- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 26 August 2019, Monday 9:49
- 2693 kez okundu
Şu an üniversite giriş sınavı sonuçları ile yüzleşen binlerce öğrenci ve aileleri, ondan önce lise giriş tercihlerini yapan binlerce öğrenci ve aileleri, ilkokula yeni başlayacak binlerce öğrenci ve aileleri bir tercih/araştırma sürecindeler. Ancak bu kadarla kalmıyor tabi. Ara sınıflarda okuyan öğrenciler ve aileleri de bir sonraki yıl neler yapacakları konusunda endişeli ve her an araştırma içerisinde. Herkes nasıl bir strateji izleyeceğini, çocuğunu hangi okula gönderirse hangi daha iyi okulu kazanmasını sağlayabileceğini düşünüyor.
Bir de bunlara yol gösteren, yordam öğreten bir sürü öğretmen var. Eğitim ile ilgili etkili ve yetkili makam sahipleri var. Eğitim uzmanları var, profesörler, eğitim eleştirmenleri, yazarları, çizerleri vs vs.
Yani eğitim dediğimiz bataklığın içerisinde ne kadar kalabalık bir grup olduğumuzun farkına varalım diye listeledim bunları. Herkes kendince eğitimi kurtarmak konusunda uzman olmuş. Başka seçenek var mı? Yok tabii, herkes bir şekilde eğitimin içinde ve bu bataklıktan kurtulmanın yolunu herkes kendince düşünüyor. Ama sanırım herkes kendi tarafına çekiyor ve bu nedenle çıkış yolu bulamıyoruz.
Gelelim neden bataklık olduğuna. Yukarıda saydığım gruplardan biriyle örneklemeye devam edeceğim. Bir öğrenci velisi gözüyle bakalım duruma. Bu yıl tercih yapacakların durumu zaten vahim. Onlarla girmek istemiyorum. Çünkü tercih döneminde herkes onlara akıl veriyor ve en çok söylenen şunlar; çocuklarınızın ne istediğini önemseyin. Herhangi bir üniversite okusun diye bakmayın, çocuklar hayallerinizin peşinden gidin, ne olmak istiyorsanız o bölümü seçin, falan. Artık bunları söylemek için çok geç. Bir otobüse bindiniz ve yolculuk boyunca her yeri izlemek, fotoğraflamak istiyorsunuz. Cam kenarına oturdunuz ve yolculuk sonunda fotoğraflarınızı sergileyeceksiniz. Ama yolculuk başladıktan sonra uyuyakaldınız (çünkü yolculuk rahat geçsin diye size bir uyku ilacı verdiler) ve son durakta uyanıyorsunuz. Geçmiş olsun yol bitmiş. Geri dönüp istediğinizi yapabilir misiniz?! İşte şu an elinde ne varsa onunla yetinmek zorunda olan bir grup o.
Gelelim asıl gruba, yani ara sınıflarda olanlara. Eğitimde değişim furyası üzerine yazıp çiziyoruz, konuşuyoruz ve değişiklik yaptığımızı söylüyoruz. Gerçekte hiçbir şeyi değiştiremediğimiz için bu ara sınıftakiler de aynı bataklığın içerisinde boğulacaklar maalesef.
Gelin neleri değiştir(eme)diğimize bakalım. Yarışmacı sınav sistemini kaldıracağız deyip çocukların ve ailelerin eziyetine son vereceğiz dedik. Okulların önemini arttıracağız dedik. Bunların suçlusu olarak gördüğümüz dershaneleri kaldıracağız dedik. Hepimize bir heyecan geldi, yaşasın dershane –okul iki başlılığından kurtulacağız, hepimiz nefes alacağız diye düşündük. Doğru dershaneler kalktı. Yani artık adları dershane değil ama sistem aynı şekilde yürüyor. Adı etüt merkezi, eğitim merkezi, özel okul vs oldu. Herkes kalıba uydurdu kendini. X dershanesi, X etüt merkezi ya da koleji oldu. X ler bile Y ye dönüşmedi.
İlkokulu iyi bir öğretmenle bir devlet okulunda okusun da ortaokulda bakarız diyen aileler, iyi bir ortaokula çocuklarını kaydettiriyor ama okuldaki eğitimi yeterli bulmayıp ek olarak bu tür yerlere yazdırıyor. Malum temeli sağlam olsun ki gelecekte sıkıntı yaşamasın mantığı. Ama iyi bir ortaokul yeterli kalmıyor. 8. Sınıfa geçerken aileleri bir telaş sarıyor. Sınav senesine giriyoruz bir sene dişini sıkması lazım. Çocuk bolca test çözmeli. Okul yetmiyor, dershane (pardon etüt merkezi) desteği lazım. İki seçenek var. Ya özel okula alacak çocuğu ya da okul sonrası ve hafta sonlarını kapsayan yoğun dershane programına katlanacak.
Bu durum lise son sınıflar için de geçerli. 8. Sınıfta sınavla en iyi okula girmek için yoğun baskı yaşayan çocuk ve aileler bu sefer 12. Sınıf öncesi aynı durumdalar. Çok sıkı çalışması lazım! Devlet okullarının en iyisinde bile 12. Sınıf mevcutlarına bir bakın lütfen…
Bir etüt merkezi ile görüştünüz mü hiç? Ben görüştüm geçenlerde. Bir arkadaşımla gittik. Konuşmaları dinlediğim zaman hiçbir şeyin değişmediğini anladım. Aynı mantık devam ediyor. “çocuğunuzun not ortalaması 97’nin altındaysa kayıt yapmamız zor” diyor görevli (bu durum biraz da pazarlık unsuru için söyleniyor). Bazıları biraz daha alt seviyelere inebiliyor. Malum ticari işletme, zaten seviye grupları olacağı için çocuğunuz da kendi seviyesinde bir sınıfla devam edecektir. Hafta içi en az üç gün ve hafta sonları çocuk etüt merkezinde olmalı, sürekli test çözmeli. En geç mart ayına kadar bütün konu anlatımları bitirilir ve mart ayından itibaren her gün deneme sınavı olur. Tabii mart ayına kadar her hafta deneme sınavı olacak. Bir sene kendini sıkacak ve iyi bir okula yerleşecek! İyi bir liseye yerleşince ne olacak? Belki iki sene test çözmeyecek. Ondan sonra iki yıl daha aynı mantıkla çalışma sistemine devam.
Ne yapıyoruz biz? Çocuklarımıza ve gençlerimize, kendi geleceğimize ne yapıyoruz? Onlara bir makine gibi davranıyoruz. Onlar yapay zekâ ürünü değil. Çocuklarımızın insanlığını korumayacak her tür eğitimi en hızlı şekilde ortadan kaldırmak gerekir.
Dediğim merkezler birer ticarethane ve bu işe kar zarar hesabıyla bakıyor. Bunu hepsi inkâr eder ve kendilerinin eğitim kurumu olduklarını söyler. Ama yaptıkları eğitim midir? Pavlov’un şartlanmasını uyguluyorsanız eğitim sayılabilir. Kâr etmezse ayakta kalamaz bu kurumlar. Dolayısıyla zaten en başarılı sayılan çocukları almayı tercih eder. Sınav kazanma ve soru çözme üzerine eğitim verir. Aynı şartlanmacı yaklaşımla bugün bu kadar soru çözeceksin, yarın şu kadar, eksiğin olan konuda daha fazla çözeceksin… Bu bir insan ve hatta bir çocuksa ne kadar dayanır bu tempoya? Patlak vermeyecek mi? Dayandığı sürece ve dayanmaya devam ettikçe insanlığından uzaklaşacak.
Bütün istatistikler, bütün değerlendirmeler bataklıkta boğulmak üzere olduğumuzu söylüyor. Biz bunu görmezden gelerek çözemeyiz. Evet, şu an lise ve üniversite seçmelerindeki çocuklarımızı bataklıktan kurtaramadık. Ama sonrakiler için hala şansımız var. Lütfen değişim sözde olmasın ve sonraki nesilleri bataklığa gömülmekten kurtaralım. Eğitim batarsa ülke batar. Hep birlikte kararlı olursak bu bataklığı kurutabiliriz.
Çocuklarımızı aydınlık yarınlar beklesin…
-
13.08.2024 BEDEN EĞİTİMİ VE OYUN
-
03.05.2024 YENİ PROGRAM ÜZERİNE
-
16.01.2024 DEVLET AKLI
-
05.01.2024 EĞİTİMDE VELİNİN YERİ
-
24.12.2023 ÖĞRETİM YÖNTEMİ 'SINAV'
-
22.12.2023 SUÇLU KİM?
-
02.05.2023 ÖDEV
-
11.04.2023 SINAVLAR NEDEN?
-
27.03.2023 İLETİŞİM GÜRÜLTÜSÜ
-
01.03.2023 SARILACAK YARALAR
-
10.02.2023 BAŞARDIM, BAŞARILIYIM
-
13.01.2023 OKUMA ÖZGÜRLÜĞÜ
-
26.12.2022 ÖDÜL VE CEZA
-
06.12.2022 YENİ ÇAĞIN OKULU
-
30.11.2022 ÖZGÜRLEŞMEK Mİ KÖLE KALMAK MI?
-
23.11.2022 AMAÇ NE?
-
07.11.2022 Çocukların çığlıklarını duyun artık
-
17.10.2022 AKILLI TAHTALAR GERÇEKTEN AKILLI MI?
-
13.10.2022 ÇOCUKLAR VE SORUMLULUK
-
04.08.2022 UZMAN ÖĞRETMEN BAŞÖĞRETMEN
-
10.01.2022 EĞİTİM GÜNDEMİ
-
04.01.2022 Öğretmenlik Meslek Kanunu
-
07.12.2021 Şura Sonrasında Okul Öncesi Eğitimi
-
24.08.2021 OKULLARI AÇALIM
-
10.08.2021 Bakan Ziya, Öğretmen Ziya,
-
02.08.2021 Yangınlar, Yangınlar…
-
27.07.2021 DOĞADAN ALDIKLARIMIZI GERİ ALIR
-
10.06.2021 BİR SINAV SONRASI
-
21.05.2021 Okul ve Çocuklar 3
-
20.05.2021 Okul ve Çocuklar 2
-
19.05.2021 OKUL VE ÇOCUKLAR
-
13.04.2021 SALDIM ÇAYIRA
-
30.03.2021 EĞİTİMİ BİTİRDİK
-
26.01.2021 NELERİ TELAFİ ETMELİYİZ?
-
31.12.2020 KÖTÜLÜĞÜN ANATOMİSİ OLUR MU?
-
14.12.2020 ÖZEL EĞİTİM
-
24.11.2020 YENİ EĞİTİM ANLAYIŞI
-
29.09.2020 UZAKTAN EĞİTİMİN DİYETİ
-
21.09.2020 SALGINDA KAYIPLAR VE ADİL EĞİTİM
-
16.09.2020 BAŞIMIZA İCAT ÇIKARMA
-
14.09.2020 CORONADA BİRİNCİ SINIF OKUTMAK
-
29.05.2020 NASIL BİR NORMAL?
-
04.05.2020 SALGINDA ÖĞRETMEN
-
20.04.2020 Öğretmenliğin Ödülü
-
30.03.2020 UZAKTAN EĞİTİM
-
28.02.2020 Sınıf Tekrarı
-
30.01.2020 “GÖL 1938” İnanç ve Azmin Öyküsü
-
31.12.2019 DUYGU YİTİMİ
-
25.12.2019 ULUSAL DEĞERLER
-
17.12.2019 ÖZEL OKUL VE TÜKETİM TOPLUMU
-
04.12.2019 EĞİTİMİN ANA AKTÖRÜ ÖĞRETMEN
-
01.11.2019 KURULUŞ FELSEFESİ
-
02.09.2019 OKUL MÜDÜRÜ MÜ EĞİTİM LİDERİ Mİ?
-
20.08.2019 Sendikacılık
-
30.07.2019 Eleme Sistemi
-
22.07.2019 Tersine Taşımalı Eğitim
-
15.07.2019 Kalkınma Planında Eğitim
-
06.07.2019 Eğitimin Yönetimi
-
03.05.2019 Yine Kadınlar Yine Çocuklar
-
22.02.2019 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
-
06.02.2019 Eğitim ve Değerler
-
21.01.2019 Küçük yaşta evlilik olmaz
-
11.01.2019 Şiddet ‘domino taşı’ gibidir
-
09.01.2019 Toplumsal yara: Şiddet
-
02.01.2019 Bu ülkede ‘Kadın’ olmak …
-
25.12.2018 Lider Öğretmen
-
17.12.2018 Değişim Öğretmenle başlar
-
30.11.2018 Öğretmenliği öğrenmek
-
20.11.2018 Okullar ve Kurumsallık
-
30.10.2018 Mesele ‘ders saatleri’ mi?
-
19.10.2018 Süresiz Nafaka
-
14.09.2018 TECAVÜZ
-
08.08.2018 Eşitlik mi Adalet mi?
-
24.07.2018 Gelişmiş ailelerin az gelişmiş çocukları!
-
05.07.2018 İstismar
-
02.06.2018 Eğitim ve Seçim / 2
-
26.05.2018 Eğitim Sistemi ve Seçim
-
23.05.2018 Sevgi
-
08.05.2018 Zorbalık
-
01.05.2018 ‘Ensest’in resmî hali …
-
14.04.2018 ‘Öğretmeni Değerlendirmek’
-
28.03.2018 “Öğretmenlere şiddeti durdurun” demek yeter mi?
-
21.03.2018 Karar verme özgürlüğü
-
09.03.2018 ‘Kadınlar Günü’
-
27.02.2018 Ne Yap(ma)malı …
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.