• 01 July 2025, Tuesday 0:57
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

CHP İÇİN: HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR

Bu yazıyı kaleme almak için mahkeme sonucunu bekledim. Bütün ülke bu konuya kilitlenmişken başka bir konuda yazmak doğru olmazdı.

Bir süredir kamuoyu yoklamalarında birinci parti görünen CHP’deki bu gelişme AKP iktidarından kurtulmak isteyen kitleler için büyük bir umut yaratmışken, parti içindeki gruplaşmalar ve Özgür Özel’in genel başkan seçildiği son kongresinin iptali için açılan dava, endişe yarattı. Patiye umut bağlamış insanların hiç değilse bir kısmında umut kırıklığına neden oldu. Mahkemenin ertelendiği 8 Eylül’e kadar CHP hakkındaki tartışmaların devam edeceği görülüyor.

Bir sosyalist olarak CHP’nin iktidarı AKP’den devralmasını, vaat ettiği demokratik hukuk devletini yeniden inşa etmesini,  laikliğe aykırı ısrarlı uygulamaları durdurmasını şiddetle istediğimi açıklamama gerek bile yok. Ekonominin ise kolay kolay düzeleceğini sanmıyorum. Ülkede sınıflar arasındaki büyük farklar, ekonomide dışa bağımlılık ülkede sosyalizmin kurulmasına kadar devam edecek.

CHP’nin başarısını istemekle birlikte fanatik bir partici olmadığımdan yazılarımda partici değil, gerçekçi olmaya  çalışıyorum. Siyaset dünyaları CHP ile sınırlanmış bazı arkadaşlar, buna hayret etseler de buna devam etmekte uzun vadede yarar vardır.

Bu tutumun ışığında olayı özetlersek:

İktidarı bırakmamaya niyetli görünmeyen AKP yönetiminin en büyük rakibi CHP’yi saf dışı bırakmak için her yola başvuracağı anlaşılıyor. Muhalefet belediyelerini çalıştırmamak, seçim sonuçlarına rıza göstermemek, seçimle görevden uzaklaştıramadıklarını birer bahane ile tutuklayarak saf dışı bırakmak başta gelen yöntemidir. Hükümetin emrindeki mahkemelerin bir kişiyi tutuklaması için o kişinin gözünün üstünde kaşının bulunması yeterlidir. Kendi yandaşları deveyi hamutuyla yutsalar da itibarlı kişiler olmaya devam ederler.

CHP’nin cumhurbaşkanlığına aday gösterme yöntemini daha önceki yazılarımda eleştirmiştim. iktidarın bir erken seçime zorlanacağı umut edilerek çok erkenden harekete geçilmiştir. Parti bütün çabasını bu adayın kabulü ve propagandasına hasretmiştir. Oysa uzun süreli bir kampanyanın giderek tavsıyacağı ve adayı da yıpratacağı ortadadır.

Aday belirlemede yanlış olan yöntemden biri de, yoklamalarda açık ara önde görünen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının görmezlikten gelinmesidir. Bunun nedeni, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının İstanbul’da üst üste kazandığı Belediye Başkanlığını Cumhurbaşkanlığına taşımakta önceden verdiği karar ve bunu hayata geçirmek için gösterdiği aceledir. Son Kongrede CHP kadrolarının da buna göre oluşturulduğu anlaşılıyor.

Mansur Yavaş’ın aday gösterilmeyişinin nedeni olarak CHP’liler tarafından onun milliyetçi kökenden geldiği söyleniyor. Oysa CHP yöneticileri, konuşmalarında sık sık sağcıların da oyunu beklediğine vurgu yapıyor. Bunu daha da artıracak kişi varken onun değil de kamuoyu yoklamalarında ikinci sırada yer alanın aday gösterilme nedeni, adayın acele davranarak ön alma tutumundan başka bir şey değildir.

Öte yandan partinin “Öz CHP’li, sonradan CHP’li” diye bir ayırıma giderek ona göre görev dağıtması hatalıdır. Ona bakılırsa, CHP merkezde bir partidir ve dededen CHP’li olanların sayısı azdır. Bu, ayrım CHP’de politika yapmak isteyen ve bu parti tarafından kabul görmüş insanların kendilerini ikinci sınıf saymalarına neden olur ki, Mansur Yavaş’ın açıkça belli etmese de bunu hissettiği açıktır. Kaldı ki Ekrem İmamoğlu da “Öz CHP’lilerden” değildir.

CHP’nin son kongresinin iptal edilmesi için açılan dava da hüzün vericidir. Doğru olup olmadığı yargılama sonucunda ortaya çıkacak olmakla birlikte, oy için delegelere para dağıtma ve çıkar vaat etme iddiası bile  tiksindiricidir. 

CHP davası, bir hayli konuyu içerdiğinden bunlardan kalanlarına da değinmek zorundayım.

Eski Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin demokrasi mücadelesine çok emeği geçti. Elinden usulsüz bir yolla alındığına inandığı başkanlığın yargı yoluyla kendisine iade edilmesini isteme hakkı olmakla birlikte parti kadrolarını oluşturanlar artık buna razı değillerdir ve bu nedenle şiddetle lanetlenmektedir. Kılıçdaroğlu, kadrosu ile birlikte oturacağı bir CHP’nin bölüneceği açıktır. Bu durum geçmişte sosyal demokratların bölünmesinden doğan siyasi sonuçları doğurmaya adaydır.

Bununla birlikte, halkın da sonuç alabileceği bir mecraya yüklenme gibi bir sağduyusu vardır. Su akar, mutlaka yatağını bulur. Yeter ki kamuoyunda böyle bir niyet olsun. Ne var ki bu biraz zaman alabilir.

Son olarak İstanbul Büyükşehir ve ilçe belediyelerinde yapılan tutuklamalarda bir hayli kişinin itirafçı olması, eğer varsa suç ortağını ele vererek paçayı kurtarmaya çalışması da düşündürücüdür. Bu durum, belediyelerdeki kadroların velev ki bir kısmını bir araya getiren şeyin ülkü değil, çıkar olduğunu gösteriyor.  Bu iktidar partileri gibi, iktidara yürüyen (kentte de iktidar olan) partilerin kaderi olsa gerek.

Kıssadan hisse: Her sorunu, çoğunluğun isteği ve demokratik usullerle çözmek mümkündür. Kendini öne çıkarmaya çalışmak ve kavuşmak istediği mertebe için sabırsızlık göstermek yanlıştır. Karşı tarafta düşman hukuku uygulamak isteyen bir erkin bulunduğunu hesaba katarak ona fırsat vermemek için tedbirli hareket etmek gerekir.

CHP, geçirdiği bu sarsıntıdan sonra şapkasını önüne koyup yeni bir değerlendirme yapabilir. Ne demişler “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.” O satıh, iktidar anasının ak sütü gibi helal olan halk kitleleridir. 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık