• 05 July 2022, Tuesday 9:12
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

ALAVERE DALAVERE KÜRT MEMET NÖBETE

Türkiye’de yelpazesi çok geniş milliyetçi kesimde bazı Batı ülkelerinin Türkiye’yi bölmek istediği gibi bir yargı mıh gibi beyinlere çakılmıştır. Bu hemen hiçbir ciddi kanıta dayanmayan ezberlenmiş inanç, içerdeki sorunların kaynağı olarak başka ülkeleri gösterme geleneğinin bir sonucudur. AKP iktidarı da bir süredir her başarısızlığının ve halkın her hoşnutsuzluğunun nedenini ülke dışında arayanlar kervanına katıldı.

İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya gibi ülkelerin Türkiye topraklarından bir kısmına el koyma çabası, 20. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar devam etti. İttihat Terakki Hükümeti, toprak bütünlüğünü korumak için Almanya’nın kanatları altına girmeyi seçti. Savaş Almanya’nın yenilgisiyle sonuçlanınca Ekim Devrimini yapmış olan Rusya dışında bu emperyalist ülkeler, Sevr Anlaşmasıyla ülke topraklarını paylaştılar. Neyse ki, Türkiye halkı bu projeye karşı ayaklanarak bağımsızlığını elde etti ve Lozan anlaşmasıyla Misakı Milli sınırlarını bu ülkelere kabul ettirdi.

Bu tarihten sonra Türkiye, yüzünü Batı’ya döndü. Kendisini Avrupa’nın bir parçası saydı. Türkiye Cumhuriyet bu ülkelerle çeşitli dostluk anlaşmaları imzaladı. 1952’de NATO’ya girişi ve Avrupa Birliği’ne aday ülke olması, bu aidiyetin tescillenmedir.

Bu koşullarda Batılı ülkelerinin ileri gelen patronların Türkiye’den beklentileri, onunla ticari, siyasi, askerî işbirliği ve Batı çıkarlarının Ortadoğu ülkeleri ve Sovyetler karşısında Batı değerlerinin bekçiliğidir.

Durum bu iken Batı’nın Türkiye’de kargaşa çıkarmak, onu bölmek, parçalamak, zayıf düşürmek, Türkiye toprakları üzerinde yeni devletler yaratmak gibi bir politikanın bu ülkeler açısından hiçbir mantığı yoktur. Aksine Türkiye’ye sermaye göndermek, borç isteklerini karşılamak, Türkiye’yi silahlandırmak gibi yollarla onun Batı çıkarlarını güvenceye alması gibi politikalar gütmüşlerdir.

Bunların Türkiye’nin Batı’ya bağımlılık yarattığı ve Türkiye’nin uzun vadede yararına olmadığı bir gerçekse de ülkeyi bölüp parçalamak amacı güttüğü söylenemez.

Çünkü Türkiye’de kargaşanın hüküm sürmesi, ordusunun zayıflaması ve ekonomisinin çökmesi Batı’nın çıkarlarına aykırıdır. Günümüzde başta ABD olmak üzere, Batı ülkeleriyle Hükümetin bazı anlaşmazlıklar yaşaması, ülkenin bütünlüğü ile ilgili değil, Batı ülkelerinin Türkiye ile ilişkileriyle ilgilidir. Bunların başında insan hakları, serbest seçimler, demokrasi gibi kavramlar geliyor. Avrupa Birliği, Türkiye’yi Birliğe almak için ondan birçok konuda reform yapmasını istiyor, bunun için maddî yardım da yapıyor.

KÜRT SORUNU VE BATI

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi uluslararası kuruluşların ve Türkiye ile ilişkili bazı ülkelerin Kıbrıs, Ermeni ve Kürt sorunu gibi kabuk bağlamış da olsa bazı sorunlara kayıtsız kalması beklenemez. Çünkü bu sorunların başka muhatapları da Kıbrıs ve Yunanistan gibi ya uluslararası örgütlere üyedirler ya da bu ülkelere dağılmış Ermeni, Kürt gibi halkların aydınları vardır. Haklı veya haksız bu sorunlara dikkat çekilmesi ve Türkiye’ye bazı tavsiyelerde bulunulması, Türkiye’nin bölünmesine yönelik değildir. Çünkü bölünme Batı kurumlarının ve devletlerin lehine bir sonuç doğurmaz. Türkiye topraklarının küçülmesi, Batı sermayesinin işine gelmez. Çünkü o, ülkenin en uzak hücresine kadar mallarını ve sermayesini yayma isteğindedir.

Türkiye’yi bölme planları yapan bir ülkenin Türkiye ile diplomatik ilişkisi kesilir. Bu ülke Türkiye’yi kaybeder. Hiçbir Batılı ülke Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamaz.

Madrid’de yapılan son NATO toplantısı da bunun kanıtıdır. Türkiye, NATO’ya alınmak istenen İsveç ve Finlandiya hükümetlerinden Kürt sorunu nedeniyle aradığı kişilerin Türkiye’ye iadesini, Suriye’deki Kürt gruplara yardımdan ve bu gruplara ait göçmen nüfusun parlamentoda temsilinden vazgeçmesini istemiş, NATO ve bu iki ülke, Türkiye’nin bu isteğine olumlu yanıt vermiştir. Sonuçta Türkiye’nin hatırına Kürtlerden vazgeçebileceğini göstermiştir. Yani bu ülkelerde de Kürt Memet nöbete gönderilmiştir.    

 Gerek ekonomik, gerek etnik sorunlarını çözmekte zorlanan, bunları çözmek için uygun yol ve yöntemler geliştiremeyen Türkiye, içerideki sorunların yaratıcısı olarak yabancıları göstermekten vazgeçmelidir. Bu söylemle siyasi iktidar, yarattığı ürküntü ile halkın kendi etrafında toplanmasını amaçlıyor. Bu söylemleri tekrarlayan milliyetçi muhalefet de iktidarın değirmenine su taşıyor.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık