- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 07 January 2019, Monday 8:27
- 3119 kez okundu
Çok uzun zamandır milyonlarca insanın oy verdiği, parti başkanı, ailesi babası, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir kişiye Sayın Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı “Bay Kemal”den başlayarak ağzına ne geliyorsa söylüyor ve söylemeye devam ediyor.
Normal şartlarda herhangi bir insanın bu kelimeleri, cümleleri bir başkasına söylemesi en basitinden ayıp, yanlış ve hatta istemesek bile bazen kavga nedeni olur. Mahkemeye gitsen hakaretten yasalara göre bir cezaya denk gelir. Ama bizim için normal şartlarda bir insanın bir başka insana böyle şeyler söylememesi gerek. Şahsen çok yanlış buluyorum. Üstelik söylenenlerin bazen doğruluğu kanıtlanmamış şeyler olması bile önemli değil.
Söyleyenlerin ise ülkede örnek olması gereken en üst düzeyde temsili olan kişiler olması da ayrı bir konu. Ama öyle zamanlar yaşıyoruz ki, söylenmesi önemli, doğru olması değil!
Şu an ülkemiz henüz ne olduğu tam anlaşılamayan, kurum ve kuruluşları ile tesis edilmeye çalışılan, yasal düzenlemeleri tam uyumlu hale getirilmemiş bir sistemi yaşamak zorunda bulunmakta. Bunun aksaklıkları meclisten başlayarak her noktada yaşanmakta. Hani bir laf var ya “kervan yolda düzülür” diye ... Bu bir devlet ise varın konunun önemini siz düşünün ...
Devleti tek başına yönetme yetkisi veren bu sistemin bazı kişilere tanıdığı imtiyaz, sanırım padişahlara nasip olmamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız, bildiğiniz gibi kendi isteği ile ve yasal düzenleme yapılarak aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı. Her yerde konuşuyor ve fikir beyan ediyor. Demokratik bir ülke olma çabasını sürdüren ülkemizde bazı fikir grupları mensupları, parti yöneticileri veya üyeleri, oda temsilcileri, sendika başkanları, gazeteciler, velhasıl aynı fikirde olmayan pek çok kesim karşı fikirlerini beyan etme ihtiyacı duymakta normal olarak. Ve bu fikirlerini çeşitli vesilelerle sözlü veya yazılı beyan etmekteler. Ancak tam da bu aşamada demokrasi ağır yaralar almakta.
Neden?
Çünkü yanıt şöyle: “Ben ülkenin Cumhurbaşkanıyım, benimle böyle konuşamazsınız”!
İşte zurnanın zırt dediği nokta da bu. Peki aynı zamanda parti genel başkanı olarak yapılan konuşmalara nasıl yanıt verilecek, nasıl diğer partiler muhalefet edecek. Unutmayın ki gün gelip tüm bu yetkileri başkasının da kullanabileceği zamanlar gelecektir.
İşte aynı zamanda pek çok şapkanın birden giyilmiş olmasına olanak sağlayan yönetim sistemi sürekli sorunların odağı olmaya devam etmekte.
Bazı zamanlar Sayın Cumhurbaşkanı adaleti ve organlarını harekete geçmeye çağıran beyanatları dahi tv ekranlarından yapmakta bir sakınca görmemekte. Aynı bu ülkenin ana muhalefet partisi genel başkanı ve diğer yöneticilerine yaptığı gibi.
Ancak konu kendileri olduğunda sanki karşı tarafa söyledikleri hiç söylenmemiş, yaptıkları hiç yapılmamış, yaşananlar hiç yaşanmamış gibi oluyor. Yani sana söylediğimde her şeyi söylerim, ama sen bana söyleyemezsin gibi bir durum, bir hava yaratılmış oldu.
Bu durum için Cumhurbaşkanı sözcüsü sayın Kalın’ın açıklaması aynen şöyle:
“Sadece Cumhurbaşkanının şahsına hakaret etmiyorlar, aynı zamanda ona oy veren, destek veren, gönül veren milyonlarca insanın hür iradesine de saygısızlık ediyorlar …”
Peki şimdi ben soruyorum, Sayın Kılıçdaroğlu, parti yöneticileri ve CHP tüzel kişiliğine yapılanlar sadece onlara mı yapılmış oluyor. Ya o partiye gönül verenler, oy veren milyonlarca insanı ne yapacağız? Burada da mı ayrışma, ötekileştirme olacak. Kendine oy veren milyonlar olunca saygısızlık onlara da yapılmış olacak, ancak muhalefete oy veren milyonlar yok sayılacak.
Bu adil bir durum mudur sayın iktidar yöneticileri?
Temsildeki adaletsizlik ve yanlışlık, Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda parti başkanı olarak siyasette yer alması. Şimdi yerel seçimlerde seçim yasaklarından muaf tutulan Cumhurbaşkanlığı, tüm yetki ve forsu ve de imkanları ile yerel seçimde o kürsüden bu kürsüye koşmakta.
Bu demokrasi mi?
Şimdi aynı durum İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı için de geçerli. Sayın Binali Yıldırım bey TBMM başkanıdır. Belediye başkanı olmak hakkıdır. Ancak Anayasa ne diyor, 94. Maddesinde? Bunu yapacaksa TBMM Başkanlığından ayrılması gerekiyor.
Ayrılıyor mu? Hayır!
Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda parti başkanı olarak diğer parti başkanlarının uyması zorunlu yasaklara uymadığı gibi, Adalet ve Kalkınma Partisinin İBBB Başkan adayı, TBMM olanakları ve ünvanı ile hiçbir seçim yasağına uymadan ve bu ayrıcalığını daha ilk günden kullanmada bir beis görmeden seçim yarışına girmiştir.
Bu durum; yasalardan önce, demokrasiyi sindirmiş biri olarak baktığımızda, adil mi? Hayır!
Seçimlere şurada üç ay kalmışken YSK üyelerinin görev süreleri de bildiğiniz gibi bir yıl uzatıldı ...
Yorum sayın okurların.
Evet tüm bunları Sayın Kılıçdaroğlu yapmış gibi kabak ya onun kafasında patlıyor ya da CeHaPe’nin.
Sayın Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı, bu okuma biçimi ile Sayın Kalın’ın AKP’nin üyeleri ve oy verenleri için düşündüğünü, CHP üyeleri ve ona oy atan milyonlar için de bir kez düşünse. Empati yaparak işleri çok daha iyi bir noktaya getirebiliriz, en azından vatandaş için, ama bu istenmiyor ve istenmediği de çok açık.
Türkçe’de CHP “CeHePe” diye okunur. Gerçek, yerli ve milli okunuşu budur.
Ülkenin her vatandaşı aynı değerde olmalıdır. İktidar partisine, ana muhalefet partisine veya başka partilere oy verseler de vermeseler de.
Bunun böyle olduğunu hissettirmek ve yaşatmak da iktidarların birinci işi olmalıdır.
-
02.08.2021 Tercihler …
-
26.06.2021 Hak yemek …!
-
18.05.2021 Türkiye – ABD ilişkileri
-
14.04.2021 Şimdi Cesaret Zamanı …
-
25.03.2021 Yönetemiyorsunuz …
-
18.02.2021 Zihniyet …
-
29.01.2021 Reform mu?
-
14.01.2021 Ben … Ben … Ya bizler …?
-
15.12.2020 Katar mı, katmaz mı?
-
12.10.2020 Tarikatlar, cemaatler …
-
05.09.2020 Müjde …
-
07.08.2020 Peki şimdi ne olacak?...
-
16.07.2020 Korkmadan yaşamak …
-
01.06.2020 Yemin …
-
11.05.2020 Maske …
-
30.04.2020 Bugünde de mi siyaset …
-
27.04.2020 Vicdanlarda adalet sağlandı mı?
-
16.04.2020 Sizce …?
-
03.04.2020 Şimdi sıra devlette * …
-
21.03.2020 Sağlıklı günlere, hep birlikte …
-
29.02.2020 Huzur için …
-
08.02.2020 Doğru yolu bulmak …
-
04.01.2020 Ya Kanal! Ya İstanbul!
-
13.12.2019 BİZİ DUYAN VAR MI!?
-
27.11.2019 O EL...
-
13.11.2019 Parti devlet olunca...
-
26.10.2019 Ne, neden, niçin!
-
01.10.2019 Hak etmiyoruz …
-
13.09.2019 Biraz saygı Sayın Diyanet …
-
19.08.2019 ‘Sarı Kızlar’ …
-
29.07.2019 Bir arpa boyu …
-
13.07.2019 Nereye gidiyoruz dersiniz?
-
03.07.2019 Sağol Ekrem Başkan …
-
17.06.2019 Seçilmişler …Atanmışlar …
-
14.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
01.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
14.05.2019 Kara günlerden mavi günlere mi?
-
30.04.2019 Örnekolmak …
-
18.04.2019 Hoş geldin İmamoğlu, özlemişiz …
-
16.04.2019 Kazanan farklı olunca …
-
08.04.2019 Hakkını teslim etmek gerek …
-
01.04.2019 Tünelin Ucu …
-
23.03.2019 Olamaz mı?
-
10.03.2019 Yerel Yönetim Seçimleri ve Cumhurbaşkanı …
-
04.03.2019 “Çömez Devlet” mi?
-
26.02.2019 “Yaşasın ithalat” …
-
16.02.2019 “Devlet Manavları” …
-
07.02.2019 Beka …
-
29.01.2019 Bu ne lahana turşusu …
-
15.01.2019 ‘2019 Atatürk Yılı’!
-
14.01.2019 Nicelik mi? Nitelik mi?
-
31.12.2018 Ne güzel şeysin sen ‘Umut’ …
-
27.12.2018 Neden Rabia?…
-
24.12.2018 Millete bağırmaktan vazgeçin …
-
18.12.2018 Aklımızla dalga geçmek mi?
-
14.12.2018 Dur diyebilirsin …
-
11.12.2018 Çocuklarımız için …
-
07.12.2018 Umutsuzluk yok, her şeye rağmen …
-
23.11.2018 Türkiye’de Suriyeli olmak varmış …
-
14.11.2018 Bir Grup Konuşması daha … Ve alkışlar, alkışlar …
-
01.11.2018 Atatürk, Kırmızı Çizgi ve Türkiye Cumhuriyeti
-
29.10.2018 Sahi, neden İş Bankası?
-
16.10.2018 Doğru hangisi … Yetişemiyoruz!
-
01.10.2018 Hak etmiyoruz! …
-
16.09.2018 AYNI GEMİ...
-
04.09.2018 Derin Sessizlik …
-
13.08.2018 Bıktık artık!..
-
07.08.2018 Eğitim ve Okullar
-
28.07.2018 ‘Önce Demokrasi’ ise verin imzayı …
-
23.07.2018 Nereye kadar …?
-
17.07.2018 İstikrar diye % 50 + 1 kişi, ya ekonomi?
-
10.07.2018 Cumhuriyet Kültürü ve Haksızlık …
-
18.06.2018 Kazanan da kaybeden de Halk …
-
11.06.2018 Nasıl ……?
-
04.06.2018 19 Mayıs ve Kurucu Meclis
-
29.05.2018 Filistin
-
14.05.2018 Millet “TAMAM” derse …
-
05.05.2018 Her şey Türkiye için …
-
02.05.2018 Erken - Hızlı - Baskın Seçime Doğru …
-
28.04.2018 23 Nisan, Neşe doluyor insan ….?
-
21.04.2018 Ey Amerika, Ey Fransa … Ey İnsanlık!
-
07.04.2018 Ey Özgürlük!…
-
30.03.2018 O’nu hep sevdim ve daima seveceğim!
-
23.03.2018 Osmanlı’dan kalan
-
28.02.2018 Neler oluyor?
-
14.02.2018 ‘Büyük’ olmak
-
06.02.2018 Lider
-
27.01.2018 ‘Ana Muhalefet’ …
-
20.01.2018 Diyanet işleri, İmam ve Hatip eğitimi …
-
13.01.2018 Demokrasi ve Muhalif olmak
-
06.01.2018 Gerçek mağdurlar
-
02.01.2018 Ne zaman bahar gelecek?
-
25.12.2017 “Tarımda Dünya Birincisi Türkiye” …
-
16.12.2017 “Siyasetçi İmamlar” …
-
13.12.2017 Devlet Tek Adam Olabilir mi?
-
03.12.2017 Kim bu adam?
-
25.11.2017 Ekonomi = Mazot
-
18.11.2017 Samimiyet
-
09.11.2017 10 Kasım ATATÜRK
-
09.11.2017 İnsaf beyler insaf!
-
09.11.2017 Yaz saati ve inat
-
09.11.2017 Geri istiyorum!
-
09.11.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
08.11.2017 Sandıkta çözmek
-
04.11.2017 Alkışlar !?..
-
31.10.2017 Atatürk ve Cumhuriyeti
-
28.10.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
21.10.2017 Geri istiyorum!
-
14.10.2017 İnsaf beyler insaf!
-
30.09.2017 Sandıkta çözmek
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.