• 25 March 2021, Thursday 9:25
YılmazKaya Aylanç

Yılmaz Kaya Aylanç

Yönetemiyorsunuz …

Çok güzel bir coğrafyada yaşıyor olmamıza rağmen bu sıkıntıları yaşamayı hak ediyor muyuz?

Uzunca bir süredir karanlığa doğru yol alan bir gemi gibiyiz. Oysa her şey ne kadar güzel başlamıştı... Kısa sürede dünyanın saygısını kazanan, uygarlık yönünde sağlam adımlar ile yürüyen genç bir Cumhuriyet olarak tüm dünya bize saygı ve gıpta ile bakıyordu.

Oysa şimdi tam ters yönde gitmeye çalışan bir ülke olduk. Bu yanlış yönde gidiş, tek adam rejimiyle (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi) gittikçe ağırlığını daha çok hissettirmekte.

Her şeye bir kişi karar vermekte. Ve buna demokrasi diyemeyiz!

Pek çok konuda referans olan verileri üreten TUİK istenilen rakamları yayınlamadığı için defalarca başkanı değiştirildi, hesaplama yöntemi değiştirildi. Ancak gerçekler eninde sonunda ortaya çıkar deyişini kanıtlarcasına işsizlik yüzde 30 olarak açıklandı. Bu Cumhuriyet tarihinin en büyük işsizlik rakamı.

Ekonomi tam anlamıyla bir felaket yaşamakta. Ekonominin başına damat da gelse, sadakatini kanıtlamış biri de gelse sonuç değişmiyor. Çünkü gidilen yol doğru değil. Ekonominin en önemli iki referansı olan güven ve adalet konusunda durum iyi değil. Tam bu duruma uygun bir anlayış ile gece yarısı Merkez Bankası Başkanı değiştirilmiş ama daha ilginci, görevden alınan başkan “görevden alınmam nedeniyle Cumhurbaşkanı’na şükranlarımı arz ediyorum” açıklamasını yaptı. Bu açıklama ülkemizin içinde bulunduğu olumsuz durumu açıklamaya yetiyor aslında. Bu anlayış ile ekonomi düzelebilir mi?

Bu gidiş, üniversitelere atanan rektör ve dekanların liyakatında ve üniversitelerimizin dünya sıralamalarında neden alt sıralarda bulunduğunu da anlatmaktadır. Yayını olmayan rektörler veya akademisyenler yanında, az sayıda yayını olup da hiç atıf yapılmamış yayın sahibi akademisyenler ile dolan üniversitelerin bilimsel özgürlüklerinin olmaması da önemli bir nokta olarak durmaktadır.

Bu gidiş, yapılmış yanlış veya hatalı onca sözleşme sonucu 40 yıla varan hazine garantileri verilmiş ihaleler ile zenginliklerine zenginlik katan birkaç müteahhit de yaratmıştır. Halkın yoksulluğuna karşın! Bu ihale şartnameleri öylesine yanlı hazırlanmıştır ki, yüzde 90 hata yapılan Zafer Havaalanı projesi bunlardan sadece biridir. Bu ihaleler halka TL kullanın diyen iktidar tarafından yabancı para ile yapılmış, yıllarca süren hazine garantileri verilmiş, anlaşmazlık halinde İngiltere mahkemeleri kabul edilmiş. Her bir ihale, gerçek maliyetin bir kaç katı üstünde kabul edilerek ülkemize ciddi zararlara neden olmuştur. Halâ olmaya da devam etmektedir.

Bunca ekonomik ve siyasal soruna karşın yanlış bir karar olan Kanal İstanbul projesi de ihale edilirken aynı yanlış anlayış sonucu hazine garantisi verilme kararı alınmıştır.

Yanlışlar bitiyor mu! Danıştay 8. Dairesinin 2018’de “Andımız kaldırılamaz” kararına Milli Eğitim Bakanlığımızın itirazı sonucu Danıştay İdari Dava Daireleri kararı iptal etti. Artık Andımız hiç okutulmayacak. Yine Danıştay devlet madalyalarındaki Atatürk kabartmasını da çıkarma kararı aldı.

Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet’te kim neden Atatürk karşıtı kararlar alır?

Yargıda da bu gidişin izlerini görmekteyiz. Şartları değiştirilerek pek çok genç ve iktidar yanlısı olduğu iddia edilen avukat, hakim ve savcı oldu. Ancak belki daha da önemlisi bir savcının Danıştay’a Cumhurbaşkanı tarafından atanması ve hemen sonrasında hemen hiç görev yapmadan Anayasa Mahkemesine seçilmesi ilginç ve enteresan gelmiyor mu? Belli bir süre görev yapmak, tecrübe kazanmak devlette önemini tamamen yitirmiş gözüküyor. Bu da güven dediğimiz olguyu netleştirmiyor mu?

Adalet reformu dediğimiz sırada halâ parti kapatma, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması konularında nerede olduğumuzun son örneklerini de bu hafta yaşadık.

Gidiş bir sefer terse döndü mü, ortak akıl ve denetim ortadan kalkınca, her şeye bir kişi karar verince TBMM tarafından imzalanan ve İstanbul Sözleşmesi adını alan, uygar dünyanın imzaladığı ve kadını ve farklılıkları çağdaş bir yere koymaya çalışan anlaşmadan imzamızı Cumhurbaşkanı imzası ile geri çektiğimizi öğrendik.

Bu geriye gidiş değil de nedir? Üstelik iktidarın reform yapacağız demesinin üzerinden bir hafta geçmeden!

Her şeyin demokrasi ile düzeleceğine olan inancım ile ilk seçimde mevcut iktidarın yerine; demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, ortak akıldan, denetlenebilir yetki kullanımından, laiklikten, parlamenter sistemden, ‘Tarafsız Cumhurbaşkanlığı’ndan, üreten ekonomiden, çağdaş ve liyakatlı akademisyenler ile dolu bilim üreten üniversitelerden, ırk, dil, din, cinsiyet ve yaşam biçimi tercihinde bulunmayıp eşitlikçi anlayıştan, dış siyasette barıştan, içeride vatandaşına parmak sallamayan ve devletin gücünü o’na göstermeye çalışmayan bir iktidardan yana olan ülke yönetimi isteğimi yinelemek isterim.

TBMM Başkanlık makamı üstünde yazılan bu yazıyı önemsiyorum: “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” anlayışının gerçek olması dileği ile çağdaş uygarlık yolunda Atatürk’ün gösterdiği yolda maviliklere yürümek dileği ile ...

(20.03.2021)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık