• 31 August 2018, Friday 19:40
MehmetSarı

Mehmet Sarı

Çocuk Dünyaya Geldiğinde…

Mehmet SARI -Emekli İlköğretim Müfettişi

 

Bu dönem hamilelikle başlar. 8–9 yaşlarında sona erer. Çocuk ilk yıllarda tamamen annesine bağlıdır.Gereksinimleri iyi karşılanmadığı zaman problemli ve huzursuz bir çocuk olur.

Emzirme...

Bebeğin dünyaya gelmesiyle birlikte annenin yapması gereken en bilinçli davranışlardan birisi çocuğunu emzirmesidir. Anne sütü üzerinde yapılan araştırmalar, anne sütünün çocuk için vazgeçilmez değerde olduğunu göstermektedir. Ayrıca anne, çocuğunu emzirmesiyle ve ona dokunmasıyla çocuğuyla arasında duygusal, sıcak ve sevgi yüklü bir yakınlığın kurulmasını da sağlamış olur.

Emzirme anında annenin sinirli olması, bebeğinden sıkıntı çekmesi ya da sıkılıyormuş gibi davranması, sabırsızlanması, emme sırasında birdenbire göğsünü çekerek başka işle meşgul olması, çocukta karmaşık duygusal bozuklukların doğmasına yol açar.Bu duygusal bozukluklar genellikle çocuğun yaşamı boyunca sürer.

Bebeğin memeden erken ayrılması zararlıdır.Memeden erken ayrılan bebek zarar görür. Memeden erken ayrılan çocuklarda parmak emme, tırnak yeme, altını ıslatma, ağlayıp tepinme görülebilir

Uyku...

Uyku da bu dönemde besinler kadar önemlidir. Yeni doğan bebek neredeyse 24 saatini uykuda geçirir. Bebek büyüdükçe daha az uyumak isteyecektir. Çocuğun rahat uyuması için temiz, sıcak, havadar ve rahat bir ortam sağlanmalıdır.

Sevgi, Şefkat ve İlgi...

Bu dönemde çocukların en önemli duygusal ihtiyaçları sevilmek, beğenilmek, ilgi görmek ve değer verilmektedir. Anne babadan ne kadar ilgi ve şefkat görürlerse ruh sağlıkları o kadar yerinde olur.

Bu dönem çocuğun dünyaya bakışını anlamak için onların yerine kendinize koyup düşünün.Suratı asıksa bunu “Beni sevmiyor musunuz?” anlamına gelen kuşku dolu sevgi içerikli sorularmış gibi algılayın ve bu noktada bizim yapmamız gereken hemen inandırıcı biçimde bebeğimize dokunarak konuşarak okşayarak gözlerinin içine bakarak onun sorularını olumu biçimde yanıtlamakmış.

İşte bu nedenle bebeğimizi sevdiğimizi, kendimizin bilmesi yeterli olmuyor.Önemli olan bunu ona hissettirmemiz, bildirmemiz.Bebeğimizin kendini seven, başkalarını seven mutlu bir insan olabilmesi için sevgi, şefkat ve ilginin her ortamda ve her biçimde ona bol bol verilmesi gerekiyor.

Annenin sevgi dolu bakımı ile büyüyen bebek güven duygusu içinde, sevme ve kendisini sevdirme yeteneğine sahip, çevresi ile uyumlu bir insan haline gelecektir.Belki bunun üzerinde durulmasını anlamsız bulacak ve “Kim bu sevimli yumurcağa duyarsız olabilir ki?” diyeceksiniz, oysa bir öğrencinin gözlemlediği örnek durumun her zaman böyle olmadığını ortaya koyuyor.Bu öğrencinin belirttiğine göre komşuları olan bir ailenin daha üç ayı doldurmamış bebeği, her akşam yedi-sekiz sırasında sürekli ağladığı halde ailedekiler çocukla ilgilendikleri takdirde onun şımaracağı düşüncesiyle bu ağlamalara kayıtsız kalıyormuşlar. Anne- babanın çocuğun ağlamasına kayıtsız kalabilecek kadar onun ihtiyaçlarıyla ilgilenmemeleri gerçekten şaşırtıcı bir olay. Bir bebek, ihtiyaçlarını, isteklerini anlatabilmek için ağlamaktan başka hangi dili kullanabilir ki? Unutmayın ki, bebeğiniz ağladığı zaman mutlaka size bir şeyler anlatmak istiyordur.

Çevresi onun anlatmak istediklerine sürekli kulak tıkarsa o ufacık iç dünyasında nelerin çöküp yıkıldığını hiç düşündünüz mü?Böyle bir tutum çocuğun fiziksel potansiyelinin vurulacak darbe niteliğindedir.

Anne-Babanın Birbirlerine Sevgi ve Saygı Göstermesi

Bu dönemde çocuk çevresindeki bütün olayları algılar.Aynı zamanda çocuk bu dönemde evin genel havasını da içine sindirir.Aile bireylerinin birbirlerine sevecen davrandıkları, uyum ve işbirliği içinde oldukları, birbirlerine yardım ettikleri ya da uyumsuzluklar içinde oldukları, kavgaların, huzursuzların sürdüğü evin havası çocuğun gelişimini büyük ölçüde etkiler. Yani çocuğa gösterilen sevgi kadar anne-babanın anlaşamamaları, sık sık kavga etmeleri, babanın çocuğun gözü önünde anneyi dövmesi ya da aşağılaması çocuğu etkiler, çocukta korku ve endişe doğurur. Hele anne-babanın ayrılacakları korkusu çocuğun ruhunda çok karmaşık, kabullenmesi zor yıkımlar oluşturur.

0–8 Yaş Döneminde Anne-Babanın İhmal Etmemesi Gereken Temel Sorumluluğu

Anne-baba, çocuklarının beş duyusuna hitap edecek tarzda etkileşim ve öğrenme ortamları oluşturmalıdır.Bebek, doğumunun ilk gününden itibaren kendini ve çevresini keşfetme çabası içindedir.Kendi vücudu ile ilgilenir.Elleri ile ayaklarını, vücudunun değişik yerlerini tutar; yürüme, merdiven çıkma, zıplama gibi hareketleri dener.

Dış dünya ile ilgilenir.Elleri ile ayaklarını, vücudunun değişik yerlerini tutar, oynar ve bilgileri beş duyusu yoluyla alır.Bu açıdan beş duyuya dayalı algılama, özelikle dokunma, görme ve işitme hislerinin sağlıklı tatmini çok önemlidir.Yürümeye başlayınca çevresinde gördüğü her şeyi elletmek, tutmak ve almak ister, hatta merak ettiği eşyayı eller, yere atar, tekrar alır, sallar, sürter, yırtar, her şeyi ağzına sokar.Onların yerini değiştirir.Bazen kırar döker.Çocuklar çok meraklıdırlar ve her şeyi keşfetmek isterler.Çok cesaretlidirler ve onların bu araştırma doğaları yetişkinleri korkutabilir.

Bütün bu davranışlarının; çocuğun çevresindeki evreni araştırma, keşfetme, tanıma ve öğrenme çabası olduğu unutulmamalıdır.Maalesef anne-babalar, çocuklarının her tarafı kurcalamalarından ve etrafı dağıtmalarından rahatsız olurlar ve çocuklarına vurarak veya kızıp bağırarak ceza vermeye kalkışırlar. Bu çağda çocuğu olan annenin ilk yapacağı şey, evinin düzeni konusunda bir karar vermektir: Evi sadece büyüklere özgü, büyükler için kurulmuş bir ev mi olacaktır, yoksa çocuklu bir ev mi? Annelerin çoğu bu konuda yanlış bir karar vererek evlerinde herhangi bir değişiklik yapmaya yanaşmazlar.Bu durumda da çevresindeki her şeyi ilginç bulan çocuğa çeşitli kısıtlamalar, yasaklar getirirler.Bu dönemde sürekli “hayır”larla, “olmaz”larla karşılaşan çocuğun gelişimi sağlıklı olmaz.Çocuğun psikolojik gelişiminin sağlıklı olabilmesi için bu dönemde çocuğun engellenmemesi anne-babanın yapması gereken en önemli davranıştır.

Anne-babalar unutmayın, keşif çağındaki çocuğunuza vereceğiniz en paha biçilemez armağan ona keşif özgürlüğü tanımaktır.

  Çocuğun kendisini “Ben değerliyim.” diye algılayabilmesi ve önemli olduğunu hissetmesi için öncelikle anne-baba ve çevresinden sosyal kabul görmesi gereklidir. Bu ortamın oluşturulması için de çocuğa uygulama olanağı vermek gerekir.Dilediği gibi giyinen, giysisini seçen, istediği resimleri yapan, yemeğini baskısız şekilde yiyen, davranışlarına katı sınırlamalar getirilmeyen, kişiliğine saygı gösterilen ve kendini özgürce ifade edebilen çocuk “Ben değerliyim.” diye düşünür.Çocuğun önemli ve değerli olduğunu hissetmesi onun girişimciliğini daha da arttırır.

Çocuk dört yaşına geldiğinde girişimcilik ve atılganlık eylemlerini açıkça göstermeye başlar.Bu dönemde çocuk her şeyi yapabileceği inancına sahiptir.Yeni denemelerde bulunmaktan çekinmez ve kişisel kapasitesini ve gücünü fark etmeye başlar. Anne-babaların bu dönemde çocuklarını aşırı derecede korkutmaları, onları yaptıklarından dolayı suçlamaları, onda aşırı gerginlik, çekingenlik ve suçluluk duygusuna neden olabilir.

Ben Merkezcilik...

Kendini dünyanın merkezi olarak algılar ve herkesin onun etrafında döndüğünü sanar. Çocuk son derecede bencildir. İlgi merkezi olma isteği kuvvetlidir.Egosu çok güçlüdür.Başkalarının duyguları hiç hesaba katılmaz.Çocuk istediğini, düşündüğünü yapar ve söyler.Arkadaşlarıyla ilişkilerini çok çabuk bozar. Ama başkalarının isteklerini kabul etme veya etmemeyi arkadaşlarıyla yaptıkları oyunlar içinde öğrenir.

Bu dönemde çocukta mantıklı düşünme henüz gelişmemiştir.Gerçekle hayali ayırt edemezler.

Taklit...

Bu dönemde çocuklar büyüklerinin her şeyi daha iyi bildiklerini ve yaptıklarını düşünürler.Anne-babalarını kendilerine örnek seçerler.Onun için de yetişkinleri sürekli olarak gözler ve taklit ederler.Öyleyse bu durum elimizde çok güçlü bir eğitim aracı vermektedir. O zaman çocuklarımızın taklit yoluyla bizden çok şey öğrenebileceğini aklımızdan çıkarmayalım.

Taklit bu dönemde en önemli öğrenme biçimi olduğu için çocuğun bilgiye, nasihata değil; zengin tecrübeye, örnek davranışlara ve model insanlara ihtiyaca vardır.

0–8 Yaş Döneminde Öğretmenlerin Dikkat Edecekleri

Bu dönemde çocuk öğretmenlerine büyük ilgi ve hayranlık duyar.Kendini beğendirmek için elinden geleni yapar.Öğretmenlerine çok güvenir, onların hata yapmayacaklarına inanır.Sıklıkla görülen şikâyet olaylarının çoğu öğretmenin ilgisini çekmek için yapılmaktadır.

Bu dönemde çocukta somut düşünce tarzı hâkimdir. Soyut düşünemezler. Objektif olarak eleştiremezler.

Bu dönemde tenkitler çocuklarda çok büyük etki yapar. Alay ve şakalardan aşırı derecede alınırlar.

  Zaman ayarlayamaz ve ilerisi için plan yapamazlar.

  Bu dönemde öğretmenler şu üç hususu göz ardı etmemelidir:

1- Çocuklar beş duyu yoluyla ve taklitle öğrenir.

Çocuğun bilgiye, nasihata değil, zengin tecrübeye, model insanlara ve örnek davranışlara ihtiyacı vardır.

 Öğretmen, ona model olduğunun bilincinde olarak hareket etmelidir. Çocuğa taklit edebileceği sağlıklı modeller bulmalıdır.

 

Öğrenme ve gelişim için bu dönemde verilecek bilgilerin beş duyuya hitap etmesi çok önemlidir. Bu dönemde okulda çocuğa verilecek konular ne kadar çok duygu organına hitap ederse öğrenme de o kadar kalıcı olur.

2- Çocuğun kendine güveni zedelenmemelidir.

Bu dönemdeki çocuklar meraklı, araştırıcı, hayal güçleri kuvvetli ve sorgulayıcıdırlar.Bu nedenle çocukların bu yönlerinin geliştirilmesi amacıyla onların araştırabilecekleri meraklarını giderebilecekleri, neden-sonuç ilişkilerini görebilecekleri, çeşitli fikirler öne sürerek tahminde bulunabilecekleri fırsatlar verilmeli ve bu yönde eğitim ortamları hazırlanmalıdır.

3- Çocuğun sorduğu sorular dikkate alınmalıdır.

Bu dönem çocuk sürekli olarak çevresini tanıma çabası içindedir.Bu zaman çocuk soru çağındadır, her şeyin neden ve niçin olduğunu öğrenmek ister.Çocuk bu çabasını, devamlı olarak sorduğu sorularla açıkça ortaya koyar.Kendisine verilen açıklamaları dikkatle izler.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık