• 09 May 2023, Tuesday 11:40
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

ALLAH’TAN EMİR ALMAK…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir miting konuşmasında “Biz Allah’tan emir alıyoruz” demiş. Buna inanmamak haksızlık olur. Hiç kimseye yalan söylemek yakışmaz. Hele Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan birine hiç yakışmaz.

Sayın Cumhurbaşkanı Allah’tan emir alanları “Biz” diye ifade ediyor. “Biz” derken “Ben” mi demek istedi, yoksa bundan bir topluluğu mu kast ettiği belli olmalı. Biz topluluğunun içinde Cumhurbaşkanı yardımcıları, hükümet üyeleri, AKP Yönetim Kurulu ve Parti Grubu da var mı? Meclis başkanı da bu topluluğun içinde mi açıklanmalı.

Aydınlığa kavuşması gereken başka hususlar da var. Allah bu emirleri doğrudan onlara seslenerek mi veriyor? Telefonla, telsizle, radyo dalgalarını mı kullanıyor?  Bu araçlar din geleneklerinde yoktur. Herhalde peygamberlere yaptığı gibi melekleri aracı ediyor. Bu emirleri günün hangi saatlerinde veriyor? Emirler yazılı olarak mı, sözlü olarak mı gönderiyor?

İslamiyet’te Allah’ın, emirlerini Cebrail yoluyla bildirdiğine inanılır. İsa ve Hazreti Muhammed’de olduğu gibi Peygamberlerin Allah’la yüz yüze görüştükleri de olur. Yoksa Erdoğan ve arkadaşları zaman zaman göklere yükselmekte ve Allah’la birebir mi görüşmektedirler. Nerede ve ne zaman? Bütün bunların açıklanması gerekmez mi?

Ben gene de Erdoğan’ın “Emri Allah’tan alıyoruz” demesinden bu anlamları çıkaramıyorum. Bir Cumhurbaşkanı kendisini peygamber yerine koyup bu kadar ileri gidemez! “Emri Allah’tan alıyoruz” sözünden anladığım, Allah’ın emirlerinin Kur’an’a işlenmiş olduğu, Erdoğan’ın veya Erdoğan’la arkadaşlarının birlikte Kur’an emirlerini uygulamakta oluşlarıdır. Bu kanımı güçlendirecek başka sözler de söylüyor Erdoğan. Faiz konusunda NAS’a (yani Tanrı’nın değişmez emirlerine) bağlı olduğunu birçok kez açıklamıştı.

Sorun işte burada ortaya çıkıyor. Bilindiği gibi Kur’an Hazreti Muhammed’in peygamberliği döneminde vaz edilen emirleri kapsıyor. Hepsinin bir hikâyesi vardır. Örneğin Hazreti Muhammed’in yakınlarından biri bir konuda Peygambere danışınca bununla ilgili bir ayet iner. Veya Peygamber’in eşlerinin bir şikâyeti olunca onlara ayetle cevap verilirdi. Yani Kur’an’daki bütün ayetler, Orta Çağ’da Mekke ve Medine’deki toplumsal hayata ve inanç sorunlarına cevap verir.

O dönemden beri insanlık âleminde büyük değişiklikler olmuş, yeni keşifler, icatlar gerçekleşmiş, toplum biçimleri değişmiş, yeni yaşam tarzları ortaya çıkmıştır. Musevi, Hıristiyan ve bu arada tabii Müslüman toplumlarını yönetmede Orta Çağ yasaları yetersiz kalmıştır. Önce Avrupa’da ortaya çıkan devlet işleriyle din işlerini ayıran, kişilerin istedikleri dine inanabilecekleri, ancak bunu devlet yönetimine karıştıramayacaklarını öngören laiklik ortaya çıkmıştır. Türkiye de laik bir devlet olmayı kabul ederek bunu anayasasına işlemiştir. Bu hüküm hâlen Anayasa’da yerini koruyor.

Kur’an’daki hükümlerin toplumun bütün sorunlarına yanıt veremeyeceğini İslam’ın ilk devirlerindeki yorumcular da kabul etmişlerdir. Ayetlerin yetmediği yerde Peygamberin hadisleri, yani sözlerine başvurulmuş, onun yetmediği durumlarda da kıyasa başvurularak yorum yoluna gidilmiştir.

Orta Çağ Hicaz’ında o dönemdeki üretim biçimi kölelikti. Bu toplumsal düzen daha sonra feodalizme evrildi. Feodalizmden de bütün dünyada kapitalizme geçildi. Bazı ülkelerde sosyalizm de kuruldu ve sosyalizmi halen uygulandığı ülkeler ve topluluklar var. Örneğin o dönem Arabistan’ında kapitalizm, işçi hayatı, banka, sigorta, emeklilik, otomobil, trafik, telefon, bilgisayar, kadın, çocuk ve insan hakları belirlenmiş değildi. Bugünkü mahkeme sistemi yoktu. Telif hakları diye bir konu bilinemezdi. Sinema, tiyatro, Belediye, eğitim hakkı bilinmiyordu. Resim ve heykel yasaktı. Evlenme hukuku bugünkü gibi değildi. Cariyelik vardı, Erkek “boş ol” deyince kadına babasının evi görünürdü ve kadın mirasta erkeğin aldığının yarısını alırdı. Hırsızlık yapanın kolunu kesmek gibi cezalar uygulanıyordu. Din yaymak veya yağma için savaşlar mübahtı.

Bugünkü dünyada bütün o kanun ve kuralları uygulamanın mümkün olmadığını bilmeyen yoktur. Toplumdan da böyle bir istek gelmiyor. Böylece, beş vakit namazını bırakamayan rahmetli eğitimci Rauf İnan’ın dediği gibi dinin üç direğinden ikisi olan itikat ve ibadet kalmış muamelat ise yürürlükten kalkmıştır. Herkes yaratıcı bir tanrıya inanabilir ve ibadetini istediği gibi yerine getirir ama din hukukunun uygulanmasını isteyemez.

Şurasını açıklığa kavuşturmak Türkiye’nin selameti bakımından zorunludur. Sayın Cumhurbaşkanı, din hukukunun da günümüzde uygulanmasını mı istiyor? Hırsızlık yapanın elinin kesilmesini mi öneriyor. Miras’ta kadın ve erkek arasında eşitsizliğe mi dönmek istiyor? Din yaymak için cihat taraftarı mı? Ganimetin bölüşülmesinde Peygamber dönemine mi özeniyor? İslam’da ve diğer dinlerde de olmayan genel oy hakkı konusunda ne düşünüyor.

Zorlama yorumlara hiç gerek yok: Tayyip Erdoğan, herkes gibi, Orta Çağ’da değil, 21. Yüzyıl’da yaşıyor. Devlet yöneticileri, yukarıda sözünü ettiğimiz sorunların çözümünde Orta Çağ Arabistan’ındaki çözümleri uygulama gücünden yoksundur. Böyle bir girişimde de bulunamazlar.

Öyleyse Allah’ın Erdoğan’a verdiği emirler nedir ve bunu hangi yollarla vermektedir? Çok abes bir iddia olmakla birlikte bunu açıklığa kavuşturmak zorundadır.

Öt yandan Allah’ın emir verecek kişi olarak Erdoğan’ı seçmesi, Allah’a inananların zihninde bazı sorulara da yol açacaktır. Allah niçin bilgili, adil, insan haklarına saygılı, emeğiyle yaşayan, mahkemelere emir vermeyen, dini bir kazanç aracı olarak kullanmayanlara değil de Sayın Erdoğan’a emir veriyor olsun?

Bir politikacının Allah’tan emir alarak iş gördüğünü ileri sürmesi, iki önemli sorunu da davet ediyor. İnsan iradesini ve sorunlara çözüm bulmada yaratıcılık özelliğini iradesini sıfırlıyor. Eğer bu özellikler olmasaydı, insanlık başından beri bir adım bile ilerleyemezdi.

İkincisi ise şudur: Erdoğan’ın bu sözünün tamamı şöyledir: (Muhalifleri için) “Onlar emirlerini Kandil’den alıyorlar, biz ise Allah’tan alıyoruz”.

Önümüzdeki seçimde Erdoğan değil de muhalefet kazanırsa Erdoğan Allah’ı Kandil’dekilere yendirmiş olmayacak mıdır? Öyle ya mutlak hâkim olan, istediği her şeyi yapabildiğine inanılan Allah değil de Kandil’den emir alan bir grup kazanmış olmayacak mıdır?

Seçime dini karıştırmanın yarattığı büyük bir sorun. Aklı başında dindarlar Erdoğan’ı uyarmalıydılar ve uyarmalılar. Bu sözleriyle Allah düşüncesine de zarar veriyor. 

  

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık