• 27 November 2019, Wednesday 7:59
YılmazKaya Aylanç

Yılmaz Kaya Aylanç

O EL...

İnsanın en temel vasıflarından biri ve belki en önemlisi vicdan sahibi olmasıdır. Kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, o nedenle “vicdanı hür, irfanı hür nesiller”den bahsetmektedir. Çünkü vicdan yoksa gerisi boştur.
10 Kasım günü Anıtkabir’de ne yazık ki bu konuyu aklıma getiren bir tabloyu, içimiz burkularak “bu kadar da olmaz ki, pes” diyerek, kimimiz gözleri yaşlı, kimimiz çaresizliğin yarattığı ortama lanet edercesine izlemek zorunda kaldık. 
Anıtkabir, Ata’sına saygı ve sevgisini göstermek üzere yurdun dört bir yanından gelen Atatürkçüler ile dolup taşarken, dualar edilip minnet ve özlem ifadeleri dudaklardan dökülürken, küçücük çocuklar konuşmayı tam sökememişken “o bizi kurtardı” diye daha o yaşta duygularını ifade ederken, bir güruh topluluk, saygısız ve seviyesiz ve de vicdansızlar, bırakın bu Cumhuriyeti kurmasını, bırakın ümmeti vatandaş yapmasını, bırakın kadın erkeği eşit yaşama kavuşturmasını, bırakın saltanatın zulmü altında halkın ezilmesine son verilmesini, bırakın tüm dünyanın saygın bir lideri olmasını; her şeyden önce ölüye saygıları olmayan bu insanlar mezar yeri sayılan yerde maçta tempo tutar gibi tezahürat yapabildiler.
Bunu hangi vicdan kabul eder?
Anıtkabir resmi törenlerinde normalde halk alınmazken, iktidar yanlıları tarafından içeri alınan, iktidar çığırtkanları tam da 10 Kasım günü her zamankinden daha fazla dikkat edilmesi gereken bir zamanda ve yerde, liderleri olan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanına stadyumdaki gibi tezahürat yaparak yalakalıklarını tavana çıkardılar.
Yazıklar olsun!
Bugün sahip oldukları her şeyi borçlu oldukları insana, yaşadıkları devleti kuran lidere ölüm gününde yaptıklarını annelerine, anneannelerine anlatsalar kulakları çekilip iyi bir azar işitirler elbet, en azından öyle ummak isterim. Bu noktaya kadar gelmiş olan bu insanların yetiştirilme tarzları, aldıkları eğitim, aile terbiyeleri ve görgüleri sanırım bu hareketi önleyebilecek alt yapıya sahip değil. Belki de partili Cumhurbaşkanı’nın her seferinde söylediği gibi dindar ve kindar nesil olma yolunda ilerleyenlerdi. 
Ancak o saygısız ve seviyesiz topluluğun herkesin saygı gösterdiği ve dualar ettiği sırada kendi parti liderlerine böylesi bir tezahüratı yaparken, partili Cumhurbaşkanı’nın elini kaldırıp o kalabalığı selamlaması, bizleri o topluluğun yaptığından çok daha fazla yaralamıştır.
Oysa bulunduğu makam, temsil ettiği devletin gereği bu hareketin doğru olmadığını, yanlış olduğunu ifade ederek o şaşırmış topluluğu susturması ve derhal alandan çıkartılmaları talimatı vermesi doğru olandı. Bununla da yetinmeyip bu kişilerin resmi tören sırasında nasıl buraya girdikleri, koruma paravanı ile bu yeri kimlerin tahsis ettiğinin araştırılması talimatını vererek konuyu takip etmesi ise çok daha şık olanıydı.
Tabii bunlar bir hayal!
Daha dün imam hatipliler toplantısında bu okulların mezunlarının görevler almalarını isterken, onları yeteri kadar görev almadıkları için azarlamaya varan sözler sarf etmekte, yine konuşmanın bir yerinde “sadece Allaha hesap veririz” anlamında bir ifade kullanarak insanların (vatandaşların) birlikte yaşamımızın teminatı olan çağdaş hukukun referansından başka bir konuya değinmesi bizce doğru olmamıştır.
Tabii ki herkes inançlarında özgür olmakla, ait olduğu inancın ahlaki sorumluluğunu taşır ve ona göre davranır veya davranacaktır. Bu durum, inanan ile Allah arasındaki bir konudur. 
Oysa ki bizler Anayasamızda belirtildiği üzere “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” (mad.2) diye işaret edilen yönetim şekli altında yaşamaktayız. Bu nedenle hukuk ve tecelli ettiği adalet, mahkemeler eli ile gerçekleştirilir. Buna başta ülkemizin en üst makamında bulunan Cumhurbaşkanı inanmalı ve topluma bu konuda örnek olmalıdır. Ki vatandaş da çözümleri başka yerlerde değil çağdaş hukuk normları içinde arasın.
Ülkenin bir kısmı ile barışık olmak, diğer yarısının ne hali varsa görsün tarzında onların ihtiyaçlarına ve değerlerine saygı göstermemek uzun vadede kimseye ve ülkeye yarar getirmez. Üstelik de bu değerler, yönettikleri ülkeyi kuran şahsa karşı olunca bundan hiçbir şekilde hayır da çıkmaz.
Ülkenin zaten çok ciddi ekonomik sıkıntılar yaşadığı ve toplumun mutsuz olduğu bu dönemde bir de değerler üzerinden ayrışmak doğru ve akıllıca değil. 
Bu ülke hepimizin, el birliği ile daha iyi yaşanabilir bir ülke yaratmak her vatandaşın ülküsü olmalı. Bunu yaparken de kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği ilkelere ve yaptığı devrimlere bağlı kalarak yapmalı.
Doğru olan bu olacaktır …


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık