• 20 March 2017, Monday 18:54
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

Erdoğan Batı ile neden geçinemiyor?

Zeki SARIHAN

“İstenildiğin yere gitmeye ar eyleme

  İstenilmediğin yere gidip dar eyleme”                  Atasözü

 

Almanya ve Hollanda ile baş gösteren diplomatik kriz, bardağı taşıran damla oldu. Aslında diplomatik bunalım Avrupa, hatta ABD de içinde olmak üzere bütün Batı Dünyası iledir.

“Erdoğan Batı ile neden geçinemiyor?” sorusunu “Batı Erdoğan ile neden geçinemiyor?” diye sormak da mümkün. Geçimsizlik iki taraf arasında bir sorunu ifade eder. Fakat bunun yaratıcısı Batı değil Erdoğan’dır.

Tayyip Erdoğan hareketi, hem Batı’nın hem de ordu ve bürokrasinin dinci Erbakan’la geçinemediğini, adına “Milli görüş” denilen bu harekete Türkiye’de iktidar yolunun kapalı olduğunu anlayınca Batı’nın ve ordunun tahammül edebileceği bir politikaya dümen kırdı. “Milli görüş gömleğini” çıkardığını, muhafazakâr bir demokrat hareket olduklarını ilan etti. Türkiye’yi NATO içinde tutacağına, Avrupa Birliğine girme projesini sürdüreceğine söz verdi.

Onun ordu ve bürokrasiyi ikna ettiği söylenemez. 28 Şubat, AKP’nin kapatılma davası gibi bazı itiş kakışlar ve Gezi Eylemleri gibi muazzam bir halk kalkışması olmuşsa da Erdoğan bunları savuşturmayı başardı.

Batılı çevrelerin Erdoğan’a tahammülü bir süre daha devam etti. Ne de olsa Türkiye’yi Batı sistemi içinde tutmakta stratejik çıkarları vardı. Tayyip Erdoğan, Batı’nın Ortadoğu’da İran ve Arap, kuzeyde Rusya’ya karşı bir uç beyi ABD’nin Büyük Ortadoğu (hatta Kuzey Afrika) Projesinin eş başkanı idi.

Erdoğan, üst üste kazandığı seçimlerle kendisinde büyük bir güç vehmetti. Ortadoğu’nun ağası olmaya özendi, aynı zamanda Batılıların hoşuna gidecek bir renge boyadığı maskesini yavaş yavaş atarak Türkiye’de laikliği yıkma, yerine gerici bir dinci rejim yerleştirme hevesine kapıldı. Bu onun ve arkadaşlarının gençliklerinden beri kurdukları bir düştü.

AKP kurmayları, bu dönüştürme işinde Fetullah cemaati gibi elverişli bir ortaktan yararlandı. Devletin her kademesine onların elemanlarını yerleştirdi. Fakat Fetullah Gülen, kendini en güçlü gördüğü bir zamanda bu ortaklığa son vererek devleti bütünüyle ele geçirme hevesine kapıldı. Bu nedenle önce onların büyük yolsuzluklarını ortaya çıkardı, sonra da 15 Temmuz 2016’da askeri darbe yapmaya kalkıştı.

Suriyeli göçmenlerin Türkiye’de tutulması için Erdoğan’a bir süre daha tahammül eden Batılılar, Erdoğan rejiminden o kadar soğumuşlardı ki, Fetullahçı darbe girişimini bile yeterince ciddiye almadılar. İkisinin birbirinden pek farkı da yoktu.

Bundan daha da önemlisi Erdoğan’ın Türkiye’de fanatik bir Ortaçağ İslam devleti kurma hevesinin anlaşılmış olmasıdır. El kaide ve IŞİD gibi Hıristiyan ve laiklik düşmanı, mezhepçi örgütlerle başı belada olan Batı’nın Erdoğan’ın başkan olduğu bir Türkiye’nin aynı çizgiye kaymakta olduğunun görülmesidir.

Laiklik ve insan hakları gibi kavramları içselleştirmiş olan Batı kamuoyunun kendi hükümetleri üzerindeki baskıları da Erdoğan’dan uzaklaşmalarının nedenlerindendir.

 

ERDOĞAN ANTİ EMPERYALİST MİDİR?

Erdoğan ve taraftarları, on yıllardır birlikte hareket ettikleri Batı ülkelerinden koparken, geçmişte ve halen solcuların antiemperyalist söylemlerine başvuruyor, böylece taraftarlarını genişletmeye çalışıyor.

Bu onun kaçıncı yön değiştirmesidir? Onun bir zamanlar takındığı sözde demokratlık gibi, sözde anti emperyalizminin de Türkiye halkına bir faydası yoktur. Milletin anasına sövüp ayakkabı kutularına para istif etmek ne kadar dindarlıksa, Ortadoğu’nun ağası kesilerek anti-emperyalizm yapmak da o kadar sahtedir. Buna rağmen ne yazık ki, Erdoğan’ın icraatı Türkiye’de ideoloji kantarındaki topu sağa çekmiştir. Onun bir vatan savaşı yürüttüğüne inanan laikler de vardır.

Tayyip Erdoğan’ın Avrupa ile Avrupa’nın Erdoğan’la geçinemeyişinin asıl nedeni bizim Erdoğan’la geçinemeyiş nedenlerimizle aynıdır.

Erdoğanlı bir Türkiye’nin başı beladan kurtulmaz. O, içeride ve dışarıda gerilim siyaseti izliyor. Tarafsız kalmaya yemin etmiş biri olduğu halde meydanlarda attığı nutuklara bakınız. Zaten kanuna aykırı olarak Avrupa ülkelerinde propaganda yapması engellendiği için Erdoğan rejimini savunmak hatadır. O bu hareketiyle oralarda yaşayan Türkiyeli yurttaşların huzurunu da bozuyor.

Ancak halkçı bir iktidardır ki içeride barış ve birliği sağlar, dışarıda ise başka ülkelerin egemenlik haklarına saygı duyan bağımsızlık siyasetiyle Türkiye’nin bozulmuş uluslararası dengesini düzeltecektir.

İlk hedef, 16 Nisan referandumunda “Hayır” oyu vermektir.

(13 Mart 2017)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık