• 12 December 2018, Wednesday 8:17
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

M. Kemal  kitabı üzerine: NEDEN BÖYLE YAZIYOR?

Yüz yıldır iktidara hasret kalmış bir kadro, 16 yıldır Yeni Türkiye adını verdiği gerici bir diktatörlüğü adım adım inşa etmeye başlayınca, ne yapacağımızı şaşırmış gibiyiz. Sabırlı bir çabayla halk kitlelerini ikna ederek demokratik bir yönetimi gerçekleştirmek yerine, adına “Atatürkçülük” dediğimi bir kaleye çekilip orada vuruşmayı seçmiş gibiyiz.

Bu çabamızın iktidara gelmemizi kolaylaştırıp kolaylaştırmayacağı meçhul. Yalnız kılıçlarını çekip kalede vuruşmayı tercih edenlerin moralini yükseltmesibeklenir.

Bazı aydınlarımızın her on yılda bir yeni bir Atatürk yarattığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Adeta Atatürk heykeli yeniden yontulmakta, “şurası eksik kalmış, şurası fazla olmuş” diye heykel yeniden yontulmaktadır. Amaç onu günümüz seçmeni tarafından kabul edilebilir bir figür haline getirmektir. O’nun dine uzak durduğu gibi bir propaganda mı var, Çankaya’da hafızını yanından eksik etmediği, çok içki içtiği mi söyleniyor, hiç sarhoş olamadığı yazılır ve bu gibi güncel uyarmalar yoluna gidilir.

M. KEMAL

Bir süredir olağanüstü bir propagandanın da etkisiyle milletçe Yılmaz Özdil’in M. Kemal kitabına yumulmuş gibiyiz. Ancak bu kitabın Atatürk ve dönemi hakkında az çok bilgi sahibi olanları ikna edeceği şüpheli. Çünkü gerçeğin tümünü içermiyor. Açık propaganda metinlerinde yapıldığı gibi, gerçeğin içinden bazı kısımlar alınıp yan yana getiriliyor ve gerçeğin tümü bu imiş gibi sunuluyor.

515 sayfalık kitapta tek bir kaynak gösterilmeyişi onu bilimsel bir çalışma olmaktan çıkarıyor. Böylece yazarın ileri sürdüğü hususları kaynaklar üzerinden kontrol etme olanağınız yok.

Atatürk’le ilgili bazı ayrıntılara ilk kez bu kitapta rastlamamız, onu hazırlarken pek çok kaynağa başvurulduğunu gösteriyor. Ancak bu kaynakların gizli tutulması kitaba güveni sarsıyor.

Sayın Özdil, geçen yıl Birinci Dünya Savaşı’nda Hindistan’daki İngiliz esir kamplarındaki Türklerin tümünün orada öldüğünü ileri sürmüştü. Bizzat Kızılhaç ve Osmanlı Harbiye Nazırlığı raporlarında bu esirlerin ancak yüzde birinin öldüğü bilgilerine yer vererek “Yüzde Biri Yüzde Yüz Yazmak” başlıklı bir yazı yayımlamıştık. Özdil’in M. Kemal kitabında da aynı yöntemi uyguladığına iki örnek vereceğiz.

GAZETE YALNIZ İSTANBUL VE İZMİR’DE VARMIŞ!

Kitapta Cumhuriyet’in ilan edildiği günlerde memleketin durumu hakkında bilgiler verilirken “Gazete sadece İstanbul ve İzmir’de vardı” cümlesi var.(s. 157)

Milli mücadele yıllarını anlatan bütün kitaplarda Anadolu basını hakkında da bilgi verilmiştir. Şimdi o yıllarda hangi Anadolu kentinde hangi gazeteler olduğunu belirtelim:

Ankara’da Hâkimiyeti Milleye, Anadolu’da Yeni Gün, Seyyarei Yeni Dünya, Şarkın Sesi, Yeni Hayat,  Kastamonu’da Açıksöz, Konya’da Öğüt, Babalık, Elazığ’da Satveti Milliye, Afyon’da İkaz, Balıkesir’de İzmir’e Doğru, Antalya’da Anadolu, Trabzon’da İstikbal, Eskişehir’de Ahrar, Erzurum’da Albayrak, Bursa’da Arkadaş, Sivas’ta İradei Milliye, Gayei Milliye, Giresun’da Karadeniz, Bolu’da Türkoğlu, Adana’da Yeni Adana.

MAARİF KONGRESİNE KATILAN KADIN ÖĞRETMENLERİN SAYISI

M. Kemal kitabında, 1921 Maarif Kongresi’ne 40’ı kadın 180 eğitimcinin katıldığı yazılıyor (s. 164)

Kongreye 180 delegenin katıldığı o zamanki haberlerde yer alıyorsa da bunların içindeki kadınların 40 olduğu hiçbir kaynakta yazılmıyor. “1921 Maarif Kongresi” kitabımda yalnız üç kadının adı saptanabilmiştir. Yüksek Dersler Öğretmenlerinden Halide Edip ve Müfide Ferit Hanım’la Kız Öğretmen Okulu Müdürü Şahver Hanım.

Bu sayı hangi kaynağa dayandırılarak ve nasıl 40’a çıkarılıyor, anlaşılır gibi değildir. Dönemin özellikleri göz önünde bulundurulursa bunun mümkün olmadığı açıktır.

NEDEN BÖYLE YAPILIYOR?

Böyle tek yanlı, abartılı, gerçeğe uymayan pek çok iddianın bulunduğu kitabın bir eleştirisini yapmak, aynı boyutta bir kitap yazmayı gerektirir. Yazarın neden böyle bir tutumu benimsediğini söylemek ise zor değildir. Anadolu’da gazete olmadığını yazarsa memleketin geriliğini, Maarif Şûrası’na çok bayan eğitimcinin katıldığını yazmakla da Atatürk’ün kadınlara ne kadar önem verdiğini anlatmak istiyor.

Okuyucunun bunlara ne diyeceğine gelince: Onların büyük çoğunluğu zaten bunları okumak istiyor. Ne Yakup Kadri’nin Ankara’sı, ne Falih Rıfkı’nın Çankaya’sı, ne Şevket Süreyya’nın Tek Adam’ı günümüz okurunu kesmiyor. Günümüzdeki aydının çaresizlikten geldiği nokta burasıdır.

Bu yöntemlerle Tek Adam rejiminden kurtulabilir miyiz bilinmez… (4 Kasım 2018)

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık