- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 15 December 2020, Tuesday 9:07
- 8022 kez okundu
Son yılların ve derin yalnızlığın partneri Katar. Şimdilerde neredeyse tek dostumuz gibi duran (iktidarın) bu ülkeyi çok kısaca tanıyalım. Çünkü kendi ülkesini yeterince tanımamış olduğunu düşündüğüm bazı iktidar partisi eski milletvekilleri, “sıkıntılı zamanda ülkemizi beslemiştir” diyecek kadar yanlış cümleler kurabilmişlerdir.
Katar; 11.6 bin kilometrekare toprağı bulunan, monarşi ile yönetilen, kara komşusu sadece Suudi Arabistan olan 2.7 milyon kişinin yaşadığı ve bunun sadece yüzde 12’sinin Katarlı olup diğerlerinin yabancı olduğu doğal gaz zengini Basra körfezinde küçük bir ülke. Osmanlı’nın 1915 yılında çekildiği bu küçük ilçe (Osmanlı statüsünde) 1971 yılında İngilizlerden bağımsızlıklarını aldılar. Doğal gaz sayesinde kişi başı yıllık geliri yaklaşık 66 bin 202 Amerikan doları olan ülke dünyanın pek çok ülkesinde yaptığı yatırımlar ile dikkati çekmekte.
Son zamanlarda özellikle Türkiye’de yaptığı yatırımlar ile bu ülkeyi daha çok tanıma durumda kaldık. Batı ülkelerinden borç alamadığımız ve ekonomik krizin ortasında bulunan ülkemize para veren (SWAP) tek ülke oldu. Tabii neden sadece bu ülkeden borç bulabildiğimiz ayrı bir yazı konusu.
Tabii ki kara kaşa kara göze vermiyor. Ülkemizde Yalova ilimizin büyüklüğüne yakın araziyi satın alan Katar, ayrıca Tank Palet Fabrikamızı dahil pek çok sanayi kuruluşunun yanında, yakın zamanda İstanbul Borsası’nın da yüzde 10’unu satın aldı. Tabii ülkemizde yaptığı satın almaların da nasıl yapıldığı, ihale edilmiş mi, başka alıcılar ne kadar vermiş gibi sorular şuan yanıtı olmayan sorular olarak geleceğe bırakılmış duruyor. Bunlar ayrıca irdelenmesi gereken konular olacaktır.
Biz yine konu başlığımıza dönelim. Katar ülkemize ne katar?
Halk arasında kullandığımız bazı deyişler vardır “bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” bunlardan biri. Günlük yaşantımıza ne kadar değerli bir kıyaslamadır. Çocuklarımız için de bu konuda ne kadar hassasiyet göstermişizdir. Çocuğumuzun iyi arkadaşları olmasını, ona bir şeyler katacak arkadaşları olmasını hep istemişizdir.
Yine halk arasında değerli başka bir kanaatimiz vardır. Kazanılan paranın helal olup olmadığı önemlidir. Yeri geldi mi bazen şu deyişi duymuşuzdur “ailemin kursağından haram para geçirmedim” diye gururlanırız çoğu kez haklı olarak. Çok da haklıyızdır bu gururlanmada, kazancın doğru ve hak edilmiş olması ahlaken de çok değerli değil midir?
Oysa ki zaman zaman şunu da duymaktayız -özellikle çok ve nasıl kazanıldığı belli olmayan kazançlar için- “paranın dini, imanı, rengi, milliyeti olmaz”. Bunu dini değerleri her şeyin önünde gören mütedeyyin diye tanımlanan bir kesimden duyuyor olmak çok enteresan.
Kazancın nereden olduğu, emeğin veya bir yatırımın karşılığı olması, başka birilerinin mağduriyeti veya haksızlığından yararlanmamış olması önemli değil mi? Hele ki burada bir ülkenin halkına ait olan varlıklardan bahsediyorsak bunun çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Çalışanlar cv’lerini hazırlarken, daha önce çalıştıkları şirketleri de referans olarak yazarlar. Burada daha değerli şirketlerde çalışmış olmak o kişiye değer katar, yine şirketler kendi kataloglarında daha önce hangi kurum ve kuruluşlara iş yaptıklarını yazarlar ve bu listede değerli her kurum veya kişi o şirkete yeni işlerin gelmesinde değerli bir katkı koyar. Ülkeler de böyledir. Hangi ülkeler ile ilişkileriniz var ise daha sonra yapacağınız her iş için şartlar ya daha kolay veya daha zor olacaktır.
Bugün Türkiye’nin geldiği noktada maalesef kendine değer katacak hiç bir dostu yok gibidir. Bu ülke, kurtuluş savaşını batılı emperyalist ülkelere karşı vermiş olmasına rağmen bağımsız bir ülke olduktan sonra kurucu irade hedef olarak çağdaş ülkeler olan batıyı işaret etmiştir. Şimdilerde bile, gerek Müslüman ülkelerden gerekse yoksul Afrika ülkelerinden kaçan insanlar nereye gitmeye çalışıyorlar? Batı’ya. Türkiye’de yapılan son araştırmalardan birinde gençlere sorulan bir soruda, yüzde 60-70 düzeyinde genç gelecek için yurt dışına, Batı ülkelerine gitmeyi hayal etmekteler.
Bu, bir ülkeyi yönetenler için yüz kızartıcı ve hemen istifa etmelerine neden bir durumdur bence.
Sonuçta kimler ile arkadaş iseniz sizin hakkınızdaki intiba da o yönde tecelli eder. Türkiye gibi bir ülkenin 18 yılda geldiği bu durum gerçek bir hayal kırıklığıdır.
Türkiye, dün her şeye rağmen bir saygınlığı ve ağırlığı olan bir ülke iken, Ortadoğu’da abi rolü oynayabilir durumda iken bugün Arap camiasının karşı olup ambargolar koyduğu, Avrupa Birliği’nin yaptırımlar için toplandığı, Amerika’nın S-400 sonrası hangi cezaları vereceğinin merakla beklendiği bir süreçte ciddi bir ekonomik buhranı ve yönetmekte ağzımıza yüzümüze bulaştırdığımız bir salgını birlikte yaşamak zorunda kaldığımız bir zamanı yaşamak durumunda kalan bir ülke oldu.
İşte bu derin yalnızlıkta ender kabul gördüğümüz Katar hayatımızda yer almakta.
Katar Türkiye’nin siyasi hayatına bir değer katar mı?
Katar gençlerimizin geleceğine -gerek teknoloji gerekse çağdaşlık adına- ne katar?
Katar bu ülkenin sanayisine, teknolojisine, çağdaşlığına ne katar?
Katar ülkemizin sanat hayatına neler katar?
Anlayacağınız ne ve neden olduğunu bugün için tam anlamadığımız derin bir ‘iktidar - Katar dostluğu’ ülkelerin karşılıklı çıkarlara dayanan ve fakat aynı zamanda geleceğe dair değerleri de içinde barındıran ilişkilerinden daha tek taraflı bir ilişki gibi duygusal bir dostluk şeklinde tecelli eder görünmekte.
İktidarın bazen de olsa ‘ben ve’ diye başlayan değerlendirmelerinde ülkelerin karşılıklılık ilkesinden şahıs ve ülke tanımlaması ile şahsiliğe indirgediği ifadelerinin burada vücut bulmuş şeklini görmek mümkün gibi.
Sonuç olarak son zamanlarda bir Katar furyasının estiği ülkemiz gündeminde sormadan edemediğimiz şu soru gerekli yanıtı bulmadan önümüzde bir süre daha duracak gibi: Katar bize ne katar? (09.12.2020)
-
02.08.2021 Tercihler …
-
26.06.2021 Hak yemek …!
-
18.05.2021 Türkiye – ABD ilişkileri
-
14.04.2021 Şimdi Cesaret Zamanı …
-
25.03.2021 Yönetemiyorsunuz …
-
18.02.2021 Zihniyet …
-
29.01.2021 Reform mu?
-
14.01.2021 Ben … Ben … Ya bizler …?
-
12.10.2020 Tarikatlar, cemaatler …
-
05.09.2020 Müjde …
-
07.08.2020 Peki şimdi ne olacak?...
-
16.07.2020 Korkmadan yaşamak …
-
01.06.2020 Yemin …
-
11.05.2020 Maske …
-
30.04.2020 Bugünde de mi siyaset …
-
27.04.2020 Vicdanlarda adalet sağlandı mı?
-
16.04.2020 Sizce …?
-
03.04.2020 Şimdi sıra devlette * …
-
21.03.2020 Sağlıklı günlere, hep birlikte …
-
29.02.2020 Huzur için …
-
08.02.2020 Doğru yolu bulmak …
-
04.01.2020 Ya Kanal! Ya İstanbul!
-
13.12.2019 BİZİ DUYAN VAR MI!?
-
27.11.2019 O EL...
-
13.11.2019 Parti devlet olunca...
-
26.10.2019 Ne, neden, niçin!
-
01.10.2019 Hak etmiyoruz …
-
13.09.2019 Biraz saygı Sayın Diyanet …
-
19.08.2019 ‘Sarı Kızlar’ …
-
29.07.2019 Bir arpa boyu …
-
13.07.2019 Nereye gidiyoruz dersiniz?
-
03.07.2019 Sağol Ekrem Başkan …
-
17.06.2019 Seçilmişler …Atanmışlar …
-
14.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
01.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
14.05.2019 Kara günlerden mavi günlere mi?
-
30.04.2019 Örnekolmak …
-
18.04.2019 Hoş geldin İmamoğlu, özlemişiz …
-
16.04.2019 Kazanan farklı olunca …
-
08.04.2019 Hakkını teslim etmek gerek …
-
01.04.2019 Tünelin Ucu …
-
23.03.2019 Olamaz mı?
-
10.03.2019 Yerel Yönetim Seçimleri ve Cumhurbaşkanı …
-
04.03.2019 “Çömez Devlet” mi?
-
26.02.2019 “Yaşasın ithalat” …
-
16.02.2019 “Devlet Manavları” …
-
07.02.2019 Beka …
-
29.01.2019 Bu ne lahana turşusu …
-
15.01.2019 ‘2019 Atatürk Yılı’!
-
14.01.2019 Nicelik mi? Nitelik mi?
-
07.01.2019 “Bay Kemal”den “CeHaPe”ye …
-
31.12.2018 Ne güzel şeysin sen ‘Umut’ …
-
27.12.2018 Neden Rabia?…
-
24.12.2018 Millete bağırmaktan vazgeçin …
-
18.12.2018 Aklımızla dalga geçmek mi?
-
14.12.2018 Dur diyebilirsin …
-
11.12.2018 Çocuklarımız için …
-
07.12.2018 Umutsuzluk yok, her şeye rağmen …
-
23.11.2018 Türkiye’de Suriyeli olmak varmış …
-
14.11.2018 Bir Grup Konuşması daha … Ve alkışlar, alkışlar …
-
01.11.2018 Atatürk, Kırmızı Çizgi ve Türkiye Cumhuriyeti
-
29.10.2018 Sahi, neden İş Bankası?
-
16.10.2018 Doğru hangisi … Yetişemiyoruz!
-
01.10.2018 Hak etmiyoruz! …
-
16.09.2018 AYNI GEMİ...
-
04.09.2018 Derin Sessizlik …
-
13.08.2018 Bıktık artık!..
-
07.08.2018 Eğitim ve Okullar
-
28.07.2018 ‘Önce Demokrasi’ ise verin imzayı …
-
23.07.2018 Nereye kadar …?
-
17.07.2018 İstikrar diye % 50 + 1 kişi, ya ekonomi?
-
10.07.2018 Cumhuriyet Kültürü ve Haksızlık …
-
18.06.2018 Kazanan da kaybeden de Halk …
-
11.06.2018 Nasıl ……?
-
04.06.2018 19 Mayıs ve Kurucu Meclis
-
29.05.2018 Filistin
-
14.05.2018 Millet “TAMAM” derse …
-
05.05.2018 Her şey Türkiye için …
-
02.05.2018 Erken - Hızlı - Baskın Seçime Doğru …
-
28.04.2018 23 Nisan, Neşe doluyor insan ….?
-
21.04.2018 Ey Amerika, Ey Fransa … Ey İnsanlık!
-
07.04.2018 Ey Özgürlük!…
-
30.03.2018 O’nu hep sevdim ve daima seveceğim!
-
23.03.2018 Osmanlı’dan kalan
-
28.02.2018 Neler oluyor?
-
14.02.2018 ‘Büyük’ olmak
-
06.02.2018 Lider
-
27.01.2018 ‘Ana Muhalefet’ …
-
20.01.2018 Diyanet işleri, İmam ve Hatip eğitimi …
-
13.01.2018 Demokrasi ve Muhalif olmak
-
06.01.2018 Gerçek mağdurlar
-
02.01.2018 Ne zaman bahar gelecek?
-
25.12.2017 “Tarımda Dünya Birincisi Türkiye” …
-
16.12.2017 “Siyasetçi İmamlar” …
-
13.12.2017 Devlet Tek Adam Olabilir mi?
-
03.12.2017 Kim bu adam?
-
25.11.2017 Ekonomi = Mazot
-
18.11.2017 Samimiyet
-
09.11.2017 10 Kasım ATATÜRK
-
09.11.2017 İnsaf beyler insaf!
-
09.11.2017 Yaz saati ve inat
-
09.11.2017 Geri istiyorum!
-
09.11.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
08.11.2017 Sandıkta çözmek
-
04.11.2017 Alkışlar !?..
-
31.10.2017 Atatürk ve Cumhuriyeti
-
28.10.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
21.10.2017 Geri istiyorum!
-
14.10.2017 İnsaf beyler insaf!
-
30.09.2017 Sandıkta çözmek
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.