• 29 August 2023, Tuesday 16:42
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

“CA M’EST EGAL!”

101 yıl önce bu günlerde köylülerden oluşmuş Anadolu ordusu, Yunan işgalci ordusunu Afyon’dan başlayarak İzmir’e doğru kovalamaya başlamıştı.

Türkler, başka bir milletin boyunduruğu altında yaşamak istemiyorlardı. Uzun insanlık tarihi boyunca pek çok “millet”, başka milletlerin yönetimi altında kalmışlardır. Roma, Bizans, Moğol, Pers, Rus, İngiliz ve Osmanlı İmparatorlukları başka milletleri boyunduruk altına alan milletlerin örnekleridir. 20. Yüzyıl’ın başından beri artık bu bağımlılığa tahammül etmemeye başladılar. Sömürgeler hareketleniyor, milletler güçlerini toparlayarak bağımsızlık için ileri atılıyorlardı. Osmanlı Devleti de bundan payını aldı ve Balkan ulusları kendi devletlerini kurdu.

Osmanlıdan ayrılmak isteyen ülkeler tamamen haklıydılar. Fakat emperyalistler Türklerin anayurdu Anadolu’yu ve başkentleri olan İstanbul’u ellerinden almaya girişince, Türkler kendilerini savunmaya geçti. İstanbul İtilaf Devletlerinin denetimi altına alınırken, emperyalistlerin donatıp ileri sürdüğü Yunan ordusu İzmir’den başlayarak kentleri, köyleri tek tek işgal ederken hangi Türk “Bana ne! Benim için hepsi bir!” diyebilirdi?

Bunu diyenler vardı ve bunların bir kısmı ülkenin tek üniversitesinde ders veriyorlardı.

ÖĞRENCİLER HAREKETE GEÇİYOR

Türkiye, 1960’lı yıllarda görkemli gençlik hareketlerine sahne oldu. Gençler, ülkeyi denetim altına almış bulunan Amerikan emperyalizmine ve NATO’ya karşı tam bağımsızlık için harekete geçtiler. Bunun başarılabilmesi için halkın iktidara gelmesi gerektiğini de biliyorlardı.

Fakat gençler, kırk-elli yıl önce de gençlerin işgalcilere karşı büyük bir direniş gösterdiğinden habersizdiler. TÖS’lü öğretmenler de Kurtuluş Savaşı’nda meslektaşlarının şanlı direnişlerinden habersizdiler. Bunları eski yazılı gazetelerden öğrenip gençliğin, öğretmenlerin, daha doğrusu milletin önüne koyan da yoktu. Kurtuluş Savaşı’yla ilgili tek kaynak kabul edilen Nutuk da bunlardan söz etmiyordu… Ertuğrul Zekai Ökten’in tarihimizde ilk öğretmen grevi makalesi belgelerle Türk Tarihi Dergisinde Ocak 1970’te yayımlandı. Kazım İsmail Gürkan’ın Darülfünun grevi 1971’de piyasaya çıktı.

İstanbul Üniversitesinin öğrencileri işgaller karşısında mitingler örgütlediler. Bir kısmı Anadolu’ya geçerek Kuvayı Milliye örgütlerinde görev aldı.

İstanbul’da işgalcilere karşı silahlı bir mücadeleye girişemezlerdi. Onlar da 31 Mart 1922’de üniversitede işbirlikçi hocaların derslerini boykot etmeye karar verdiler. Edebiyat Fakültesinden başlayarak boykot bütün fakülteleri ve yüksekokulları sardı ve tam beş ay sürdü. Üniversite beş ay kapalı kaldı. Birkaç işbirlikçi gazete hariç, bütün Türkiye gençleri candan destekledi. Hareket, o kadar haklı ve güçlü nedenlere dayanıyordu ki, Maarif Nezareti istenmeyen hocaların üniversite ile ilgilerini kesti ve bu kararı Padişah Vahdettin’e de imzalattı.

“BANA NE?”

Öğrencilerin üniversiteden kovmak istediği hocalar Ali Kemal, Cenap Şahabettin, Rıza Tevfik, Hüseyin Daniş ve Barsamyan idi. Hepsi Edebiyat Fakültesinde ders veriyorlardı.

Öğrenciler hazırladığı ithamnameye göre, Cenap Şahabettin, vatan adım adım düşman işgaline uğrarken, öğrencilere “Niçin üzülüyorsunuz efendiler? Memnun olmalısınız, çünkü Yunanlılar bizim menfaatimize çalışıyor” demiş.

İstanbul işgal edilirken öğrencilerin yaralı gönülleri ve gerilen sinirleri karşısında:

“Ca M’est Egal!” (“Bana ne?”) demiştir.

(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Gençliği, 2004)

Kendisini toplum sorunlarının dışında gören, dünya yansa bir kalbur samanı yanmayan insanlar, her dönemde eksik olmamıştır. Aslında bunlar, haklı bir kavgada tarafsız kalırken zalimin yanında yer almaktadırlar.

Şimdi de, öğretim kurumlarımızda böyle düşünen bir hayli akademisyen var.

Artık, Fransızca yerine İngilizce moda olduğundan, çeşitli sorular karşısında bu hanımefendiler ve beyefendiler şöyle diyorlardır: “I don’t care!” (“Umurumda değil!”)

Topraklarımız yabancılara satılıyor.

- “I don’t care!”

Hayat pahalılığı dayanılmaz bir hal aldı.

- “I don’t care!”

Eğitim tarikatlara terkedildi.

- “I don’t care!”

Türkiye’nin yönetimi tek bir kişiye verildi.

- “I don’t care!”

Adalet ayaklar altında.

- “I don’t care!”

 

Zafer Haftası’nın bana hatırlattığı öncelikle bu olay oldu…

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık