• 05 July 2023, Wednesday 13:10
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

ÇÖLDE BİR VAHA…

Sel gider, kum kalır.

Hükümetler gelir geçer… Halk yerinde kalır.

Her halkı layık olduğu kadrolar yönetir.

26 Nisan günü Anamur’dan Silifke’ye ulaştığımda, beni karşılayan arkadaş, Halk Kitabevi sahibi Yaşar Öztürk’ün kitabevinde beni beklediğini söyledi. Ben de zaten onunla görüşmek istiyordum.

Kitabevinin önünde, ısmarlanan böreği yer ve Yaşar’ın yaptığı çayı içerken, sağdan soldan bazı kişiler sökün etti. Bir kısmının elinde bana imzaladıkları kitaplar vardı. Yaşar, onlara geleceğimi haber vermiş, kitabevinde buluşma sağlamıştı.

Oraya gelenlerden biri olan, Silifke’de bir lisede edebiyat öğretmeni Meryem Divrik, iki kitap imzalayıp verdi.

Bu kitaplar, kurdukları bir okuma grubunun ortak eserleriymiş. Aslında bir ortak kitap daha varmış ama mevcudu kalmadığı için bana veremedi.

Önce bu “Okuma Grubu” hakkında Bilgi verelim. Grubun üyeleri, bir kitap seçiyor, herkes bunu okuyor, sonra kitap hakkındaki görüşlerini tartışıyor, sonra bunları ortak bir kitapta yayımlıyorlar. İlk kitapları “Pazartesilerden Nefret Ediyorum” imiş. İkincisini adı “Bana Tavşanları Anlat” adını taşıyor. Kitabın konusu John Steincek’in ABD’de ırkçılığı konu edinen Fareler ce İnsanlar kitabı. Grup üyelerinden 139 kişi, kitap hakkında anlamlı yorumlar yapmış.

İkinci kitabın adı “Dört Ayak İyi, İki Ayak Kötü” adını taşıyor. İngiliz yazar George Orwell’in “Hayvan Çiftliği” kitabını konu ediniyor. Grup üyeleri bu kitabı da çok iyi anlamışlar. Kitapta yerilen yönetimin Stalin yönetimi ile sınırlı olmadığını, haksızlıklara isyan ederek başa geçenlerin bu kez diğerlerine zulüm yaptığını, yönetilenlerin bir kısmının da koyun gibi buna ses çıkarmadığını kavramışlar.

Beklenmedik bir bilgi: Silifke kaymakamı ve Millî Eğitim Şube Müdürü de Grubun üyesi.  Bu şans her yerde bulunmaz. Silifkeli kitap kurtları da bu şansı değerlendirmişler. Kitaplarına sponsor da bulmuşlar.

Anadolu’ya aydınlık taşıyanlar içinde eskiden öğretmenler, özellikle edebiyat öğretmenleri ön sırada gelirdi. Bu projede de 20 öğretmen adı veriliyor. Projede hangi okullar var derseniz ilk kitapta 7’si Silifke’den olmak üzere 11 Lisenin adı veriliyor. İkinci kitapta 10 okulun adı var. Silifke dışındaki okullar, Amasya, Cizre, Kırklareli, Taşucu Anadolu Liseleri.

Tartışmalara katılan 10-15 kişi arasında değişen grup üyelerinin, ellerinde aynı kitapla çekilmiş fotoğrafları var. Bunlar işin ciddiye alındığını gösteriyor.  

Çölde Bir Vaha…

1995 Nisan’ında Diyarbakır’ın merkez olduğu Olağanüstü Hal Bölgesinde eğitimin durumunu araştırırken Batman’a da uğramış, Batman Lisesi’nin ikinci sınıfında, bölgede ziyaret ettiğimiz öteki okullarda da yaptığımız gibi öğrencilerin kitap okuyup okumadıklarını ölçmeye çalışmıştık. Kitap okuma işi yerlerde sürünüyordu. Fakat bu lisede durum değişikti. Kitap okuyorlardı.  Peki en son hangi kitabı okumuşlardı? Biri Kafka’nın Dava’sını, biri Monteigne’nin Denemeleri’ni okumuştu. Başka birçok kitap adı saydılar.

Şaşırıp kalmıştık. Çölde bir vahaya mı rastlamıştık? Bu çöle suyu, bu yıl okula atanan edebiyat öğretmeni getirmişti. Onun çabasıyla lisede Cemre adlı bir dergi de çıkarılıyormuş.

Bu eğitim gözlemlerini anlatan “Olağanüstü Hal Bölgesinde Olağan Dışı Eğitim” başlıklı dosyanın “Çölde Bir Vaha” ara başlıklı bölümünde şöyle yazmıştım: “Bir edebiyat öğretmeni, Aydınlanmacı Batı’nın düşün ve sanat yapıtlarını, şu faili meçhul cinayetlerin eksik olmadığı, okula başı açık gidiyor diye kız öğrencilerin yüzlerine kezzap atılan Batman’a taşıyordu.” (Öğretmen Dünyası, Sayı 186, Haziran 1995.)

Toplumun geleceğine karşı sorumluluk duyan bütün öğretmenler, öğrencilerine kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için yol ve yöntemler arayıp bulmuşlardır. Okul, hatta sınıf kitaplıkları kurmakla kalmamışlar, bunların okunmasını, tartışılmasını sağlamışlardır.  Yayınevlerinden indirimli kitaplar getirterek öğrencilerini kitap sahibi yapmışlardır. Köy Enstitülerinde kitap okuma ödevleri bunun en çok bilinenlerindendir. İlköğretmen Okullarında bu geleneği sürdüren Türkçe-Edebiyat öğretmenleri eksik olmamıştır. Ben de bütün öğretmenlik yıllarım boyunca, öğrencilerimin ayda en az bir kitap okumalarını sağlamaya çalıştım. Ne yazık ki bunu yapan meslektaşlarımızın sayısı çok azdı.

Türkiye’de yapılan okuma istatistiklerinde eskiden beri kitap okuyanların ve okunan kitapların çok az olduğu yer alır. Bunu herkes kendisi ve yakınlarını gözden geçirerek de teslim eder. 1999’da Eğitim Hakkını Savunma Komitesi olarak Millî Eğitim Bakanlığı’na Sunduğumuz “Okullarda Her Ay Bir Kitap Projesi” hayata geçmiş olsaydı, milyonlarca öğrencimiz, Türk ve Dünya edebiyatının ölmez yapıtlarını okumuş ve okuyor olacak, bu yapıtların taşıdığı çağdaş bir kültürle donanmış olacaktı.

Başka okuma gruplarının da olduğunu duyuyorum. Bunlar ülkemizde iyi şeyler olduğunun da işareti. Silifkeli meslektaşlarımızın okuma ve okutma çabasını önemsemek ve bu gibi girişimleri yaygınlaştırmak gerekir ki ülkemizi inatçı koyu bir sis gibi kaplamış olan karanlık dağılsın. 

zekisarihan.com

  

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık