayından sonra okulları kapattık. Sağlığımız daha önemli dedik. Çocuklar dedik. Önümüzdeki dönem için de yakından eğitim yapılabileceği öngörülmüyor. Her ne kadar bu azar azar ertelemelerle açıklansa da sanırım başından beri uzunca süre okulların açılmayacağı planlanıyor. Gelelim bu kanaate nasıl vardığıma.

Geçen bir yazımda yine yazmıştım. TEDMEM KÜRSÜ konferansında, Dünya Bankası, Avrupa ve Orta Asya Bölgesi Uygulama Yöneticisi Harry Anthony PATRİNOS  (https://www.youtube.com/watch?v=-V-9sV-EdfE) Türkiye’ye 160 milyon dolar kredi verdiklerini söyledi. Az önce anlattığım hikayeler geliyor aklıma da neden bize bu kadar borç vermiş olabilirler? Bu borcun karşılığında bizden neler isteyecekler?

Biri bana iyilik yapacağı zaman ilk aklıma gelen Ömer Seyfettin ve Diyet gelir. Çok küçükken okumuştum ve o günden beri birilerinden bir şey istememeye özen gösteririm. İşte bu borcun diyeti ne olacak diye sormadan edemiyorum kendime.

Kendime verdiğim yanıt ise; eğitimsiz bir toplum, cahil bırakılmış bir halk, sömürülmeye açık, yardıma muhtaç insanlar…

Patrinos, bu para karşılığında Türkiye’nin gerçekleştirmesi gereken üç şey var demişti. Yani borcun veriliş sebebi; herkesin uzaktan eğitim için erişebileceği bir platform oluşturmak, bu platforma içerik hazırlamak ve kurumsal kapasiteyi kuvvetlendirmek. Bunları da yapıyoruz. Mart ayından beri her şeyi EBA dan yapmaya çalışıyoruz. EBA nın özelliklerini geliştirmeye çalışıyoruz. Ama öğretmenlerin bireysel yeterliklerini, özellikle dijital yeterliklerini geliştirmeye çaba harcamıyoruz. EBA’ya içerik geliştiriyoruz ama öğretmenin farklı platformlarda içerik geliştirmesini sağlayacak çalışmalar yapmıyoruz. Güçlü bir sistemin olması elbette kötü değil ama bazı şeylerin yerelde ve yerinden yapılması gerektiğini de kabul etmeliyiz.

Bize bu borç veriliyor ama istediğimiz gibi kullanamıyoruz. Her aldığımız borçta olduğu gibi. Borcu verenin istediği şartları kabul etmezsek bir şey alamayız. İyi niyetle, ne güzel işte uzaktan eğitimi destekleyen bir proje bunun nesi kötü diyebiliriz. Bu parayla her çocuğa bir tablet ve ücretsiz eğitim sağlansa EBA ya da oradaki içerikler olmasa bile öğretmenlerimiz en iyi uzaktan eğitimi sağlayamaz mıydı? En iyi içerikleri sağlasak da çocukların adilce bu içeriklere erişimi sağlanamadığında hepsi boşadır.

Daha acı bir tespit yapayım. Bu para neden uzaktan eğitimi desteklemek için veriliyor? Uzaktan eğitim yapacağım diye böyle bir yardımı kabul eden yüz yüze eğitime dönebilir mi? Şartlar buna elverişli olmayabilir ama ya elverişliyse ya da elverişli hale getirilebilecek gibiyse? Bu kadar parayla okulların hijyeni sağlanıp okullara dönüş sağlanamaz mıydı? İyi hesap yapanlara bırakıyorum bu kısmı.

Geçmişte yaşadıklarımızı hatırlatayım; hani biz tarım ülkesi olmakla övünürdük. Birçok tarım ürünümüzü başka ülkelere satardık. Hatırlıyor muyuz ne olduğunu? Dünya Bankası çiftçiye de kredi verdi, hatta karşılıksız destek verdiler çiftçiye. Ne karşılığında? Ekmediği tarlalar için verdi.

Aynı şey değil mi? Şimdi de okulları açmamanın karşılığında kredi verdi. Bir daha söyleyeyim, her ne kadar dil alışkanlığı olduğu için “uzaktan eğitim” diyoruz adına. Ama uzaktan eğitim olmaz. Uzaktan öğretim olur.

Ülkede düğünler yapılırken, tatil yerleri işlerini yaparken, AVM ler açıkken, okulları neden açamıyoruz? Geleceğimizi neden ipotekliyoruz? Ben demiyorum, yine Patrinos, gelecek yıllarda bu dönemin en çok kaybını orta ve az gelirli insanlar/ülkeler yaşayacak, dedi.

Evet, sağlık her şeyden önemli ama eğitim de en az onun kadar önemli. Eğitimsiz sağlığı koruyamayız.

Geleceğimizi ipotek altına almamak için, sağlıklı ve güçlü gelecek için bütün gücümüzle okulları açmaya gayret etmeliyiz. Öğretim/öğrenme her türlü olur ama eğitim uzaktan olmaz. Eğitimsiz bir toplum köle olmaya mahkûmdur. Uzaktan eğitimin diyeti esaret olur.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık