• 01 April 2019, Monday 9:33
YılmazKaya Aylanç

Yılmaz Kaya Aylanç

Tünelin Ucu …

Hani bir kişi olsa, bir şirket olsa diyeceksin ki “sonunda ölüm yok ya!”. Ama bir devlet bu durumda olunca, içinde milyonlarca insan ve binlerce şirket varlığıyla, konuya bu kadar basit bakamıyorsunuz. Milyonlarca hayal, binlerce beklenti. Hepsi de sizin yol göstermenizi, önlerini açmanızı, mutlu ve güven içinde yaşamayı bekliyor.

Geriye baktığımızda ister istemez “nereden nereye” diyesi geliyor insanın.

Her şeyi yol, köprü ve büyük binalardan ibaret sananlar halâ yanıldıklarını anlamadılar ise bu işte bir iş var diyor insan.

Kardeşim, dişten tırnaktan artırarak çok zor şartlarda yapıldı o fabrikalar. Çok zor şartlarda kara sabanla başlayan ve sonra zaferlerle taçlanmış bir seferberliktir tarımda kendi kendine yetmen. Bu da yetmez, ihracat yapıyor olman.

Yoktan var ettiğin sanayide uçak yapıp ihraç eder hale gelmen tam bir şahlanış, gerçek şahlanıştır.

Ama her şeyi yol, köprü ve büyük bina olarak görenler yıllar içinde elde edilmiş bu varlığı çok kısa bir zamanda nasıl da erittiler. Elde avuçta bir şey kalmadığı gibi, yapılan anlaşmalar ile bu ülke yıllarca sürecek bir borç sarmalının da içine itilmiş oldu.

O nedenledir ki tünelin ucunda ışık görmek son derece önemli.

Sorunumuz buyken, müthiş bir hamaset almış başını gitmekte. Bağırarak çağırarak kim neyi halletmiş bugüne kadar.

Halk çözümler beklemekte hemen her alanda.

İşsizler iş istemekte haklı olarak, evlerine para götürmek zorundalar. En tabii insan hakkı olarak kendi geleceğini idame ettirecek geliri bu devlet iş olarak kendisine gösterebilmeli.

Üniversiteliler, her dört tanesinden biri işsizliğe mahkum olarak okumakta. Okuyan gençlerin önemli çoğunluğu, okudukları branş dışında ya da ‘ne olursa yaparım’ tarzında çalışmakta. Üniversiteler eğitim kalitesi olarak dünya sıralamalarında alt sıralarda maalesef.

Emeklilerin nasıl yaşayabildikleri tam bir mucize. Avrupalı emekli gibi ülke ülke gezmek yerine temel ihtiyaçlarını karşılama kaygısı içinde. Şubat 2019 itibari ile açlık sınırının 2 bin 29 TL, yoksulluk sınırının ise 6 bin 609 TL olduğunu söyleyince emeklilerin hali daha iyi anlaşılıyor.

Bu arada çalışmaya başladıkları zaman emeklilik yasasının sonradan değişmesi ile emekliliğe hak kazandıkları halde yaşları tutmadığı için maaş alamayan ve kısaca EYT’liler denilen kesim ise daha da zor durumda. İş aradıklarında (ki zaten yok) yaşlısınız, emekli maaşı bağlayın artık dediklerinde de siz daha gençsiniz cevabı almaktalar.

Esnaf, bu ülkedeki en geniş kesim diyebiliriz. Çoğunlukla kendi başlarınadırlar, ellerinden tutanı, halini hatırını soranı pek olmaz seçimler dışında. Bugünlerde siftah yapmadan evine giden çok esnafımız var. Halleri nicedir? Dükkan kiralarını ödemek için bin takla atıp, sonunda pes edenleri daha sık görmekteyiz. Halâ tuttukları dükkana hiç kazanmasalar da stopaj denilen hilkat garibi bir vergiyi ödeme telaşındalar.

Sanayiciler, bu ülkeye en değerli katma değeri yaratan ve istihdamın bel kemiği. Ancak bugünlerde onların da halleri pek iyi değil. Özellikle finansman ihtiyaçlarını kabul edilebilir bir maliyetle karşılayamadıklarından şikayetçiler. Tabii daralan pazar da bunun üzerine tuz biber olmakta. Devletin politikalar üretmesini ve önlerini açmasını bekliyorlar.

Köylü yeniden köylü olmadan bu işin altından kalkmak zor olacaktır. Onları topraklarından koparan nedenler yüzünden ya şehirli oldular ya da mahalle yapıldılar. Köyündeki okulu kapatıp, taşırım (taşımalı eğitim) diyerek cazibe merkezini ortadan kaldırmak bir yarar getirmediği gibi orada olma nedenlerini azalttı. Tabii en önemlisi toprak bizi doyuran en önemli varlık iken onu ekip biçmek ve sonunda eldekini kaybetmek ikilemi yüzünden çiftçi ekmez oldu. Bugün şehirlerin bazılarında göstermelik tanzim yerlerinde zararına yapılan satışlar ile bu sorunun çözülemeyeceğini yoldan geçen herkes bilmekte.

Velhasıl herkes zor durumda ve çözüm beklemekte.

Sanırım iktidar da zor durumda. Çözüm üretmek konusunda oldukça kısır bir zaman yaşamaktalar.

Yeni bir hikaye yazmak konusunda da çok cesaretli değiller gibi. Bu zorlukların da seslerin yükselmesine neden olduğu gibi ...

Bağırmak inanın ki çözüm değil, olmadı ve olmayacak. Artık çözüm üretmenin zamanı. Bağırmadan çağırmadan.

Tünelin ucunda ışık görmek istiyor vatandaş, ışık! (25.03.2019)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık