• 16 September 2016, Friday 19:30
MehmetSarı

Mehmet Sarı

Diyanet İşleri Başkanlığı’na ‘açık dilekçe’

Mehmet SARI - Emekli İlköğretim Müfettişi

 

Diyanet İşleri Başkanlığı’na

                                      ANKARA

 

1950 yıllarında Kuran-ı Kerim’in hem tecvit üzere Arapçasını, hem de Türkçe mealini okumuştum. Ama ülkemde karşılaştığım tarikatlar, cemaatler, ışık evleri ile yurtlar ve bunlara fakir ve zeki çocukların alınışı çok dikkatimi çekti hep.

Ayrıca bir Pedagoji mezunu olarak bu belirttiğim ışık evleri ile cemaat ve tarikat yurt ve okullarının Milas ilçemizde de faaliyette olması, eğitimci olarak nasıl bir eğitim verdiklerine göz attırdı beni…

Baktım ki tam olarak gerçek islamiyeti değil başka şeyleri bu gençlerin taze beyinlerine gelecek için bağnazlık ve hurafeler yerleştirmekte olduklarını fark ettim. Bunu da Milas Önder Gazetesinde birkaç defa yazdım. Hatta bunların kucağına düşen fakir ve zeki çocukları kurtarmak için Milas’ta öğrenci yurdu kurulmasını yetkililerden istedim. Ama bu isteğim maalesef oluşmadı. Milas gibi Atatürkçü ve zengin bir ilçede yapılabilmesi gerekiyordu bence bu yurdun.

Bunu da şundan istedim; beni de 1942 yılında köy ilkokulunu bitiren zeki, başarılı ve fakir köy çocuklarından biri olarak Köy Enstitüsüne aldılar. Köylüleri aydınlatsın ve ekonomik, sosyal bakımlardan kalkındırsın diye yetiştirdiler beni ve öğretmen yaptılar. Böylece ülkeme hizmete başladım.

Çünkü Allah “İyi kulum kullarıma iyilik yapandır” demiş ama FETÖ’cüler ışık evleri ile başlayan eğitimleri ile 15 Temmuz 2016’da insan öldürmeye, kamu malına zarar vermeye ve kul hakkı yemeye girişmediler mi?

Ki İslamiyet “bir kişiyi öldüren insanlığı öldürmüş gibidir” demişken. Sonra “kamu malına zarar veren dinden çıkar” diye belirtirken bu FETÖ’cülerin hangi işi islamiyetle uyuşuyor? Sonra bunlar uzun yıllar ülkemizde faaliyet gösterirken, Diyanet teşkilatımız ile devleti yönetenler neredeydi? Acaba bu konuda bir görev ve sorumlulukları yok mu idi ki bu gelişime ve oluşuma karşıdan baktılar. Daha da bakıyorlar.

Hadi diyelim FETÖ’yü bitirdik ama daha pekçok tarikat, cemaat ve şıhlar ülkemizde yok mu? Bana bunların adlarını, sayılarını bildirir misiniz?

Kuran’da bunların hiçbirinin faaliyet göstermesi için söz ediliyor mu? Müslümanların bunlarla bu kadar ayrışması Kuran’da var mı?

Hayır yoksa bunu kim düzeltecek, kim görevli ve sorumludur, İslamiyeti bu bataklıktan kurtarmada acaba?..

Sonra Kuran-ı Kerimimiz diyor ki “işi ehline verin”. Her konuda ehil ve her ehil insanı ve eğitim sistemimizi, eğitim ilmine göre düzenlemek hepimizin görevi değil midir?

Eğitim ilmi “çocuklarımızı gelecekte başarılı, mutlu ve ruh sağlığı iyi olması istenirse, onların ilgi ve yeteneklerine göre eğitilmesini” istemektedir.

Acaba bugünkü eğitimimizi eğitim ilmine göre düzenledik mi ve her işe göre ehil insan yetiştiriyor muyuz? Yani Diyanet İşlerimizin Atatürk tarafından kuruluş amacı, milletini yanlışlardan, Kuran ve ilim dışılıktan kurtararak, gerçek islamiyetin iyi anlaşılıp uygulanması değil mi idi?

Ayrıca Atatürk, Kuran-ı Kerimin halkı tarafından iyi anlaşılıp bilinmesini istemiş. Bunun için de Elmalılı Hamdi Efendiye Kuran mealini halkın son dili ile ve iyi anlamaları için yazdırmış ve ücretini cebinden ödememiş midir?

Ama 85 yaşında ve eğitimci olarak ülkemde uygulanan eğitimde, törelerde başta kız çocuklarının okula gitmelerinin, “namahrem” denilerek bazı bölgelerimizde cemaat, tarikat ve şıhlar tarafından engellendiklerine tanık oldum maalesef…

1960’lı yıllarında İlköğretim Müfettişi iken tanık olmuştum bu hususa. Aynı yıllarda 11-12 yaşlarındaki kız çocukları babaları tarafından dana satılır gibi başlık parasına daha önce evlenmiş erkeğe satılıyordu…

Daha evliliğin ne olduğuna dair bir düşüncesi olmayan bir kızı birine satıyorlar çok yerimizde. Bu kız 17-18 yaşına gelince aklı başına geliyor ve satıldığı evden baba evine kaçıyor. Kocası ya kızı ya da verdiği parayı istiyor ailesinden. Kızın ailesi bu durumu kızına anlatıyor. Kız ise, ‘hayır ben geriye dönmem’ deyince, aile toplantısı sonucu 17 yaşından küçük ailenin erkek evladına ablasını öldürme görevi veriliyor ve kardeşi de maalesef bu “görev”i yerine getiriyor. Buna töre cinayeti denmektedir.

İşte bunların olduğu yerlerdeki sözde din lideri olduğunu ileri sürenler, İslamiyet adına çevrelerindeki halkı kandırarak, islamiyeti yanlış uygulatıyorlar. Böylece inanç üzerine sömürü düzeni kurmuşlar, halkı sömürüyorlar.

Buralardaki kızlara Medeni Kanuna göre miras verilmemekte, böylece ekonomik güçleri hiç yoktur. Böylece erkeğin kölesi gibi yaşamaktadırlar.

İşte bunlar gerçek islamiyete ve Atatürkümüzün Diyanet İşleri Teşkilatından beklediklerine ne derece uymaktadır?

Saygılarımla …


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık