• 26 June 2023, Monday 12:31
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

KÖYDE SINIFLAR YOKMUŞ!

Doğrusu profesör unvanı taşıyan bir eğitimcinin köyde sınıflar olmadığını ileri süreceğini işitsem bunu ona yapılmış bir iftira olarak düşünürdüm. Gerçi kendilerine “Cumhuriyet aydını” diyen arkadaşlarımız “sınıf” sözcüğünden pak hoşlanmazlar. İşin işine sınıf kavramı girince, burjuvazi, toprak ağaları, küçük burjuvazi, işçi sınıfı gibi kavramlar da işin içine karışır. O zaman her sınıfın bir ideolojisi olduğu hatırlanır. Senin hangi sınıftan yana olduğun sorulur.

Köy Enstitülerinin kuruluş günü olan 17 Nisan 2023 günü paylaştığım bir yazıda, “Köy Enstitülerinde Okuyanlar, Yoksul Köylü Çocukları mıydı?” diye sordum. Amacım konuyu biraz açmaktı. Çünkü enstitülerle ilgili hemen her yayında bu okullarda okuyanların “yoksul köylü çocukları” olduğu anlatılır. Bu okullarda okuyan çocukların köylü çocuğu olduğu doğruydu ve bu bile başlı başına enstitüler için övünç konusuydu. Ancak köylüler yekpare bir sınıf değillerdi. Köyde de sınıflar vardı, hem de bunlar arasında uçuruma yakın farklılıklar vardı. Köy ağaları, zengin köylüler, orta köylüler, yoksul köylüler ve tarım işçileri, her sosyoloğun bildiğini sandığım sınıflardı. Hizmetkâr ve hizmetçileri de bunlara eklemek gerekir.

Önce teorik birkaç laf ettim, köyde okuma isteği ve olanağına sahip olanlar öncelikle ağa çocuklarıyla zengin köylü çocuklarıdır. Bunlar köyde okul olmasa da kasabalarda akraba yanında veya ev tutarak çocuklarını okuturlar. Okuyup diploma sahibi olanların düzenle bağlarının daha sağlam olacağını bilirlerdi. Orta köylüler ise ancak köyde okul varsa ilkokula giderler. Ancak bunların bir kısmı ile yoksul köylüler, ilkokuldan sonra okumaya pek hevesli değillerdir. Çünkü okul yatılı bile olsa, bunun getireceği mali bir külfet vardır, ayrıca çocuğu okula göndermek, onun aileye yapacağı ekonomik katkıdan vazgeçmek anlamına gelir.

Bu teorik bilgiyi, kendi gözlemlerimle genişlettim. Kendi köyümde 1940’lı yılların sonlarında ve 1950 başlarında Köy Enstitüsüne kaydolanlardan örnekler verdim. Ben köy çocuklarının okuma olanağı bulabildiği tek kurum olan İlköğretmen Okuluna 1958’de kaydoldum. O zamana kadar ve bundan bir süre daha sonrasına kadar enstitüye ve İlköğretmen okuluna gidebilen 11ğrencinin tümü zengin ve orta köylü çocuklarıydık. Oysa köyde yeteri kadar toprağı olmayan ve bu nedenle yoksul köylü sınıfına giren bir hayli aile daha vardı.

Bazı okurlar, konu üzerinde düşünecek yerde, bu saptamamı Köy Enstitüleri karşıtlığı olarak algıladılar. Köy Enstitüleri esnaflığını meslek edinmiş olanların adeta ezberi bozulmuştu. Anılarında “yoksul bir köylü iken” enstitüye kaydolan bazı yazarların anlatımlarını ileri sürdüler. Gerçekten ilkokul açılmış bazı köylerde okuma imkânı bulanlardan köy enstitülerine devam edenler vardır. Enstitü öğrencilerinin sınıf kökenleri hakkında bir araştırma yapılmış değildir. Fakat enstitü öğrencilerinin hepsinin, hatta belki çoğunluğunun “yoksul” köylü çocuğu olduğu ileri sürülemez. Enstitü Yasası’nın koyduğu ölçüt, enstitüye kaydolabilmek için çocuğun bir köy ilkokulunu bitirmiş olmasıdır. İlkokulu kasabalarda okumakta olan bazı köy çocukları, enstitüye kaydolabilmek için kayıtlarını son sınıfta bir köye aldırarak köy okulu mezunu olmuşlar, bu diplomayla enstitüye kayıt yaptırabilmişlerdir. Köyümden buna ilişkin örnekler verdim.

Fakat uzun yıllar köy enstitüsüyle uğraşmayı meslek edinmiş bir eğitim profesörünün benim bu yazıma yanıt olarak köyde sınıfların olmadığını, benim böylece enstitüleri kötülediğimi ima eden yazısı, bizde ezberciliğin nerelere kadar hâkim olduğunu göstermesi bakımından ilginç bir örnektir. Bu arkadaşlar sınıf kavramından uzak değillerse de bildikleri tek bir sınıf vardır: Toprak ağaları. Enstitüleri daha kuruluşunda istemeyenler, kurulduktan sonra kapattıranlar da bunlardır! Ağaların dışında kalanların sınıfları yoktur! Dönemin mebusları, iş adamları, büyük bürokratları hâşâ sınıf olarak nitelenemezler. Zaten “Biz imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitle” değil miydik?

Köydeki sınıfları göremeyenler, Türkiye’deki sınıfları görmekten de kaçınırlar. Oysa Köy Enstitüleri, Türkiye’deki sınıf mücadelesinin tam göbeğinde yer almıştır ve bu mücadelenin kurbanlarından biridir. Enstitülerin “komünist yetiştirdiği için” kapatıldığını bilmeyen yoktur. Sınıf mücadelesinin bundan daha güçlü bir kanıtı olabilir mi?


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık