• 25 July 2023, Tuesday 13:42
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

Türkiyeli sözcüğü üzerine: BU KAFAYLA GİDERSEK ASKERE…

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük’ün yeni baskısında güncellemeler yapmış. Bazı kavramları sözlükten çıkarmış, bazı sözcüklerin yazımını değiştirmiş ve sözlüğe yeni sözcükler eklemiş.

Yeni eklenen sözcüklerden biri olan “Türkiyeli” sözcüğüne Türk milliyetçisi çevrelerden itirazlar gelmesi üzerine Kurum, geri adım atarak bu sözcüğü sözlükten silmiş!

Türk Dil Kurumu’nun 2018 baskılı Yazım Kılavuzunda Kürt sözcüğü vardır. 2005 baskılı Türkçe Sözlük bu kavramı “Ön Asya’da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse” diye tanımlıyor. Bu kavramın Türkiye ile ilişkisini atlayarak bir çözüm üretmiş.

“Türk” sözcüğü ise şu iki tanımla verilmiş: 1) Türkiye sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse. 2) Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Tükçenin değişik lehçelerini kullanan soy ve bu soydan olan kimse. “İlk kez Türkiyeli” kavramına yer veren sözlükçüler, “Türk” sözcüğündeki yanlış tanımı da düzeltmiş olmalılar.

Sözlükler, halkın diline yerleşmiş söz dağarcığını toplayan kitaplardır. Bunlar sözlükten çıkarılınca kullanılır olmaktan çıkmaz. Sözlüğün kendisi eksilir.

BAŞINI KUMA GÖMERSE...

Kullanımda olan bir sözcüğü sözlükten çıkarmak, devekuşunun başını kuma gömmesinden farksızdır.

“Türkiyeli” sözcüğünün sözlükte yer almasına itiraz edenler, belli ki bu sözcüğü “Türk” sözcüğüne rakip olarak görüyorlar. Sanki sözlükten “Türk” çıkarılmış da onun yerini “Türkiyeli” almış gibi.

Oysa bu sözcüğün ikisi de sözlü olarak ve yazılı metinlerde kullanılıyor. Türk ile Türkiyeli arasında anlam farkları vardır.

Türk, Türk ana babadan doğan, ana dili Türkçe olan bir milletin adıdır. Bu özellikleri taşıyan biri dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın kendini Türk olarak adlandırır. Yalnız Türkiye’de değil, Bulgaristan’da, Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde, Kıbrıs’ta ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde Türk toplulukları vardır. Kimi orada doğup büyümüştür, kimi çeşitli nedenlerle o ülkeye gidip geçici veya sürekli orada yaşamaktadır. Kuzey Irak’ta yaşayan Türkmenler ve Orta Asya Cumhuriyetlerindeki Türk soylu milletleri Türk sayanlar da vardır. Nitekim İngilizce-Türkçe Yeni Oxford sözlük “Türk”ü, Türkiye vatandaşları olarak değil, “Türk soyundan olan kimse” olarak tanımlıyor.

Türkiyeli ise, hangi kültürden, dinden ve dilden olursa olsun Türkiye’de oturan ana babadan doğma insanlara verilen addır. Bunların bir kısmı halen Türkiye’de oturuyor, bir kısmı ise Türkiye’den başka ülkelere göç etmişledir. Kendilerinin veya atalarının doğup büyüdüğü topraklara bağlılıkları nedeniyle hâlâ kendilerini Türkiyeli sayanlar çoktur.

SORUNUN KAYNAĞI: KÜRTLERİN YOK SAYILMASI

Bu sorunun Türkiye’nin içinden çıkılamaz bir sorunu hâline getirilen Kürtlerin inkârından kaynaklandığı açık. Oysa gerek şu ki, Türkiyeli sözcüğüne takılanlar, günlük hayatlarında Kürt sözcüğünü herkes gibi kullanıyorlar. Fakat iş resmiyete gelince, Kürtleri görmemek için başlarını kuma görmeyi tercih ediyorlar.

Kürtleri ve öteki kültürel azınlıkları asimile etmek için 1930’lu yıllarda resmiyetin kabul ettiği “Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” kalıbına bağlı oldukları için, yüz yıl sonra da aynı kalıbı kullanırlarsa Kürtlerin görünmez olacağını sanıyorlar. Bu tanımda bir sorun olduğunu kabul etmiyorlar.

Türk olmakla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak aynı şey değildir. Örneğin çoğunluğu oluşturan nüfus gibi ben bir Türk’üm, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. Ama vatandaşlık bağı ile bağlı olduğumuz bazı insanlar kendilerini Türk saymıyor, gerçekte de zaten Türk değiller. Ülkemizde Türk’ten başka Kürtler, Araplar, vatandaşlık almış başka milletlere mensup insanlar da vardır.

Bu kafayla gidersek askere…

İşin vahim yanı, Türkiyeli sözcüğüne itiraz edenlerin kendilerini ilerici, laik, çağdaş olarak niteleyenlerin çoğunlukta olmasıdır. Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı ve Dil Derneği başkanının itirazlarını basında okuyunca kanım dondu! Bu gibi konularda olduğu gibi Odatv’de vakit geçirmeden konunun üzerine atlamış. Bu anlayışla ki oldukça yaygındır, Türkiye’nin ne demokratikleşmesi mümkündür ne çağdaşlaşması. Bu anlayış yürürlükte olduğu sürece, Türkiye insan haklarında bir adım ileri gidemez. Ülkenin temel bir sorunu olan Kürt sorununu asla çözemez.

Bu itiraz Atatürk’ün Türklük tanımına dayandırılıyorsa bu da Atatürk’ü yüz yıl öncesinde dondurmaktır. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarında Kürtleri asli unsurlardan biri sayan ve bu unsurların birbirlerinin haklarına sayılı olacaklarını vaat eden konuşmaları da vardır. Üstelik aradan geçen yüz yıl içinde dünya koşulları değişmiş, insan hakları ve demokrasi gibi kavramlar dolaşıma girmiştir. Bunları görmezlikten gelmek, bugünkü Türkiye’yi 1930’ların anlayışı ile kalıba sokmaktan başka bir şey değildir. Böyle bir Atatürkçülük, Atatürk’ü de sevimli kılmaz.

Türk Dil Kurumunun da gelen eleştiriler üzerine Türkiyeli sözcüğünü alelacele sözlükten çıkarmasına da ne demeli? Dil ve sözlükçülük bir bilimdir. Bir bilim kurumu böyle hareket edemez.

Galile, yakılma korkusuyla dünyanın döndüğü tezinden vazgeçtiğini söylediğinde de dünya fırıl fırıl dönmeye devam ediyordu. Hâlâ da hiç durmadan dönüyor… (23 Temmuz 2023)

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık