• 15 July 2022, Friday 9:38
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

BU DUVARDA NE YAZIYORDU?

Fotoğraf köyümüzdeki baba evi ambarının duvarını gösteriyor. Duvarda silinmiş bir yazının belli belirsiz izleri var.

Burada ne yazıyordu acaba?

Her köye gittiğimde bu duvara bakar, 1960’lı yılların gençliğimi hatırlarım.

Oraya kırmızı bir boya ile ve kalın harflerle “NE AMERİKA NE RUSYA TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE”  yazmıştım.

Devrimciliğin ateşli yıllarıydı. Herkes, bir yerlere yazdığı sloganlarla kendini ifade etmeye çalışıyordu.

Karadeniz Bölgesinde Dev-Yolcular baskındı ve onların sloganı “TEK YOL DEVRİM” idi. Mitinglerde “HÜSEYİN, MAHİR, ULAŞ, KURTULUŞA KADAR SAVAŞ” diye haykırırlardı. Bense Türkiye devriminin biri Amerika, biri Rusya olan İki Süper Devlete karşı bağımsızlık mücadelesinden geçtiğine inananlardandım.

Bir yaz tatilinde nerden budumsa kırmızı bir boya ve kalın bir fırçayla ambarımızın duvarına bu sloganı yazdım.

O cümle, birkaç yıl benim görüşlerimin köydeki bekçiliğini yaptı!

12 Mart 1971’den sonra rahmetli ağabeyim, aileyi bir tehlikeden korumak için bu yazının üzerini kapatmaya çalışmış.

Zamanın harabe haline getirdiği, toprak altında bıraktığı uygarlıkların izleri gibi. Onları arkeologlar gün yüzüne çıkarıyor, en zor yazıları bile okuyor, gelip geçmiş uygarlıklar hakkında bilgi veriyorlar.

Biz de onlara bakarak insanlığın nerden nereye geldiğini anlamaya çalışıyoruz.

Bu sloganın yazıldığı tarihlere ülkemizi yönetenler sıkı Amerikancıydılar. Onlardan sonra gelenler de Amerikancılıktan hiç vazgeçmediler. Hatta hapisliklerle, işkencelerle, faili meçhul cinayetlerle bağımsızlık yanlılarını ezdiler.

O tarihlerde sol örgütlerin bir kısmı ise doğrudan veya dolaylı olarak Sovyetçiydiler. Onlara göre Sovyetler Birliği sosyalist devrimlerin kalesi ve merkeziydi. Ona karşı olanlar, hatta eleştiri yöneltenler ise “MAOCU BOZKURT”tu. Sovyetler Birliğinin sosyal emperyalist ve hegemonyacı bir ülke olduğunu söyleyen Çin de, devrime ihanet ediyordu!

Peki Sovyetler Birliği, Türkiye’nin bağımsızlığı için bir tehlike miydi? Moskova’nın bağlı cumhuriyetlerde sosyalizm adına kesin bir baskı uygulaması, Çekoslovakya’ya müdahalesi, Afganistan’ı işgali göz önünde bulundurulursa buna hayır demenin imkânı yoktu. Sovyet kuvvetlerini Afganistan’a Afgan hükümeti çağırmamış mıydı? Türkiye’de, sosyalizmin kurulması isteğiyle sınırı geçecek Sovyet askerlerine yol göstericilik yapabilecek anlayışta olanlar vardı.

Bu sosyalizmin nasıl bir sosyalizm olduğunu, Sovyet sisteminin bir gecede yıkılması gösterdi. Bu, bürokrasinin elinde çürümüş bir sosyalizmdi. Oradan bugünkü oligarklar çıktı.

Bu saatte yarayı kaşımak istemem ama Sovyetçi çevrelerden hâlâ esaslı bir özeleştiri gelmemiş olduğunu da söylemek zorundayım.

“NE AMERİKA NE RUSYA, TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE” sloganı artık hiçbir yere yazılmıyor. Hiçbir mitingde haykırılmıyor. Ambar duvarındaki yazı gibi o da belleklerden silindi!

Şimdi ülkedeki iktidar sahipleri, bazı cilveler yapsa da Amerika’ya ve NATO’ya bağlılığı sürdürüyorlar. 1960’larda “Ne Amerika Ne Rusya” diyen bazı çevreler ise televizyonları, gazeteleri ve partileri ile, sabah akşam Rusya ile dostluğun ülkedeki bürosu gibi çalışıyorlar.

Önümüzdeki seçimlerde iktidarı devralmak için hazırlanan muhalefet ise bu konuda lafı geveleyip duruyor. Sözüm ona hükümete muhalefet yapıyor ama iki süper güç karşısında ülkenin temel duruşu ile ilgili bir görüş geliştiremiyor.

Gözler, sosyalist solun bu konudaki açık politikasını arıyor.  

“Ne Amerika Ne Rusya Tam Bağımsız Türkiye” anlayışını savunmak ülkenin dış politikasında radikal bir değişikliği gerektiriyor. Kolay değil. Ordu’yu, ekonomiyi dışarıya bağımlı olmaktan çıkarmak cesaret ve kararlılık istiyor.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık