• 02 June 2018, Saturday 18:54
İlkayKumtepe

İlkay Kumtepe

Eğitim ve Seçim / 2

İlkay KUMTEPE

Bir önceki yazımda bahsetmediğim başka konulara da bu yazımda değinme gereği duyarak yazıyorum.

Seçim sürecinde adayların üzerinde en çok politika üretebilecekleri alan eğitimdir. Bu nedenle bütün proje önerilerini siyasi partilerin dikkatle incelemesi gerekir.Her birini uygulaması gerekmez.Ama her birinden elde edeceği çıkarımlar vardır ve bunları yeni projelerle ülkenin geleceğini şekillendirmek için kullanmalıdır.Her düşünce kendi koşulları içinde şekillenir ve değerlendirmeye değerdir.

Bu yazımda zorunlu eğitim üzerinde duracağım.Ülkemizde 4+4+4 şeklinde bir sistemle (daha önce de başka formüllerle) uygulamaya konulan zorunlu eğitim sürecinde gerçek anlamda eğitim gerçekleşiyor mu?Yoksa çocukların hayatından bu yılları devlet olarak çalıyor muyuz?

Ailelerden çocuklarını kanuni olarak eğitim yaşı olarak belirlenmiş zamanda okullara alıyoruz.“Çocuklarınızı anayasal hakları gereği eğiteceğiz” diyerek aldığımız okullardan çoğunlukla da eğitilmemiş olarak, yaratıcılıklarını köreltmiş, onları sıradan düşüncelere sahip, düşünemeyen bireyler olarak ailelere geri veriyoruz.

Milli eğitimin uzun ve kısa vadeli amaçlarına, eğitim programlarına bakarak değerlendirme yaparsak; zorunlu eğitimden sonra bireyin en basit olarak kendini yazılı ve sözlü olarak ifade edebilmesi, okuduklarını ve dinlediklerini anlaması, yorumlaması, çıkarımda bulunması hedeflenir.Bunun için çabalar dururuz öğretmenler olarak.Hani Keloğlan masalında vardır ya, “az gitmiş uz gitmiş bir de dönüp bakmış ki ardına, bir arpa boyu yol gitmiş”.Küçük bir çocukken bu tekerlemeyi ne zaman duysam insan nasıl bir arpa boyu yol gidebilir ki diye düşünürdüm.Büyüyünce gördüm ki, onca yolu ileriye doğru yürüdüğünü zannederken, değil bir arpa boyu yol gitmek, onlarca arpa boyu daha geriye gitmiş oluyor insan.Eğitim sistemimizde de bu durum var. Eğitmeye çalıştığımız çocukları bir arpa boyu yol gitmeden zorunlu eğitimden dışarı atıveriyoruz.

Zorunlu eğitimi bitirmiş öğrencilerin anlatım becerisine bakalım.Önünde şıklar yoksa cevap yok.Bir iki kelimelik kısa cevaplar.Gerçi o sözcükler de iyice kısaldı ve sesli harfler kalktı ortadan.Gençlerle sohbet etmeye kalktığınızda çoğunun herhangi bir konuda söyleyecek sözleri yoktur.Bir konuda düşünce üretemezler, çünkü bilgileri yoktur.Bilgi üzerine yorum yapma ve farklı bakış açıları ortaya koyma yetileri yoktur.Burada gençleri suçladığım anlamı ortaya çıkmasın. Onları bu hale biz getiriyoruz. Öyle değil mi; zorunlu olarak eğitim sürecine aldık onları ve verdiğimiz eğitimin sonucu ortaya çıktı bu durum.Bu durumun tek mağduru ve suçsuz olanı gençlerdir.Gerisi eğitimciler ve aileler olarak bütün yetişkinler suçluyuz.

Sınıf geçme sistemimize bakın; sınıf tekrarı yok (bunun yarar ve zararları üzerine durmayacağım şu an) devam zorunluluğu yok.Herhangi bir konuda yeterli görülmesi için belli bir notu alması yeterli.Bu notu almak zor mu? Hayır değil. Öğretmenler nerdeyse öğrenciyi okula çağırıp zorla not veriyor.Devamsız olmasına, sınavlara girmemesine rağmen sınıfta bırakma yok.Ne yapıp edip çocuğu bir sınava sokuyor ve geçer not almasını sağlıyor.Bu öğrenci okuldan mezun oluyor.Eline de zorunlu eğitim dönemi kazanımlarını edindiğini gösteren bir yeterlilik belgesi veriyoruz.Ama gerçekten yeterlilik var mı?Adını soyadını yazabiliyorsa ne alâ.Ama bir dilekçe yazmasını isteyin de görün bakın ortaya neler çıkıyor.

Bir çocuğu aldık zorunlu eğitime.Öğrenme güçlüğü yaşıyor.Öğretmeye çalıştıklarımızı almıyor kafası. Öğrenmek istemiyor. İlgi alanları farklı ama o alanlar okulda önemli değil.Dans etmeyi seviyor, gitar çalmayı seviyor, top oynamayı, parende atmayı seviyor. Bütün bunlar okulu geçer notla bitirmesi için yeterli değil.İlle de matematik öğrenmek zorunda.Müziğin, dansın, sporun değeri matematikle kıyaslanamaz bile okullarda.Hatta bu yeteneklere sahip çocuklar diğerlerinden daha fazla çalışmak zorunda.Genellikle de okuldan ve derslerden kaçmak için bu etkinliklere katıldıkları söylenir onlar için.Bunları yapıyorsan, yanında mutlaka okulu geçme dersleri olan matematik, fen vb. ana dersleri öğrenmek zorundasın.Üstelik okulu bitirmek için bu derslerden başarılı olduğunu göstermen gerekir.Bir orman düşünün, kuş da olsa solucan da olsa bir çita ile yarışmak zorunda.Ormanda yaşaman da bu yarışı kaçıncı olarak tamamladığına bağlı.Böyle bakınca komik ve anlamsız geliyor değil mi?ama durum tam da bu.

Az önceki örneğe geri dönelim; zorunlu eğitime aldığımız ama bizim öğretmek istediklerimize karşı ilgisiz olan bu çocuğu öyle olduğu için suçluyoruz.İsteksiz, çalışmıyor vs. diyoruz.Bir kuşu sürünmek istemediği için suçlayabilir misiniz?Sonra zorunlu eğitim süresince öğretmek istediklerimizi öğrenemediği halde eğitmiş gibi yaparak mezun ediyoruz.Okul bittiğinde artık okuma istek ve hevesi tamamen sönmüş oluyor.

Okumak istemeyip bir meslek üzerine yoğunlaşmaya çalışan çocuklar için de artık çok geçtir.Çünkü çıraklık dönemini yaşayacak yaşı geçmiştir. Şimdi bir anne-baba çıkıp da “çocuğumu okula göndermek zorunda olduğumu söyleyerek okula aldınız. Ona eğitim veremediniz ve onca yılını okulda boşa harcamasına neden oldunuz.Ne olacak çocuğumun durumu? Onun bunca yılının kaybını kim verecek?” derse, devletin kurumlarının bu aileye “kusura bakmayın ama biz her şeyi yaptık, çocuğunuz öğrenemedi. Bu sizin ve onun suçu” diyebilir mi?kim haklı olur sizce?

Bu sonuçları ortadan kaldırmak ise eğitim politikalarının işi.Seçim sürecinde adaylara sesleniyorum.Eğitim konusunun üzerinde daha fazla kafa yorulmalı.Bu konuda toplumun her kesiminden yetkin insanlarla görüş alışverişi yapılarak çok kapsamlı projeler üretilmeli.Ayakları yere basan politikalar ortaya konmalı ve titizlikle uygulanması sağlanmalı.

Başka ülkelerde çok başarılı eğitim sistemleri uygulanabiliyor.Bunlar alınıp bizim ülkemize monte edilemez.İşin özüne bakmak gerekir.Her toplumun gereksinimleri ve yapısı farklıdır.Kendi ülkemize özgü, ülke gereksinimlerimizi dikkate alarak oluşturacağımız bir eğitim sistemimiz olmalı.

İlkokulda çocuklara bilgi öğretmek yerine onların ilgi ve yeteneklerini keşfetmelerini sağlayacak, kendilerini tanımalarına yönelik eğitim programları uygulanmalı.Ölçme ve değerlendirme sistemi çocuğu yargılayıcı değil eksiklerini tespit etmeye ve tamamlamaya yönelik çözümler üretmeye yönelik olmalı.Zorunlu eğitim dönemi bitmeden öğrencilerin edinmek istedikleri mesleklere yönelik eğitim almalarına olanak tanıyan bir sistem oluşturulmalı.

Seçim yenilik demek, değişim demek, yeniden yapılanma demek, değerlendirme, düzenleme, toparlanma, yeniden başlama, yenilenme demek.Ülkemizi aydınlık yarınlara çıkarmanın yolu eğitim sisteminden geçer.Seçim ise bunun için bir fırsattır. Bu fırsatı iyi değerlendirmek dileğimle…..


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık