- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 14 January 2021, Thursday 9:12
- 4526 kez okundu
Bir ülke düşünün ki her şeye bir kişi karar vermekte. Öyle sanıyorum ki demokrasi ile yönetildiği söylenen bir ülkenin başına gelebilecek en kötü şey bu olsa gerek.
Oysa Cumhuriyet kurulduğu yıllarda özellikle mazlum halklar için örnek olmuş, emperyalizme karşı verdiği savaş ve kazanarak kurduğu devlet umut olmuştu.
Sadece işgalcilere karşı verdiği savaş mı örnek oldu, tabii ki hayır. Daha sonra ortaya konan devrimler ve bunların gerçekleşmesi için yapılan uygulamalar ile varılan sonuçlar da sadece mazlum halklar değil, var olan gelişmiş devletler tarafından bile hayranlıkla izlenmiş, başarılan işler alkışlanmış.
Kısa zamanda yoktan var olan ve hayranlık uyandıran işlerden bazıları şunlardı.
Eğitim. Çağdaş bir eğitime giden yolda yapılan harf devrimi sonrası halkın süratle okur yazar hale gelmesinin sağlanması ve diğer taraftan bilimsel eğitimin yapılacağı okulların açılması. Bunlar ilkokuldan başlayıp sanat okulları, öğretmen okulları ve normal liseler yanında, Dil Tarih ve Coğrafya gibi, Türk Tarih Kurumu gibi değerli kurumlar.
Ekonomide tarımın öncülüğünde kendine ve çevresine yeten bir ülke yaratma yanında, sanayi hamleleri ile motor ve uçak yapımı dahil pek çok üretim tesisinin hayata geçirilmesi. Demir çelik tesisleri yanında ulusal maden işletmelerini bir çatı altında toplayan Etibank gibi, tekstilde Sümerbank gibi kurum ve kuruluşlar. Ve daha niceleri.
Devletin yönetilmesi ve geleceğe emin adımlar ile yürünmesi için laik bir devlet anlayışının tesis edilmesi ve bu nedenle Diyanet Başkanlığının kurulması. Daha pek çok kurum.
Unutmamak gerek ki her şeye imkanı olduğu halde ülkemiz kurucusu meclisin önemini her koşulda vurgulamış olup devleti kurmadan halkın meclisini kurmuştur. O nedenle TBMM bu ülke için çok ama çok önemlidir. Kurtuluş savaşını meclisle sürdürmüş olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sadece bu yaptığı ile bile ne kadar takdir edilse azdır.
“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ifadesi TBMM genel kurul salonunda meclis başkanlığı kürsüsünün üzerinde o günden bu yana yazmaktadır.
Peki kıymeti bilinmiş midir?
100’üncü yılına birkaç yıl kalmış olan Cumhuriyetimiz hiç olmadığı kadar yörüngesinden çıkmış bir düzeni yaşamaktadır.
Bugüne kadar TBMM’ni hiç bu kadar işlevsiz görmüş müydük?
Yeni düzende saraydan gönderilen talimatlar komisyonlarda ve genel kurulda iktidar ve ortağı partinin milletvekillerince eller kaldırılarak tartışılmadan kabul edilmekte. Aynı şekilde muhalefet milletvekillerince verilen halkın yararına bile olsa teklifler ise aynı şekilde reddedilmekte. Mecliste atanmış bakanlar, seçilmiş vekillere bağırabilmekte ve hatta yalancılık ile suçlayabilmekte.
Ya kurumlar, gün geçmiyor ki liyakattan uzak sadece sadakatı önemli insanlar tarafından yönetilmeye zorlanmakta veya işlevsizleştirilerek yok olmaya bırakılmakta. Yaşayacaksa da sadece ve/veya öncelikle iktidar için çalışması sağlanmaya çalışılmakta.
Sanayi, neredeyse tam bir montaj sanayi haline gelmiş, üretmek için ithal ara malı alamazsanız üretemez olan bir sanayi yaratılmış durumda. Almanya’dan motor gelmezse tank üretmiyorsunuz, Kanada’dan parça gelmezse insansız hava aracı yapamıyorsunuz, ABD’den motor gelmezse helikopterleri tamamlayıp Pakistan’a veremiyorsunuz gibi. Gerekli parçaları alamazsanız bir tane bile araç imal edemez bir sanayi yaratıldı. O nedenle de cari açığımız sürekli artan bir seyir izleyip ekonomimizi sürekli yıpratan bir unsur olarak yaşamımızda yer alıyor.
Tarımda ise yaşadıklarımız tam bir felaket. Kendi kendine yeten yedi ülkeden biriydik derken ülkenin tarım bakanının bundan gurur duyacağına “şehir efsanesi” diye aşağıladığı bir süreci yaşamaktayız. Ülkenin her geçen gün tarım üretimindeki alanları küçülür, çiftçisi borç batağında üretim yapamaz hale gelirken, iktidarın bulduğu çözüm “ithal ederiz” demek olmuştur. Veya Afrika’da çiftlik kiralayıp oralarda üretim yapmak gibi inanılmaz işlere girmek olmuştur.
Gelinen noktada ortak aklın yok olduğu, güçler ayrılığının dengelediği bir yaşamın olmadığı, her şeye karar veren tek bir kişinin olduğu Cumhuriyetimiz; geleneklerini kaybetmiş, kurumlarını yozlaştırmış, liyakatı ve adaleti yok etmiş, ekonomisi çok zor günler yaşayan, dostu az veya yok bir ülke haline gelmiş durumda.
Günümüzde bakanları atayan, şirketleri kuran (varlık fonu), kurumları satan/kiraya veren (tank palet fabrikası), rektörleri seçimsiz “böyle uygun gördük” diyerek görevlendiren, tüm ülkenin neredeyse karşı çıktığı projelere karar veren (Kanal İstanbul), ekonomiden anladığını söyleyerek “faiz sebep enflasyon sonuç” inadı ile Merkez Bankası’nda para bırakmayıp ekonominin çaresiz kalmasına neden olan (Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar para kaybetmesi), büyükelçiliklere partili kişileri görevlendiren, üniversite mezunlarımızın iş bulamadıkları ortamda devlet kurumlarına yandaşlarını birden fazla görevlere atayan, halka “dövizi bırakın milli parayı kullanın” derken döviz üzerinden yap işlet devret ile garantili ihaleler vererek yıllarca halkın döviz borcu ödemesine neden olan, ormanlık arazilerin imara açılmasına bile karar veren tek bir kişinin yönettiği bir ülke olduk.
Öyle ki derdimizi anlatacağımız, hakkımızı arayacağımız veya bize de sorulan veya fikrimizin alınacağı hiçbir şey kalmadı. Geleceğimiz tüm ülke olarak sadece bir kişinin kararına kalmış durumda.
Ailede yapılacak birçok şeyi çocuklarımızın bile düşüncelerini alarak yapan bizlerin, geleceğimiz ile ilgili hiçbir konuda söz hakkımız bulunmamakta. Kararlar tartışılarak ve bilimsel süreçler gözetilerek alınmamakta.
Her şeye bir kişi karar vermekte.
Anımsar mısınız vaktiyle ne demişlerdi, “halk sandıkta oyu atar ve işi biter”, sonrasını biz biliriz anlamına gelen bir ifade ile demokrasi konusunda da ne anladıklarını ifade etmişlerdi.
Peki her şey onlarsa ve onlar karar veriyorsa biz, bizler ne olacağız ?
-
02.08.2021 Tercihler …
-
26.06.2021 Hak yemek …!
-
18.05.2021 Türkiye – ABD ilişkileri
-
14.04.2021 Şimdi Cesaret Zamanı …
-
25.03.2021 Yönetemiyorsunuz …
-
18.02.2021 Zihniyet …
-
29.01.2021 Reform mu?
-
15.12.2020 Katar mı, katmaz mı?
-
12.10.2020 Tarikatlar, cemaatler …
-
05.09.2020 Müjde …
-
07.08.2020 Peki şimdi ne olacak?...
-
16.07.2020 Korkmadan yaşamak …
-
01.06.2020 Yemin …
-
11.05.2020 Maske …
-
30.04.2020 Bugünde de mi siyaset …
-
27.04.2020 Vicdanlarda adalet sağlandı mı?
-
16.04.2020 Sizce …?
-
03.04.2020 Şimdi sıra devlette * …
-
21.03.2020 Sağlıklı günlere, hep birlikte …
-
29.02.2020 Huzur için …
-
08.02.2020 Doğru yolu bulmak …
-
04.01.2020 Ya Kanal! Ya İstanbul!
-
13.12.2019 BİZİ DUYAN VAR MI!?
-
27.11.2019 O EL...
-
13.11.2019 Parti devlet olunca...
-
26.10.2019 Ne, neden, niçin!
-
01.10.2019 Hak etmiyoruz …
-
13.09.2019 Biraz saygı Sayın Diyanet …
-
19.08.2019 ‘Sarı Kızlar’ …
-
29.07.2019 Bir arpa boyu …
-
13.07.2019 Nereye gidiyoruz dersiniz?
-
03.07.2019 Sağol Ekrem Başkan …
-
17.06.2019 Seçilmişler …Atanmışlar …
-
14.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
01.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
14.05.2019 Kara günlerden mavi günlere mi?
-
30.04.2019 Örnekolmak …
-
18.04.2019 Hoş geldin İmamoğlu, özlemişiz …
-
16.04.2019 Kazanan farklı olunca …
-
08.04.2019 Hakkını teslim etmek gerek …
-
01.04.2019 Tünelin Ucu …
-
23.03.2019 Olamaz mı?
-
10.03.2019 Yerel Yönetim Seçimleri ve Cumhurbaşkanı …
-
04.03.2019 “Çömez Devlet” mi?
-
26.02.2019 “Yaşasın ithalat” …
-
16.02.2019 “Devlet Manavları” …
-
07.02.2019 Beka …
-
29.01.2019 Bu ne lahana turşusu …
-
15.01.2019 ‘2019 Atatürk Yılı’!
-
14.01.2019 Nicelik mi? Nitelik mi?
-
07.01.2019 “Bay Kemal”den “CeHaPe”ye …
-
31.12.2018 Ne güzel şeysin sen ‘Umut’ …
-
27.12.2018 Neden Rabia?…
-
24.12.2018 Millete bağırmaktan vazgeçin …
-
18.12.2018 Aklımızla dalga geçmek mi?
-
14.12.2018 Dur diyebilirsin …
-
11.12.2018 Çocuklarımız için …
-
07.12.2018 Umutsuzluk yok, her şeye rağmen …
-
23.11.2018 Türkiye’de Suriyeli olmak varmış …
-
14.11.2018 Bir Grup Konuşması daha … Ve alkışlar, alkışlar …
-
01.11.2018 Atatürk, Kırmızı Çizgi ve Türkiye Cumhuriyeti
-
29.10.2018 Sahi, neden İş Bankası?
-
16.10.2018 Doğru hangisi … Yetişemiyoruz!
-
01.10.2018 Hak etmiyoruz! …
-
16.09.2018 AYNI GEMİ...
-
04.09.2018 Derin Sessizlik …
-
13.08.2018 Bıktık artık!..
-
07.08.2018 Eğitim ve Okullar
-
28.07.2018 ‘Önce Demokrasi’ ise verin imzayı …
-
23.07.2018 Nereye kadar …?
-
17.07.2018 İstikrar diye % 50 + 1 kişi, ya ekonomi?
-
10.07.2018 Cumhuriyet Kültürü ve Haksızlık …
-
18.06.2018 Kazanan da kaybeden de Halk …
-
11.06.2018 Nasıl ……?
-
04.06.2018 19 Mayıs ve Kurucu Meclis
-
29.05.2018 Filistin
-
14.05.2018 Millet “TAMAM” derse …
-
05.05.2018 Her şey Türkiye için …
-
02.05.2018 Erken - Hızlı - Baskın Seçime Doğru …
-
28.04.2018 23 Nisan, Neşe doluyor insan ….?
-
21.04.2018 Ey Amerika, Ey Fransa … Ey İnsanlık!
-
07.04.2018 Ey Özgürlük!…
-
30.03.2018 O’nu hep sevdim ve daima seveceğim!
-
23.03.2018 Osmanlı’dan kalan
-
28.02.2018 Neler oluyor?
-
14.02.2018 ‘Büyük’ olmak
-
06.02.2018 Lider
-
27.01.2018 ‘Ana Muhalefet’ …
-
20.01.2018 Diyanet işleri, İmam ve Hatip eğitimi …
-
13.01.2018 Demokrasi ve Muhalif olmak
-
06.01.2018 Gerçek mağdurlar
-
02.01.2018 Ne zaman bahar gelecek?
-
25.12.2017 “Tarımda Dünya Birincisi Türkiye” …
-
16.12.2017 “Siyasetçi İmamlar” …
-
13.12.2017 Devlet Tek Adam Olabilir mi?
-
03.12.2017 Kim bu adam?
-
25.11.2017 Ekonomi = Mazot
-
18.11.2017 Samimiyet
-
09.11.2017 10 Kasım ATATÜRK
-
09.11.2017 İnsaf beyler insaf!
-
09.11.2017 Yaz saati ve inat
-
09.11.2017 Geri istiyorum!
-
09.11.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
08.11.2017 Sandıkta çözmek
-
04.11.2017 Alkışlar !?..
-
31.10.2017 Atatürk ve Cumhuriyeti
-
28.10.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
21.10.2017 Geri istiyorum!
-
14.10.2017 İnsaf beyler insaf!
-
30.09.2017 Sandıkta çözmek
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.