• 14 December 2019, Saturday 8:15
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

AYRILMAK DA FAZİLETTİR

Görüşlerinize uyan bir kuruluşa katılmak ne kadar doğal, hatta gerekliyse, artık aynı idealleri paylaşma imkânları ortadan kalkan kuruluştan ayrılmayı bilmek de bir fazilettir.
Günlük siyasi olaylardan da görüyoruz. Görüşleri birbirine yakın insanlar dernekler, vakıflar, siyasi partiler kuruyorlar, gene görüşleri birbirinden uzaklaşanlar bulundukları kuruluşları terk ediyorlar. Terk edenlerin bir kısmı kendi köşesine çekilerek artık kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayacak bir konuma geçiyor, bir kısmı da yeni oluşumlarda buluşuyorlar.
Toplumsal hayatta değişime uygun olarak bu durum sürekli tekrarlanıyor. Bundan sonra da pek çok örneği yaşanacak.
Asıl olan kuruluşların kendisi değil, görüş ve tutumlardır. Yaklaşık son yüz yıllık siyasi hayatımızda ne kadar çok parti kuruldu, dağıldı, kapandı, kapatıldı. Fakat toplumda bir karşılığı varsa ölmeyecek olan görüşlerdir
EĞİTİM ALANINDA
Kendi mesleğimden ve ilgi alanımdan örnek vereyim: Bir ülkede eğitimin amacı, bütün çocuk ve gençlerimizi medrese eğitiminden geçirerek “dindar ve kindar” bir gençlik yetiştirme haline gelirse, kamu bütçesi özel okullara peşkeş çekilirse, eğitimde eşitsizlik hat safhaya ulaşırsa orada laik ve demokratik bir eğitimi savunmaya ihtiyaç vardır. Bunu savunacak oluşumlar ortaya çıkar. Bunların adı dernek olur, vakıf olur, platform olur fazla fark etmez. Mücadelede kararlı bir kadro var ise uygun örgütlenme biçimi bulunur. Örgütlerin biri kapanırsa veya işlevsizleşirse yenisi kurulur.
Eğitim işkolu sendikaları bu konuyla kısmen ilgilidir. Çünkü onların asıl amaçları (bütün sendika oluşumlarında olduğu gibi) üyelerinin hak ve çıkarlarını işverene karşı korumaktır. Onlar bile, öğretmenlerin ideolojik tutumlarına göre ayrışmış bulunuyorlar. Bütün öğretmenleri tek bir sendika çatısı altında tutmak mümkün olamadı. İşçi sendikalarımız da öyledir.
Öğretmenlerin en kalabalık örgütü olan TÖB-DER’in içindeki parçalanma nedeniyle işlevini yitirdiği, ardından kapatıldığı 1980 koşullarında basın yasasının öğretmenlere de tanıdığı meslek dergisi çıkarma hakkından yararlanarak yayın hayatına başlayan Öğretmen Dünyası dergisi, çeşitli baskı ve kısıtlı olanaklarla demokratik öğretmen ve eğitim idealini sürekli ayakta tutmaya çalıştı. Bir dernekten daha hareketli bir çalışma yürüttü. Bazı birlikteliklere önderlik etti. Bunların en önemlisi Eğitim Hakkını Savunma Komitesidir. İdarenin bu komiteyi dağıtma girişiminden sonra Komiteyi oluşturan kuruluşlar 2003’te Ulusal Eğitim Derneği’ni kurdular. 2010’da Öğretmen Dünyası da bu derneğin iktisadi işletmesi haline geldi. Aynı merkez, bir yandan aylık Öğretmen Dünyası’nı ve çeşitli kitaplar yayımlıyor, öte yandan dernek merkezinde her hafta bir konferans düzenliyordu.
Geçen yazılarımda da anlattığım gibi (“Aslan Yatağı Boş Kalmaz”, “Zorunlu Bir Ayrışma”, “Kitle Örgütlerinin Bağımsızlığı”) dernek yönetimi bir süredir derneği ve dergiyi yaşatacak kaynakların yetersiz hale geldiği, yönetim ve yazı kurulunun yorulduğu gerekçesiyle dernek ve derginin 6 Aralık 2019 kongresiyle kapanacağını ilan ediyordu. Hatta genel kurulu beklemeden Öğretmen Dünyası “Son sayı” kapağıyla 1 Aralık’ta 40. Yayın yılının sonunda veda etti.
Dernek yönetimi, yönetimi devralacak arkadaşlar aramamış değildi. Fakat bu konuda önerdiği kişilerden net yanıt alamamıştı.
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ’NİN SONU
Genel kurula bir hafta kala, daha önce öneri götürülen bir üye başkanlığa talip olduğunu Cumartesi konferansında açıkladı. “Arkadaşlarla görüştüm, biz aktif olamayız ama sena destek oluruz dediler” açıklamasını da ekledi.
Bu adaylık, derneği hareketlendirdi. Çünkü başkan adayı, aktif Vatan Partili bir üye idi. Ulusal Eğitim Derneği, tamamen Vatan Partililerin yönetimine mi girecekti? Bu ihtimal, Vatan Partisi’nin güdümündeki TGB ve CKD’yi akla getirdi. TGB baştan beri önce İP'in (sonra VT’nin) gençlik örgütü olarak faaliyet gösteriyordu. CKD ise bir kongre baskınıyla ele geçirilmişti ve artık VT’nin kadın kolları gibi faaliyet gösteriyordu. Ulusal Eğitim Derneği böyle olmamalıydı.
Bunu önlemek için kongreye ikinci bir liste ile gidildi. Fakat geç kalınmıştı. Dernek kayıtları yönetimin elindeydi, yönetimin eğilimi de birinci listeden yanaydı.  Partili üyelere telefon edilerek kongreye gelmeleri sağlanmış, son zamanlarda da derneğe partili yeni üyeler yazılmıştı.
Genel kurul öncesi dernekteki bir buluşmada gergin anlar yaşandı. Genel kurul da gergin geçti. Dernekte, genel kurula ilk kez iki liste ile gidiliyordu. Bu, “zorunlu bir ayrışma”nın kanıtıydı.
Ayrışmanın temeli ideolojik ve politikti. Vatan Partisi’nin son aylarda Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti’nin yanında yer almasından kaynaklanıyordu. Türkiye’de açık iki cephe kurulmuştu. Vatan Partisi’nin yöneticilerinin açıkça ilan ettikleri gibi “AKP, MHP ve VT bir cephede” buluşmuşlardı.
Yönetime talip Vatan Partisine mensup üyelere bu durum hatırlatılmadı değil. Onlar kendilerinin o cephede yer almadıklarını ve almayacaklarını söylemediler! Bununla ilgili tek söz etmediler. Hatta “Biz Vatan Partiliyiz” bile demediler. Vatan Partisinin bütün muhalefet cephesinde ne büyük bir nefretle karşılandığını biliyor olmalılar. İşçi Partisi ve onun devamı olan Vatan Partisinin karşıtları hiç eksik olmamıştır fakat bu karşıtlığın şimdi tavan yapmasının nedeni, partinin aldığı yeni tutumla ilgilidir. Parti, iktidar ortağı gibi gördüğü veya buna hazırlandığı AKP’nin aleyhinde bulunulmasını istemiyormuş. Bu duruma göre laik ve demokratik eğitim nasıl savunulacak?
Yapılan oylamada Vatan Partililerin listesi 43, sonradan çıkarılan öteki liste 34 oy aldı. Ulusal Eğitim Derneği, kapanın elinde kalmıştı. Kapan da örgütlü ve kararlı hareket eden Vatan Partisi oldu. Ulusal Eğitim Derneği, ad ve faaliyet olarak belki var olmaya devam edecek ama o artık eski Ulusal Eğitim Derneği değildir.
Şimdi bu durumu içlerine sindiremeyen üyeler, derneğe karşı alacakları tutumu tartışıyor. Dernekten ayrılma ve halkçı eğitim mücadelesi için başka bir platform oluşturma eğilimi ağır basıyor.
(Bu yazıyı her zamanki gerçekçiliğimle ve açık sözlülüğümle, konuyu gereksiz tartışmalara boğmadan, şahsiyata kaçmadan, tamamıyla olgulara dayanarak nesnel bir gözle yazdım. Yanlışım varsa, konuyla ilgilenen arkadaşlar düzeltsinler.) 
 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık