• 15 December 2020, Tuesday 9:07
YılmazKaya Aylanç

Yılmaz Kaya Aylanç

Katar mı, katmaz mı?

Son yılların ve derin yalnızlığın partneri Katar. Şimdilerde neredeyse tek dostumuz gibi duran (iktidarın) bu ülkeyi çok kısaca tanıyalım. Çünkü kendi ülkesini yeterince tanımamış olduğunu düşündüğüm bazı iktidar partisi eski milletvekilleri, “sıkıntılı zamanda ülkemizi beslemiştir” diyecek kadar yanlış cümleler kurabilmişlerdir.

Katar; 11.6 bin kilometrekare toprağı bulunan, monarşi ile yönetilen, kara komşusu sadece Suudi Arabistan olan 2.7 milyon kişinin yaşadığı ve bunun sadece yüzde 12’sinin Katarlı olup diğerlerinin yabancı olduğu doğal gaz zengini Basra körfezinde küçük bir ülke. Osmanlı’nın 1915 yılında çekildiği bu küçük ilçe (Osmanlı statüsünde) 1971 yılında İngilizlerden bağımsızlıklarını aldılar. Doğal gaz sayesinde kişi başı yıllık geliri yaklaşık 66 bin 202 Amerikan doları olan ülke dünyanın pek çok ülkesinde yaptığı yatırımlar ile dikkati çekmekte.

Son zamanlarda özellikle Türkiye’de yaptığı yatırımlar ile bu ülkeyi daha çok tanıma durumda kaldık. Batı ülkelerinden borç alamadığımız ve ekonomik krizin ortasında bulunan ülkemize para veren (SWAP) tek ülke oldu. Tabii neden sadece bu ülkeden borç bulabildiğimiz ayrı bir yazı konusu.

Tabii ki kara kaşa kara göze vermiyor. Ülkemizde Yalova ilimizin büyüklüğüne yakın araziyi satın alan Katar, ayrıca Tank Palet Fabrikamızı dahil pek çok sanayi kuruluşunun yanında, yakın zamanda İstanbul Borsası’nın da yüzde 10’unu satın aldı. Tabii ülkemizde yaptığı satın almaların da nasıl yapıldığı, ihale edilmiş mi, başka alıcılar ne kadar vermiş gibi sorular şuan yanıtı olmayan sorular olarak geleceğe bırakılmış duruyor. Bunlar ayrıca irdelenmesi gereken konular olacaktır.

Biz yine konu başlığımıza dönelim. Katar ülkemize ne katar?

Halk arasında kullandığımız bazı deyişler vardır “bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” bunlardan biri. Günlük yaşantımıza ne kadar değerli bir kıyaslamadır. Çocuklarımız için de bu konuda ne kadar hassasiyet göstermişizdir. Çocuğumuzun iyi arkadaşları olmasını, ona bir şeyler katacak arkadaşları olmasını hep istemişizdir.

Yine halk arasında değerli başka bir kanaatimiz vardır. Kazanılan paranın helal olup olmadığı önemlidir. Yeri geldi mi bazen şu deyişi duymuşuzdur “ailemin kursağından haram para geçirmedim” diye gururlanırız çoğu kez haklı olarak. Çok da haklıyızdır bu gururlanmada, kazancın doğru ve hak edilmiş olması ahlaken de çok değerli değil midir?

Oysa ki zaman zaman şunu da duymaktayız -özellikle çok ve nasıl kazanıldığı belli olmayan kazançlar için- “paranın dini, imanı, rengi, milliyeti olmaz”. Bunu dini değerleri her şeyin önünde gören mütedeyyin diye tanımlanan bir kesimden duyuyor olmak çok enteresan.

Kazancın nereden olduğu, emeğin veya bir yatırımın karşılığı olması, başka birilerinin mağduriyeti veya haksızlığından yararlanmamış olması önemli değil mi? Hele ki burada bir ülkenin halkına ait olan varlıklardan bahsediyorsak bunun çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.

Çalışanlar cv’lerini hazırlarken, daha önce çalıştıkları şirketleri de referans olarak yazarlar. Burada daha değerli şirketlerde çalışmış olmak o kişiye değer katar, yine şirketler kendi kataloglarında daha önce hangi kurum ve kuruluşlara iş yaptıklarını yazarlar ve bu listede değerli her kurum veya kişi o şirkete yeni işlerin gelmesinde değerli bir katkı koyar. Ülkeler de böyledir. Hangi ülkeler ile ilişkileriniz var ise daha sonra yapacağınız her iş için şartlar ya daha kolay veya daha zor olacaktır.

Bugün Türkiye’nin geldiği noktada maalesef kendine değer katacak hiç bir dostu yok gibidir. Bu ülke, kurtuluş savaşını batılı emperyalist ülkelere karşı vermiş olmasına rağmen bağımsız bir ülke olduktan sonra kurucu irade hedef olarak çağdaş ülkeler olan batıyı işaret etmiştir. Şimdilerde bile, gerek Müslüman ülkelerden gerekse yoksul Afrika ülkelerinden kaçan insanlar nereye gitmeye çalışıyorlar? Batı’ya. Türkiye’de yapılan son araştırmalardan birinde gençlere sorulan bir soruda, yüzde 60-70 düzeyinde genç gelecek için yurt dışına, Batı ülkelerine gitmeyi hayal etmekteler.

Bu, bir ülkeyi yönetenler için yüz kızartıcı ve hemen istifa etmelerine neden bir durumdur bence.

Sonuçta kimler ile arkadaş iseniz sizin hakkınızdaki intiba da o yönde tecelli eder. Türkiye gibi bir ülkenin 18 yılda geldiği bu durum gerçek bir hayal kırıklığıdır.

Türkiye, dün her şeye rağmen bir saygınlığı ve ağırlığı olan bir ülke iken, Ortadoğu’da abi rolü oynayabilir durumda iken bugün Arap camiasının karşı olup ambargolar koyduğu, Avrupa Birliği’nin yaptırımlar için toplandığı, Amerika’nın S-400 sonrası hangi cezaları vereceğinin merakla beklendiği bir süreçte ciddi bir ekonomik buhranı ve yönetmekte ağzımıza yüzümüze bulaştırdığımız bir salgını birlikte yaşamak zorunda kaldığımız bir zamanı yaşamak durumunda kalan bir ülke oldu.

İşte bu derin yalnızlıkta ender kabul gördüğümüz Katar hayatımızda yer almakta.

Katar Türkiye’nin siyasi hayatına bir değer katar mı?

Katar gençlerimizin geleceğine -gerek teknoloji gerekse çağdaşlık adına- ne katar?

Katar bu ülkenin sanayisine, teknolojisine, çağdaşlığına ne katar?

Katar ülkemizin sanat hayatına neler katar?

Anlayacağınız ne ve neden olduğunu bugün için tam anlamadığımız derin bir ‘iktidar - Katar dostluğu’ ülkelerin karşılıklı çıkarlara dayanan ve fakat aynı zamanda geleceğe dair değerleri de içinde barındıran ilişkilerinden daha tek taraflı bir ilişki gibi duygusal bir dostluk şeklinde tecelli eder görünmekte.

İktidarın bazen de olsa ‘ben ve’ diye başlayan değerlendirmelerinde ülkelerin karşılıklılık ilkesinden şahıs ve ülke tanımlaması ile şahsiliğe indirgediği ifadelerinin burada vücut bulmuş şeklini görmek mümkün gibi.

Sonuç olarak son zamanlarda bir Katar furyasının estiği ülkemiz gündeminde sormadan edemediğimiz şu soru gerekli yanıtı bulmadan önümüzde bir süre daha duracak gibi: Katar bize ne katar? (09.12.2020)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık