• 04 May 2020, Monday 10:12
İlkayKumtepe

İlkay Kumtepe

SALGINDA ÖĞRETMEN

Salgın nedeniyle zorunlu ara tatil ve ardından gelen uzaktan eğitim sürecinde üzerine sorumluluğu alan öğretmenler ile ilgili bir değerlendirme yapmak gereği doğmuştur.

Sayın Bakanın göreve başladığı günden itibaren söylemlerinde vurguladığı gibi eğitimin en önemli nesnesi olan öğretmen, bu salgın sürecinde de üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmiştir.

Erken ara tatilin başlaması ile birlikte sürecin uzayacağı mesajlarını alan öğretmenler, çocuklara nasıl ulaşabilecekleri konusunda öğrenmelere başlamıştır. Bu öğrenmeler sonucunda da her biri öğrencilerini desteklemek için kendine en uygun yöntemle çalışmaya başlamıştır. Bakanlığın bu konuda çalışması zorunluluktur. Ancak öğretmenlere bu tür girişimler için herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır. Zaten uygulanması da beklenemez. Ancak öğretmenler öğretme sorumluluğu ruhuna işlemiş kişiler olarak bu dönemde öğrencilerden uzak kalamazlardı. Onları hem akademik hem psikolojik olarak desteklemeye/beslemeye devam etmişlerdir.

Bazı proje çalışmaları ile öğretmenin öğrencilere ulaşması ve destek olması istenmişse de zaten öğretmenler gönüllü başlamış oldukları çalışmayı devam ettirmişlerdir.

Kimilerinin gözüne çok batan öğretmenlerin yaz tatilleri var ya hani şimdi de tatil yaptıklarını düşünenler için bu söyleyeceklerim.  

Öncelikler öğretmenlerin normal eğitim sürecinde nasıl çalıştıklarını bilmeyenler için kısa bir açıklama yapayım; Ben öğretmenliğe yeni başladığım yıllardan bir anımla bu açıklamaya gireceğim. Kayınpederim “ne yapıyorsunuz ki okulda? Oturup çay içiyorsunuz bütün gün” demişti. Öğretmenlikle ilgili yanlış algılara ilk o zaman şahit olmuştum. Kızım “çay öğretmenlerin serumudur” dediğinde ona hak vermiştim. Doğru, çay öğretmenin serumudur ama okuldayken bir bardak çayını rahatlıkla içemeden, o serum desteğini alamadan günü tamamladığı da çoktur öğretmenin. Çayı geçtik okulda olduğu süre boyunca kendi ile ilgili olmayan birçok karar vermek durumundadır. Bu karar verme eylemi sürekli ve birbirinden çok farklı konularda olduğu için öncelikle zihin yorgunluğu yapar. Bir mesai gününden çıktığında evdeki kendi çocuklarına ayıracak enerjisi kalmamıştır. Sıradan bir devlet memuru ne yapar mesai saatinde? Bir öğretmenle kıyaslama yapabilir misiniz?

Gelelim salgın sürecindeki öğretmene; okuldakinden daha yoğun geçtiğinden emin olun. Artık mesai saati kavramı da yoktur. Çünkü olağanüstü bir durum vardır ve sürekli yapmaları istenen şeylerle ilgili zamanlı zamansız iletiler alırlar (bu konuda daha önce yazmıştım). Yine gönüllü olarak ellerinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıp bunlara destek olurlar.

Öğrenciler geri kalmasın diye destek eğitimleri başlatmışlardır. EBA üzerindeki yayınları, MEB den gelen duyuruları çocuklara iletmek yeterli değil. Canlı ya da video ile ders destekleri yaparlar. Bunlar için nasıl bir hazırlık süreci yaşadıklarını düşünün isterseniz. Hadi bir saat canlı ders yapıyoruz demeyle olmuyor. Dersin öncesi ve sonrası süreleri de dahil edin. Ders vermek yeterli değil. Çocukların ruh sağlığı dersten önemli diyerek onlarla görüşmeler yapıyor, çocuklara durumu anlatmaya çalışıyor, durumun geçici olduğunu, tekrar sınıflarda buluşacaklarını anlatmaya çalışıyor. Onların sağlıklı bireyler olarak yaşama devam etmelerini önemsiyor, kaygılarını gidermeye çalışıyor. Peki, öğretmenin kaygıları ne olacak? Onlara destek olmayı düşünenler var mı?

Başka bir yazımda gölge etmeyin yeter demiştim. Bir kez daha aynı şeyi söylüyorum, siz yeter ki engel olmayın ve öğretmenin çabalarını görmezden gelmeyin.

Salgın sürecinde hani alkışlarla karşılanan meslek grubunu, sağlıkçıları örnek vereceğim. Sadece salgında değil tüm zamanlarda bizim için en değerli meslek gruplarından biri sağlık çalışanları. Onlara ne kadar teşekkür etsek az. Ancak üç gün alkışlayıp ardından söylenen bazı sözleri de unutmuyoruz. Gösteriş değil gerçek iyi niyetli düşünceler bekliyoruz.

Salgının en önemli kahramanları sağlıkçılar şüphesiz ama ikinci sırada da öğretmenler var. Bunu kabul edelim. Bütün alanlarda en az çalışma şartları düzenlemesi yapıldı. Mümkün olduğunca herkes evinden çalışmaya başladı. Birçok devlet memurluğunun işi en aza indirildiği için evden çalışmaları da gerekmiyor. Yine özveriyle ve hakkıyla çalışan öğretmenler alkışı hak ediyor. Ama korkmayın her iyilik bir gün cezasını bulacaktır. Yakınlarda birileri çıkıp öğretmenlerin bunca zamandır maaş ve ders ücreti aldıkları halde boş durduklarını söylerse hiç şaşırmam doğrusu. Diyorum ya üç gün alkış yapılır dördüncü gün ne yaptınız ki denir.

Şu sürecin sonunda eğitimciler için yapılacak en önemli çalışma bir meslek yasası çıkarmak ve sendikaların çağrılarına kulak vererek insanca yaşama şartlarını oluşturmaktır. Sözde alkış değil özde düzenleme gerekir.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık