- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 12 October 2020, Monday 9:57
- 18548 kez okundu
Anayasamızın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinden olan ‘Cumhuriyetimizin nitelikleri’:
Madde 2. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Bu Cumhuriyet, kuruluşundaki devrimlerini korumak amacıyla da anayasasında bazı kanuni önlemler almıştır.
Bunlardan biri anayasamızda belirtilen 174. maddedir.
I.İnkılap kanunlarının korunması
Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılap kanunlarının, anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:
1.3 Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;
2.25 Kasım 1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanun;
3.30 Kasım 1925 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile bir takım ünvanların men ve ilgasına dair kanun;
4.17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medeni nikah esası ile aynı kanunun 110. maddesi hükmü;
5.20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel erkamın Kabulü Hakkında Kanun;
6.1 Kasım 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun;
7.26 Kasım 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa gibi Lakap ve Unvanların kaldırıldığına dair kanun;
8.3 Aralık 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.
Bu kanunlar halen geçerli olup anayasamız ve yasalarımızda mevcut.
Yani kanunlara karşı gelenler için ne gibi yaptırımlar yapılacağı, neyin suç olup olmadığı da apaçık ortada.
Peki günümüzde kanunlarımıza ve Anayasamıza sizce uyuluyor mu?
Açıkça kanunlara karşı gelenler hakkında, yapılması gerekenleri yapacaklar yani kanunlara uyulmasını sağlayacak olanlar kimler ise bunlar görevlerini yapıyorlar mı?
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunu, yaptığı bağımsızlık savaşı ile kazanmış bir ülke. Yani bağımsızlığını, Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde binlerce şehit kanı ile kazanmış bir devlet.
Devlet kendini korumak için de anayasasına ‘değiştirilemez maddeler’ koyarak gereğini yapmış. Şimdi yapılması gereken, bu yasalara karşı gelenlerin Cumhuriyetin Savcıları eli ile yaptıklarının hesabını veriyor olmalarıdır. Yasalar bu nedenle yapılmıştır.
Kurucu liderimiz Atatürk dini istismar edenlere karşı çok net mesaj veriyor ve diyor ki: “Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sade din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz.”
Bu çok açık bir ifadedir. Anlaşılmayacak veya yanlış anlaşılacak bir yanı bulunmamaktadır. Ülke yöneticilerinin bunu anlamalarında bir sorun olmaması gerektiği kanaatindeyim.
Türkiye Cumhuriyetinde yaşayanların ilke edinmesi gereken sözleri ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’ta şöyle ifade ediyor: “Efendiler ve ey Millet, biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir. En doğru, en hakiki tarikat, uygarlık yoludur. Biz uygarlığın bilim ve fenninden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. Başka bir şey tanımıyoruz. Bizi yanlış yola sevk eden habisler, büyük ölçüde din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı, hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar, hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırdılar. Halbuki elhamdülillah hepimiz Müslümanız, hepimiz dindarız. Artık bizim dinin icabını öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur…”
Bu konuda daha ne denmesi gerekir ki. Önderimiz söylenmesi gereken her şeyi söylemiş.
Gelelim 677 sayılı tekke ve zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıklar ile bir takım ünvanların men ve ilgasına dair kanuna. Kabul tarihi 30.11.1925, Yayımlandığı resmi gazete tarihi 13.12.1925, sayı 243, Yayımlandığı Düstur: Tertip: 3 Cilt: 7 Sayfa: 113
Madde 1. Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak seyhının tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla tesis edilmiş bulunan bilumum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temellük ve tasarrufları baki kalmak üzere kamilden seddedilmiştir. Bunlardan usulü mevzuası dairesinde filhal cami veya mesciy olarak istimal edilenler ipka edilir. Alelümum tarikatlerle şehlik,dervişlik, müritlik, deldik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayipten haber vermek ve murada kavuşturmak maksadıyla nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. Türkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaatle müstenit olanlarla bilumum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır. Seddedilmiş olan tekke ve zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunları yeniden ihdas edenler veya aynı tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidematı ifa veya kiyafet iktisa eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere cezayı nakdi ile cezalandırılır. (Ek:10.06.1949-5438.1 md.) Şeyhlik, Babalık ve Halifelik gibi mensupları arasında baş mevkiinde bulunanlar altı aydan az olmamak üzere hapis ve 500 liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezasından başka, bir yıldan aşağı olmamak üzere sürgün cezası ile cezalandırılırlar (Ek:01.03.1950-5566.1 md.Değişik 07.02.1990-3612.5 md.) Türbelerden Türk büyüklerine ait olanlarla büyük sanat değeri bulunanlar Kültür Bakanlığınca umuma açılabilir. Bunlara bakım için gerekli memur ve hizmetliler tayin edilir.
Madde 2. İşbu kanun neşri tarihinden muteberdir.
Madde 3. İşbu kanunun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
Cumhuriyet ve onu kuran irade devleti korumak ve vatandaşı doğru yola kanalize etmek için gerekli yasal mevzutları dahi tamamlamış. Yapılması gereken ise Anayasaya ve bu yasalara uyulmasını sağlamak. Aykırı davrananları yasada belirtildiği üzere cezalandırmak.
Yani yasalarda sorun yok, ancak uygulamada sorun var!
Toplumumuz içinde farklılaşmaları sağlamaya ve bu yolla kendi küçük iktidarlarını ve menfaatlerini devşirmeye çalışan pek çok kişi tarikat ve cemaat adları altında vatandaşa kötülük ettiği gibi devlete de sorun çıkarmış hatta bazen kendini devlet yerine koymaktan çekinmemiştir.
Bunun acı örneklerini kısa süre önce yaşanmış olsa da olanlardan kimsenin ders almaya niyeti yok.
Hala günümüzde cemaatler eli ile devletin içinde ve kendilerine ait bölgeleri işgal etme çabaları içindeler. Bunu da bakanlıkları kadrolaşma yöntemi ile ele geçirmek olarak söyleyebiliriz.
Türkiye geleceği açısından tehlike gördüğü ve yasalar ile önlemeye çalıştığı cemaat ve tarikat yapılanmasından maalesef kurtulamamıştır. Bunun en önemli nedenlerinin başında da iktidar sahibi olabilmek veya sürdürebilmek için onların desteğini önemseyen siyasiler yapmıştır. Toplumları çağdaş ve demokratik bir hayata taşıma hedefi olacağına daha kolay olan cemaatler eliyle muhafazakarlaşma tarafını seçmişlerdir genellikle.
Ülkemizde sayıları yüzlerle ifade edilen cemaatlerin bazılarını burada ifade etmek gerekirse Nakşibendi tarikatı ki içinde menzilciler, iskenderpaşa cemati, ismailağa cemaati, hazneviler, erenköy cemaati, yahyalı cemaati, reyhaniler, tufancılar, kıbrısiler, zilan cemaati, hacegan cemaati, arvasiler, akfırat cemaati, halidiye, bilvanis grubu.
Bir diğer grup ise nurcular. Bunlar da kendi içinde gülen cemaati, ilim yayma cemaati, kırkıncı hocacılar, ışıkçılar, yeni Asyacılar, aczimendiler, yeni nesilciler, meşveretçiler, medzehra grubu, Zehra vakfı, kurtoğlu grubu, sungurcular, yazıcılar, medrese alimleri vakfı, avlarlı efe cemaati, hayrat cemaati, norşin dergahı.
Bir başka grup da kadiri tarikatı. İçinde ise; galibiler, icmalciler, tillocular, muhammediye, halisiye, üveysler, şeyh Osman cemaati, zenbililer, hüseyniler, farukiler, Bilal-i nadir, kesnizani, şettariye cemaatlerini barındırmaktadır.
Diğer bir yapılanma ise halveti tarikatı. İçinde ise; cerrahiler, uşşakiler, şabaniye, mısriyye, Ticaniler, ruşeniye, ipek yolu grubu, sünbüliye, nasuhiyye, ibrahimiye cemaatleri bulunmaktadır.
Rufai tarikatı ise, Kubbealtı cemaatı, çorum dergahı, Mehmet efendi cemaati, maafiriler,antakiler, marufiler, ayderussiyye, zeyniyye, sebsebiyye, kantaniye cemaalerinden oluşmaktadır.
Melami tarikatında yer alan cemaatler ise, maşukiler, aksarayiler, edirneviler, Yakubi, kabayiler, kemalilerdir.
Bir başka tarikat da sühreverdiyye tarikatı ve içinde, zeyniyye cemaatini barındırmaktadır.
Başka bir tarikat da çiştiyye tarikatıdır ve sabiriye, nizamiyye cemaatlerini içermektedir.
Şazeliyye tarikatına gelince, bu tarikat da simaviler, çizmeciler, aleviyye ve derkaviyye cemaatlerinden oluşmaktadır. Ve son olarak Mevlevi tarikatını sayabiliriz.
Görüldüğü üzere bazıları Osmanlıdan da önce olmak üzere kurulmuş ve bu topraklarda uzunca süredir varlığını sürdürmüş olan tarikatlar ve onların içinde kollaşan cemaatler Cumhuriyet ile birlikte varlıklarına son verilmek istenmiş olsa da maalesef bunda başarılı olunamayıp varlıklarını günümüze kadar sürdürmüştür. Devletten pay kapma yarışında birbirleriyle de kıyasıya mücadele eden bu yapılar, toplumun geleceği açısından modern ve çağdaş hedeflere ulaşılmasında her zaman engel olmuşlardır modern Türkiye Cumhuriyeti’ne.
Özellikle son iktidar zamanında hiç olmadığı kadar destek gören bu yapılar çeşitli devlet kurumlarını işgal etmişler ve devletin resmi politikalarının şekillenmesinde rol oynamaktalar. Her biri ciddi mal varlığına sahip olan bu yapılanmaların hedefinde öncelikle küçük çocuklar bulunmakta, yoksul ailelerin çocuklarına sözüm ona yardım ediyor görüntüsü altında kitlelerini büyütmekteler. Oysa gün geçmiyor ki o çocukların yaşadıkları skandal dolu olayları basında duymayalım. Bu yönü ile tarikatların ve cemaatlerin sicilleri özellikle son yıllarda hiç olmadığı kadar kabarık. Bunların bazılarını anımsayalım.
Denizli’de Süleymancılar tarikatına ait yurtta kalan 12 yaşındaki erkek öğrenci bir “hocanın” defalarca tecavüzüne uğradı. Öğrenci intihar etti.
İzmir Dikili ilçesinde bir tarikat yurdunda 2012 yılında 7 öğrenci temizlik görevlisi tarafından cinsel istismara uğradı.
2016 yılında Maraş’ın Hamidiye erkek öğrenci yurdunda kalan 4 çocuk, öğretmen tarafından cinsel istismara uğradı.
2012 ve 2015 yılları arasında Karaman’da ensar vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunları derneği’ne ait evlerde kalan çok sayıda çocuk cinsel istismara ve tecavüze uğradı.
Bursa’da 2011 yılında tarikat şeyhi dergahına gelenlere cennet vaad ederek cinsel ilişkiye girdi. Onlarca müridin şeyhe hem kendilerini hem de eşlerini sundukları ortaya çıktı. Şeyh 188 yıl hapis cezası aldı.
Ne demişti Gazi Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’ta: “Efendiler ve ey Millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz.”
Ancak bugünkü manzara ne yazık ki böyle değil ve tam tersi. Tarikatlar ve cemaatler devletin neresini biz kapacağız diye birbirleri ile savaşmaktalar.
Bu durum ise siyasi partilerimizin eseridir diyebiliriz. Kimse aksini söylemeye kalkmasın.
Yasalara göre ortada bu konu ile ilgili olarak bir suç var mı? Var.
Kanunda cezası öngörülmüş mü? Evet.
Peki bu nedenle ceza verildiğini ve kapatıldıklarını gören var mı? Yok.
Geldiğimiz durum budur.
Bu cesaretle de tarikat ve cemaatler hem Cumhuriyetin altını oymaya hem de iktidarları için alan genişletip zenginleşmeye devam etmekteler.
Belki bir gün yine iktidarlar halktan “bizi affedin” derler mi bilemem. Ancak bugün Cumhuriyetin laik olduğunu söylemekten çok uzağız. Yasadışı olsalar da!!! (02.10.2020)
-
02.08.2021 Tercihler …
-
26.06.2021 Hak yemek …!
-
18.05.2021 Türkiye – ABD ilişkileri
-
14.04.2021 Şimdi Cesaret Zamanı …
-
25.03.2021 Yönetemiyorsunuz …
-
18.02.2021 Zihniyet …
-
29.01.2021 Reform mu?
-
14.01.2021 Ben … Ben … Ya bizler …?
-
15.12.2020 Katar mı, katmaz mı?
-
05.09.2020 Müjde …
-
07.08.2020 Peki şimdi ne olacak?...
-
16.07.2020 Korkmadan yaşamak …
-
01.06.2020 Yemin …
-
11.05.2020 Maske …
-
30.04.2020 Bugünde de mi siyaset …
-
27.04.2020 Vicdanlarda adalet sağlandı mı?
-
16.04.2020 Sizce …?
-
03.04.2020 Şimdi sıra devlette * …
-
21.03.2020 Sağlıklı günlere, hep birlikte …
-
29.02.2020 Huzur için …
-
08.02.2020 Doğru yolu bulmak …
-
04.01.2020 Ya Kanal! Ya İstanbul!
-
13.12.2019 BİZİ DUYAN VAR MI!?
-
27.11.2019 O EL...
-
13.11.2019 Parti devlet olunca...
-
26.10.2019 Ne, neden, niçin!
-
01.10.2019 Hak etmiyoruz …
-
13.09.2019 Biraz saygı Sayın Diyanet …
-
19.08.2019 ‘Sarı Kızlar’ …
-
29.07.2019 Bir arpa boyu …
-
13.07.2019 Nereye gidiyoruz dersiniz?
-
03.07.2019 Sağol Ekrem Başkan …
-
17.06.2019 Seçilmişler …Atanmışlar …
-
14.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
01.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
14.05.2019 Kara günlerden mavi günlere mi?
-
30.04.2019 Örnekolmak …
-
18.04.2019 Hoş geldin İmamoğlu, özlemişiz …
-
16.04.2019 Kazanan farklı olunca …
-
08.04.2019 Hakkını teslim etmek gerek …
-
01.04.2019 Tünelin Ucu …
-
23.03.2019 Olamaz mı?
-
10.03.2019 Yerel Yönetim Seçimleri ve Cumhurbaşkanı …
-
04.03.2019 “Çömez Devlet” mi?
-
26.02.2019 “Yaşasın ithalat” …
-
16.02.2019 “Devlet Manavları” …
-
07.02.2019 Beka …
-
29.01.2019 Bu ne lahana turşusu …
-
15.01.2019 ‘2019 Atatürk Yılı’!
-
14.01.2019 Nicelik mi? Nitelik mi?
-
07.01.2019 “Bay Kemal”den “CeHaPe”ye …
-
31.12.2018 Ne güzel şeysin sen ‘Umut’ …
-
27.12.2018 Neden Rabia?…
-
24.12.2018 Millete bağırmaktan vazgeçin …
-
18.12.2018 Aklımızla dalga geçmek mi?
-
14.12.2018 Dur diyebilirsin …
-
11.12.2018 Çocuklarımız için …
-
07.12.2018 Umutsuzluk yok, her şeye rağmen …
-
23.11.2018 Türkiye’de Suriyeli olmak varmış …
-
14.11.2018 Bir Grup Konuşması daha … Ve alkışlar, alkışlar …
-
01.11.2018 Atatürk, Kırmızı Çizgi ve Türkiye Cumhuriyeti
-
29.10.2018 Sahi, neden İş Bankası?
-
16.10.2018 Doğru hangisi … Yetişemiyoruz!
-
01.10.2018 Hak etmiyoruz! …
-
16.09.2018 AYNI GEMİ...
-
04.09.2018 Derin Sessizlik …
-
13.08.2018 Bıktık artık!..
-
07.08.2018 Eğitim ve Okullar
-
28.07.2018 ‘Önce Demokrasi’ ise verin imzayı …
-
23.07.2018 Nereye kadar …?
-
17.07.2018 İstikrar diye % 50 + 1 kişi, ya ekonomi?
-
10.07.2018 Cumhuriyet Kültürü ve Haksızlık …
-
18.06.2018 Kazanan da kaybeden de Halk …
-
11.06.2018 Nasıl ……?
-
04.06.2018 19 Mayıs ve Kurucu Meclis
-
29.05.2018 Filistin
-
14.05.2018 Millet “TAMAM” derse …
-
05.05.2018 Her şey Türkiye için …
-
02.05.2018 Erken - Hızlı - Baskın Seçime Doğru …
-
28.04.2018 23 Nisan, Neşe doluyor insan ….?
-
21.04.2018 Ey Amerika, Ey Fransa … Ey İnsanlık!
-
07.04.2018 Ey Özgürlük!…
-
30.03.2018 O’nu hep sevdim ve daima seveceğim!
-
23.03.2018 Osmanlı’dan kalan
-
28.02.2018 Neler oluyor?
-
14.02.2018 ‘Büyük’ olmak
-
06.02.2018 Lider
-
27.01.2018 ‘Ana Muhalefet’ …
-
20.01.2018 Diyanet işleri, İmam ve Hatip eğitimi …
-
13.01.2018 Demokrasi ve Muhalif olmak
-
06.01.2018 Gerçek mağdurlar
-
02.01.2018 Ne zaman bahar gelecek?
-
25.12.2017 “Tarımda Dünya Birincisi Türkiye” …
-
16.12.2017 “Siyasetçi İmamlar” …
-
13.12.2017 Devlet Tek Adam Olabilir mi?
-
03.12.2017 Kim bu adam?
-
25.11.2017 Ekonomi = Mazot
-
18.11.2017 Samimiyet
-
09.11.2017 10 Kasım ATATÜRK
-
09.11.2017 İnsaf beyler insaf!
-
09.11.2017 Yaz saati ve inat
-
09.11.2017 Geri istiyorum!
-
09.11.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
08.11.2017 Sandıkta çözmek
-
04.11.2017 Alkışlar !?..
-
31.10.2017 Atatürk ve Cumhuriyeti
-
28.10.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
21.10.2017 Geri istiyorum!
-
14.10.2017 İnsaf beyler insaf!
-
30.09.2017 Sandıkta çözmek
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.