• 24 July 2018, Tuesday 21:13
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

50 yıl önce 50 yıl sonra …

Zeki SARIHAN –

 

 

Bundan 51 yıl önceydi.

Ordu’nun Fatsa ilçesine bağlı Beyceli köylülerinin yolsuzluk canlarına tak deyince Anayasa’dan kaynaklanan bir haklarını kullanmaya karar verdiler. İl merkezine kadar iki günlük bir “Yol Yürüyüşü” yaparak yetkililerin dikkatini çektiler.

1961 Anayasasının getirdiği hak ve özgürlüklerin sağladığı siyasi ve hukuki ortam içinde köylülerin yaptığı ilk yürüyüştü. Yalnız Fatsa ve Ordulular değil, Türkiye de o zamana kadar böyle bir şey duymamış, görmemişti,

Yürüyüş, köylülerde kendine güven duygusunu geliştirdi. Basın olaya yer verdi.

Gerçi idareciler bu hakkın kullanılmasına henüz hazır değildi. Önce kaymakam, ardından valilik yürüyüşün yapılmaması için zorluklar çıkardı ama köylüler kararlılıkla bunu da aştılar. Yürüyüşe engel olunamadı. Yalnız, yürüyüşten sonra Tertip Komitesi üyelerine yürüyüş sırasında dağıtılan bildirinin altında imzaları yok diye birkaç günlük bir hapis cezası verildi ve bu da ertelendi.

Bütün köylüler, çok haklı bir dava için yürüdükleri ve bunu da başarıyla yaptıkları için bu yürüyüşle övündüler. Yürüyüşten çekilmiş bazı fotoğraflar Beyceli tarihinin simgesi haline geldi. Birkaç yıl cami avlusunda Ramazan Bayramında yapılan Kültür Şenliğinde bunların ikisi büyük poster olarak köyün ünlü delisi Abdurrahman’ın posteriyle yan yana asıldı.

Türkiye’nin toplumsal mücadele tarihinde yer etmiş böyle bir olayın unutulmasına gönlüm razı olmadı. Olayın bütün boyutlarını araştırarak, yürüyüşe katılanların hayatta olanlarıyla da konuşarak onu bir kitap haline getirdim. (Bir Ömür Böyle Geçti-Türkiye’de İlk Köy Yürüyüşü, Ankara, 2008)

Bunun bir film yapılmasını Fatsalı tanınmış bir sinema oyuncusuna önerdim. Kitaptan da bir adet gönderdim. “Ben oyuncuyum, o iş film yönetmeninin işi” yanıtını aldım. Konuyu bir yönetmene havale etmesini beklerdim.

Derken, bu yürüyüşü belgesel yapmak isteyen biri çıktı. Yapabilir miydi, ne zaman yapardı bilmem ama, başka biri “Bu benim memleketimde geçmiş bir olay. Hak benimdir” dedi. Fakat o sırada aklına başka bir proje geldi. Fatsa’da Rumlardan kalma bir evin öyküsü. O sırada azınlıkların geçmişte uğradıkları haksızlıkları veya onların anılarını yazmak, belgesel yapmak pek modaydı. Bu projelere maddi destek sağlamak, köylülerin yürüyüşü belgeseli yapmaktan çok daha kolaylıklar sağlıyordu.

Olan oldu!

Geçen yıl, bu yürüyüşün 50. yılıydı. Onu geçmişte bir sürü kültür hareketine öncülük yapmış Beyceli’de bir programla anamaz mıydık? Köyün artık boş olan okulunda veya onun bahçesinde toplanır, olayın boyutlarıyla ilgili konuşmalar yapılır, yürüyüşe katılanlar konuşur, o gün taşıdığımız pankartlar ellerimizde olarak bir iki kilometrelik sembolik bir yürüyüş yapar, bir slâyt gösterir, sonra yürüyüş sırasında yenen nevalelerle karnımızı doyurur, belki köy türküleri de söylerdik.

Bunu yalnız Beyceli köyünden olup büyük çoğunluğu köy dışında olan 100’den fazla kişiye duyurdum. Toplantının hangi tarihte yapılmasının daha iyi olacağını da sordum. Ramazan bayramında mı, kurban bayramında mı, yoksa yürüyüşün tam da yıldönümü olan 27 veya 28 Temmuz’da mı? Çoğunluk yürüyüşün yıldönümünü uygun gördü.

Gelgelelim bu toplantı yapılamadı! Neden? Böyle bir toplantıya karşı çıkan olmadı. Hepsi uygun görüyorlardı. Ne var ki bu işi kotaracak olanlarda bir durguluk vardı. “Yapmayalım” demiyorlardı, fakat “Elbette yapalım” da demediler! Sanki ayakları geri geri gidiyordu. Bunun nedenini, köyün resmi yöneticisi olan kişinin şu sözleri ele veriyordu: “Sakın kaymakam bu işten beni sorumlu tutmasın!”

Doğrusu, köy içinde yapılacak böyle bir etkinlik için resmi makamlardan izin alınması gibi bir şey aklıma gelmemişti. Köyde düğün, Kutlu doğum haftası gibi bir sürü etkinlikler oluyor, bunun için izin alınmıyordu. Bir anma toplantısı için buna ne gerek vardı.

50 yıl önce gerek köylüler, gerek Yürüyüş tertip komitesi, resmi makamların baskılarına karşı durmuştu. Yürüyenler arasında köyün muhtarı da vardı. 50 Yıl sonra ise bunu anma toplantısı yapmak bile bir risk almayı gerektiriyordu. Ülkede olağanüstü hal vardı!

Yıllar torbaya girmiş değildi ya. Biz de 50. Yılda yapamadığımız etkinlği 51. Yılında yapardık.

Birkaç gün önce Olağanüstü hal kalktı. Şimdi artık böyle bir engel yok denebilirse de OHAL yetkileri valiliklere devredilerek kanun haline geldi. Bu nedenle olacak köydekilerden “Geçen yıl yapamadığımız etkinliği bu yıl yapabiliriz” gibi bir öneri gelmedi.

Etkinlik için kaymakamlığa başvuru yapılsaydı ne yanıt alınırdı? Denenmediği için bilmiyorum. Haksızlık da yapmak istemem.

Şurası bir gerçek ki 51 yıl önceki Türkiye, gözünü ve gönlünü geleceğe, ileriye dikmişti. Bugün ise yorgun, bezgin ve ürkek ...

Biliyorum ki bu geçici bir durumdur.

 

 (20 Temmuz 2018)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık