• 21 July 2016, Thursday 19:46
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

Kendine Müslüman

Zeki SARIHAN

Fetullahçıların 15 Temmuz acemi işi darbe girişimine karşı olmak başka, darbenin bastırılmasıyla demokrasinin kurtarıldığını söylemek başkadır. Ortada kurtulan bir “demokrasi” yoktur. Hakim sınıfların iki kanadı arasında bir kavga yaşandı ve bunlardan biri kaybetti, hepsi bu kadar!

Türkiye’nin kuvvetler ayrılığına dayanan laik, parlamenter anayasal sistemi zaten bir süreden beri darbeleniyordu. O darbe ile bu darbe girişimi arasında fark yoktur demiyoruz. Her siyasi hareketin dayandığı sınıflar, mücadele biçimi ve hedefledikleri sistem arasında farklar vardır. Değişmeyen bir şey varsa “herkesin kendine Müslüman” olmasıdır.

Adalet ve Kalkınma Partisi, geçmiş darbelere lanetler okurken, gerçekte darbeye karşı değildi. O siyasi akımın gerek 12 Mart, gerek 12 Eylül darbelerinden nasıl yararlandıklarını, faşist generallerle solun tasfiyesi konusunda nasıl ittifak kurduklarını unutmadık. Halkın devrimci ve demokrat güçleri işkencehanelerde inim inim inletilirken, onlar devlet bürokrasisi ve ticarette palazlanmaktaydılar.

Fetullahçılar, Tayyip Erdoğan iktidarının siyasi savcılığını üstlendiği Ergenekon ve Balyoz davalarını açar ve yüzlerce subay ve sivili içeri tıkıp yargılarken onlara darbe suçlamasını yöneltti. Onlara akıl almaz cezalar verdi. O suçlamayı yöneltenlerin Fetullahçı kanadı, 15 Temmuzda açıkça bir darbe hareketine girişti. Demek ki her türlü darbeye karşı değillerdi. Kendileri sureti haktan görünerek bir darbe yapıyorlardı. 15 Temmuz’da ise buna ikinci kez ve doğrudan giriştiler.

Bunlar bir yana, AKP iktidarı, anayasayı elinin tersiyle kenara iterek fiili bir başkanlığa geçtiğini, yapılacak şeyin bunu anayasal bir güvenceye bağlamak olduğunu ilan etmedi mi? Bu anayasaya karşı bir darbe değil miydi?

Hükümet çevrelerinin iktidarı savunmaları için meydanlara çağırdığı ve bu çağrıya uyan insanların demokrasi diye bir dertlerinin olduğunu mu sanıyorsunuz? Böyle bir dertleri var idiyse şimdiye kadar bunu ne zaman, hangi vesileyle göstermişlerdir?

Fotoğrafta görüldüğü gibi, İstanbul’da komutanlarının emriyle köprüyü trafiğe kapatan askerlerin, gerçeği anladıktan veya yenileceklerini gördükten sonra teslim oldukları halde, gözü dönmüş bazı canilerin açıkça cinayet işlemeleri, yere yatırdığı askerlere kemerleriyle işkence yapmaları, hiç kuşkusuz bir “demokrasi” sevdasından kaynaklanmıyor. İnsanlıktan nasibini almamış birinin demokrasiyi savunması beklenemez. Bu tipler, halkın iktidara karşı demokratik gösterilerinde de sopa ve satırlarını kaparak sokağa fırlamışlardı.

Hükümetin çağrısına uyarak meydanlara koşanların savunduğu şey, demokrasi değildir. Çıkarlarını savunduklarını düşündükleri bir iktidarı korumaktır. Demokrasiyi savunup savunmadıkları, bundan sonra hükümetin anti demokratik uygulamalarına karşı çıkıp çıkmamalarıyla anlaşılacaktır.

Taksim gibi büyük kentlerin alanlarını en demokratik gösteri ve protesto haklarını kullanmak isteyen halka yasaklayan iktidar, bugün yandaşlarını o meydanlarda demokrasi nöbetine çağırıyor!

Demokrasiyi savunan bir iktidarın yalnız kendine Müslüman olması işte budur.

Demokrasinin gerçek anlamı, halk iktidarı olduğu halde bu anlam çoktan unutulmuştur. Şimdi dolaşımda olan “demokrasi”, çok partili parlamenter hukuk sistemidir ki iktidarın buna bile tahammül edemediği ortadadır.

Kimse gözlerimizin içine bakarak yalan söylemesin.

İktidar yalnız “kendine Müslüman”dır.

(20 Temmuz 2016)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık