• 16 December 2017, Saturday 18:27
YılmazKaya Aylanç

Yılmaz Kaya Aylanç

“Siyasetçi İmamlar” …

Yılmaz Kaya AYLANÇ

Yapılmak istenen, olması arzu edilen veya bu yönde yürütülen çabalar sonunda başarılı olunsaydı, bundan böyle mahallelerimizdeki camilerimizde, günde beş vakit namaz öncesi ve sonrası siyaset yapan birer imamımız olacaktı.

İmamların siyaset yapması neden istenir?

Hani biz laik, demokratik sosyal bir hukuk devletiydik!

Hani kişiler değil ama/ancak devlet laik olur deniyordu!

Hani Atatürkçü olmuştuk!

Görüldüğü üzere, Atatürkçü olan falan yok. Alttan, üstten, ne taraftan bakarsanız bakın iktidar anlayışında değişen bir şey yok.

Yıllarca beraber yürünüp büyütülen, her imkanın sunulduğu bir yapı, gün gelip ters düşülünce, zararı onlardan daha fazla ülkemiz ve masum pek çok vatandaşımız çekmiş oldu. Onlar ne dedi “aldatıldık ve kandırıldık”. Hesabı nereye verdiler, Allah’a!

Peki değişen ne oldu? Dünkü cemaat gitti yerine başkası geldi. Yani bu yakada değişen bir şey yok.

Dinin toplum üzerindeki hakimiyeti tarihsel süreç içinde pek çok kez kullanılmış ve iktidar aracı olarak uygulama görmüştür. Günümüz toplumlarının uygarlık veya gelişmişlik normlarını ortaya koyan en önemli kriterlerden biri ve belki de en önemlisi o toplumun yaşam kurallarını laik bir yapı altında modern hukuk kuralları çerçevesinde ortaya koyup koymadığıdır. Bu önemli ayraç, toplumların demokratikleşme ve modern çağdaş yaşamın gelişmesi ve yaşaması için kaçınılmaz bir yol olmuştur. Buradan uzaklaşıldığı zaman ortaya totaliter bir anlayış ister istemez hakim olabilmektedir.

Bu nedenledir ki, kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, devletin temel kuruluş felsefesinde laiklik ilkesini, çok önemli ve değiştirilemez bir madde olarak anayasamıza koymuştur. İkinci maddede kendini bulan bu ilke, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeler arasındadır. Bu ilkenin zaman zaman tartışıldığı olmuş, ancak toplumun önemli kesiminin ve dahi pek çok siyasetçinin sonrasında olabilecek sorunların altından kalkılamayacağı öngörüsü nedeniyle her seferinde geri çekilmiş, bir tartışma konusu olarak kalmıştır. Devletimizin en temel taşlarından olan ve din işlerini devlet işlerinden ayıran, her bireye özgür ibadet hakkı tanıyan, devletin kararlarını dini anlayışa göre değil tarafsız, özgür, çağdaş, evrensel hukuk normlarına göre çıkarılmış yasalara göre düzenleyen bir anlayışı ifade eden laiklik taşı eğer yerinden çıkarılacak olursa, bunun telafisi mümkün olamayacaktır.

Günümüz devlet yönetimlerinin gözler önündeki yaşamları, gelişmişlikleri ve gördükleri itibarlar düşünülürse, bu din yaklaşımlı anlayışın ülkeye ve millete hayrından çok kişisel ikbal ve iktidar anlayışına hizmet etmesi beklentisinden başka olumlu bir şey görünmemektedir. İktidar sahipleri bu anlayıştan uzak durmalılar.

Bakınız Atatürk’ten 100 yıl sonra Suudi Arabistan kadınlarına, bırakın yönetimi özgürce paylaşmayı, şoför olmak hakkını daha yeni lütfetmiş bulunmaktalar. Yine aynı ülke, spor müsabakalarını kadınların izlemesine yeni izin vermiş durumdalar. Özellikle kadınlarımızın bunu anlaması çok önemli.

Basit bir konu olmadığını düşündüğüm, devlet memuru olan imamların siyaset yapmalarının önünü açacak, bu isteklerinin yasal dayanağını oluşturacak işlem ise 25. Maddenin iptal edilmesi ile gerçekleşecekti. Buna uygun olarak, Diyanet İşleri personel yasasının bu maddesinde konu edilen personelin siyaset yapmasını yasaklayan ve yaptığı kesinleşen personelin iş akdinin sonlandırılmasını emreden maddenin iptal edilmesi istenmişti.

Fakat, Eskişehir 2. İdare Mahkemesinin bu maddenin iptalini, AYM dünkü oturumunda başvuruyu esastan görüşerek oy birliği ile ret kararı verdi.

Cumhuriyetimiz için hayati önemde olan bu karar, bizleri mutlu ettiği gibi mutlaka kimilerini çokça rahatsız etmiştir. Ancak biliyorum ki denemekten, tekrar yapmaktan, bu yola gitmekten asla vazgeçmeyecekler. Bizler bunun bilincinde olmak ve uyanık durmak durumundayız. Cumhuriyetin temel niteliklerine her vatandaş sahip çıkmak durumundadır.

Din, kişilerin özgürce, kimsenin etkisi altında kalmadan ve kimse için yapılmadan, yaradan ile aralarında olmalıdır. Devlet yönetimi referanslarını dinden almamalı, devlet görevlileri siyaset ile uğraşmamalı.

Doğrusu bu!

Aksi halde bunu gündeme getirenler hiç düşünmüyor mu? Tabii ki önce imamların çoğu kendilerinden olacaktır, yani iktidarın imamları. Peki sonra başkasının imamları olurlarsa ne olacak? Yine aldatıldık, kandırıldık mı diyecekler.

Ülke ne olacak? İnsanların umutları, hayalleri, mutlulukları ve gelecekleri, yani çocuklar, çocuklarımız? Suriye, Irak, Libya, Cezayir v.b ülkeler gibi mi?

Bunun olmamasının tek yolu laikliktir. Gerçek laiklik !

O nedenle de imamların siyaset değil, insanlar arasında kardeşliğe, barışa, dinin devletle ilişkisine değil, kişinin Allah ile ilişkisine dönük çalışmalarını yapmaları yeterli olacaktır.

Bir son söz daha.

Anadolu’daki camiler de Batı’daki camiler gibi sadece dini vaazları konu etmeliler ve din konusu dışına çıkmamalılar.

Kışlaya, okula ve camiye siyaset girmemeli. Girilen yerlerde neler olduğunu görüyoruz.

Toplumsal barış ve kardeşlik ile ülkemizin bekası için son derece önemli olan bu ve benzeri konuların kırk kere düşünülüp bir kere yapılması doğru olacaktır.

Ahiret işlerinin dinin kurallarına göre, dünya işlerininse demokrasinin kurallarına göre yapılmasını sağlamalıyız.

Şaşırdığımız durumlarda, Atatürk ne demiş ve nasıl yapmışsa ona bakmamız yeterli olacaktır.

(14.12.2017)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık