• 07 April 2018, Saturday 21:40
YılmazKaya Aylanç

Yılmaz Kaya Aylanç

Ey Özgürlük!…

Yılmaz Kaya AYLANÇ

Şahsen ‘paralı olmak - özgür olmak’ şeklinde bir ikilemle karşı karşıya kalsam, ‘özgür’ olmayı seçerdim!

Özgürlük, kaybedilmeden değeri çok iyi anlaşılmayan bir durum.

Nasıl ki nefes alırken hiç düşünmez ve bir değer atfetmeyiz ama rahatsızlanıp da nefes almada sorunumuz olduğunda nefes almanın ne kadar önemli olduğunu o zaman anlayıp gereken değeri verir, özeni gösteririz ya, özgürlüğe sahip olmak işte böyle bir şey olsa gerek.

Özgürlüğün kaybolması ile neler değişiyor dersiniz?

Ve böyle bir durumu kabul edebilir miyiz?

Her an birilerinin;

Ne yapman gerektiğini söylemesini,

Sürekli aynı kişi ve fikirlerin söylemlerini okumak zorunda kalmayı,

Yine her akşam hangi kanalı açsanız aynı kişilerin ilgili ilgisiz bütün konularda uzman olarak sadece aynı görüşü destekleyen konuşmalarını izlemeyi,

Her an gözetlenmeyi, olur olmaz zamanlarda aksi düşünen, düşünmeye temayüllü olanlara karşı işaret parmağı sallanarak tehditkar konuşanların olmasını,

Başka görüş ve düşüncelere hayat hakkı tanımayan, tanıyormuş gibi yapanları,

Her zaman herkese yukarıdan bakılmasını,

Kimilerinin, “her şeyi ve doğrusunu sadece ben bilirim” anlamına gelen söylem ve hareketleri,

‘Kazanmak’ için her şeyin yapılabileceğini,

Herkesin önünde diz çöktürtürcesine bir ego içinde olan anlayışları,

Sevdiğinim insanların aşağılanmasını,

Düşünce ve fikirlerime kirli bir şey gibi davranılmasını,

Ülkemin kurucusunun aşağılanmasını, küçültülmesini, O’na saygısızca davranılmasını ve bu yönde davranılmasının cesaretlendirilmesini,

Bize emanet edilen bağımsız Cumhuriyeti yok sayarcasına yeni bir Cumhuriyet peşinde koşulmasını,

Bizi bu Cumhuriyeti kurmak zorunda bırakan ve bize yoksul, işgal edilmiş bir ülke bırakan Osmanlı ve ona genellikle hıyanet içinde bulunan Araplara özenilmesini,

Basın özgürlüğünün her geçen gün adım adım yok edilmesini,

Hapishanelerin dolup taşıp yenilerinin yapılmakta olduğunun müjdelenmesini,

Her mahalleye imam hatip okulu açarak, binlerce çocuğumuz ve gencimizin doğru, çağdaş ve laik bir eğitim almak için kolejlerin kucağına atılmasını,

Ailelerin, çocuklarının çağdaş bir eğitim almaları için boğazından keserek kolejlere para yetiştirmek zorunda kalmalarını,

Eğitim sistemimizin tarumar olmasını,

Devlet kurumlarının partililere ve tarikatlara açılarak yozlaşmasını,

Devletin parti devleti haline getirilmesini,

Kimi devlet görevlilerinin iktidara şirin gözükmek için Osmanlı ve Arap giysileri içinde resimler çektirip beyanat vermelerini,

Kamu yöneticilerinin dini konularda ahkam kesmelerini ve laik anlayışı törpülemelerini,

Diyanetin dinimizi anlaşılmaz ve yoz hale getiren fetvalarını,

Asansöre binen kadının namusuna halel gelir diyen anlayışı,

Kurtuluş Savaşı ve Atatürk’e karşı düşüncelerde “Keşke Yunan galip gelseydi” diyecek kadar hayasızlaşılmasını,

Sürekli yanlış yapılıp sonra “kandırıldım, aldatıldım” denmesini,

Birilerinin yaranmak için siyasilerin kapılarını yalamasını,

Hukukun ve adaletin her şeyin üstünde görülmemesini,

Adalet dağıtanların siyasi irade önünde ayağa kalkmasını, alkışlamasını, önlerini örtmeye çalışmasını,

Hapishanelerinde gazeteci ve düşünce insanlarının olmasını,

Dinin siyasete alet edilmesini,

Doğru gitmeyen ekonominin, halka “uçuyoruz” diye sunulmasını,

Zengin ülkelerden bile daha fazla dolaylı vergi ödenmesini,

Fabrikaların kapatılıp, yerine bolca AVM ve rezidans yapılmasını,

Kendi kendine yeten bir ülke iken, fasulyenin, mercimeğin, samanın ithal edilmesini, köylümüzün ise ekemez biçemez olmasını, tarlasını satar hale gelmesini,

Her geçen gün artan işsizliği,

Ülkemin insanının sürekli farklı kimlikler söylenerek ayrıştırılmasını,

Aynı fikirden olmayanların hain olarak damgalanmasını,

Vatan topraklarının, halka ait olan yerlerin satılmasını,

Cumhuriyet fabrikalarının yok edilmesini,

Parlamenter demokrasinin başkanlığa dönüştürülmesini,

Devletin bekası için yapılanların parti kazanımı olarak iç politikaya alet edilmesini,

Medyanın tekelleşmesini,

Atatürk düşmanlığına prim yaptırılmasını,

Çocuklarımıza tecavüz edilmesini,

Kadın cinayetlerinin tavan yapmasını,

İktidar sahiplerinin hesapsızca harcamalarını, lüks içinde yaşamalarını,

Özgür bir ülkede asla kabul edemem!

Peki ülkemde gerçek anlamda özgürüm diyebiliyor muyuz?

Öncelikle; iyi ahlaklı, vicdan sahibi, çağdaş, eğitimli, laik, hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi özümsemiş, tam bağımsız bir ülkede gerçek demokrasi altında ve barış içinde yaşamak istiyoruz.

Ülkemin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bağımsızlık benim karakterimdir” dediği gibi, ülkemde özgürce ve korkmadan yaşamak istiyorum.

Bağımsız bir ülkede özgür ve kardeşçe yaşamak!

(01.04.2018)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık