- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 29 February 2020, Saturday 9:34
- 6996 kez okundu
Hiç merak ettiniz mi, bugün için Türkiye’de en kritik kelimelerden biri nedir?
Fetö!
Peki birini suçlamak için kullanacağınız en kuvvetli ifade nedir?
Fetöcü!
Ülkenin başına musallat edilen en önemli sivil kalkışma olan dini tabanlı örgüt ne yazık ki siyasilerden bulduğu destek ile devleti ele geçirmede büyük çoğunlukla başarılı olmuş.
Bu konuda 1980’lerden başlayan uyarılar, ki bu uyarılar büyük çoğunlukla Atatürkçü aydın solculardan geliyordu, ne yazık ki hiç kaale alınmadığı gibi tam aksine bir kısım siyasi parti ve kişilerden olağanüstü rağbet görerek kollanmış, önü açılmış, bunun için ne yapılması gerekiyorsa yapılması için kanuni düzenlemeler dahi esirgenmemiş.
Gün gelmiş bu yapı ile onun önünü açan, kol kanat geren iktidarın yolları nedense (!) ayrılmış.
Öyle bir ayrılık ki, hani yediği içtiği ayrı gitmeyen iki ortak kanlı bıçaklı olmuşlar.
Dün örgütün yaptıklarına destek vermek için “savcısıyım” diyecek kadar arkalarında olan ve hatta “ne istediler de vermedik” diyecek kadar da gönül bağını esirgemeyen iktidar nedense birden birbirlerine ters düşerler.
Örgütün, ülkeyi ele geçirmek için kalkıştığı darbe hareketi ise bu ayrılığın tuzu biberi olur.
Şimdi örgüte hesap sorma zamanıdır.
Örgüt tarafından ele geçirilmiş kurum ve kuruluşlar ayıklanmaya ve örgüt elemanları yaptıklarının hesabını vermeye başlarlar.
Örgüte bulaşmamış hakim ve savcılara burada çok iş düşmektedir.
Oysa örgüt tarafından ele geçirilen kurum ve kuruluşların başında yargı gelmektedir. Ayıklama işlemi sırasında elde yeterince hakim ve savcı kalmamıştır. İktidar bu açığı kendi siyasi görüşüne yakın kişi veya kişilerin yakınlarını öncelemek suretiyle ve kanunda yaptığı düzenleme ile getirdiği not barajını düşürmek ve de yazılı sınav sonrası mülakat ile doldurmaya çalışmış ve doldurmuştur.
Sonuç olarak değişen HSK ile eski HSYK’nın yerine yeni bir yapı ve yeni bir çalışan kitlesi yargı görevini yapacaktır.
Yargılamalar tüm hızıyla sürer ve kısa sürede cezalar üst perdeden verilir.
Toplum tüm yanılmalar, kandırılmalar sonrasında yoğurdun üflenerek yendiğini düşünürken, eski bir AKP Milletvekili “Fetö Borsası”ndan bahseder.
Bu bir iddia olarak ortaya atılır, televizyonlarda günlerce “her konunun uzmanı olan değerli konuşmacılar” tarafından tartışılır.
Tüm medyanın tartıştığı çok hassas olan bir darbe konusunun uzantısı olan böyle bir olay karşısında şu ana kadar hiçbir savcı resen de olsa bu borsayı merkeze alan bir soruşturma açmaz!
Neden?
Yine son zamanlarda iyice alevlenen bir konu da, yazımın başında ifade etmiştim ‘fetöcülük suçlaması’ konusudur.
Bu kez iktidar ve ana muhalefet partilerinin başkanları birbirlerini ve hatta iktidar, ana muhalefetin ekiplerini dahi fetöcü olmakla suçlar.
Bu konudaki atışmalar TBMM kürsüsünden televizyonlara ve tüm medyaya kadar her yeri kaplar.
Suçlamalar, bir süre sonra yerini mahkemeye vermeye kadar götürülür.
Peki konu bu kadar önemliyken, ülkenin son yıllarına damgası vurmuş, gücünü azaltmış, itibarını yok etmiş, insanları kutuplaştırmış, düzeni allak bullak etmiş, gelecekleri ve hayalleri yok etmiş olacak kadar önemliyken ve kurum ve kuruluşlarda yapılan mücadele ile pek çok örgüt elemanı açığa çıkartılıp hapse atılırken, son kurum olarak kalan ve siyasi ayak iddiasına konu bu söylemlerden sonra ülkemizin savcıları resen dahi olsa bu konuda soruşturma açmaz! Neden?
Günümüzde teknolojinin geldiği noktayı düşünürsek, dün kim ne dedi ve nasıl dedi kayıtlarda. Bugün başkalarını Fetöcülük ile suçlayan siyasiler daha dün bu terör örgütü ve onun lideri için ne methiyeler düzdükleri, ona karşı olanlara nasıl bağırıp çağırdıkları, savcılarını harekete geçirerek muhalefet edenleri nasıl kanun gücünü kullanarak bertaraf ettiklerini dün gibi hatırladığımız gibi tv arşivlerinden önümüze çıktığında insan “pes” diyor.
Neden biliyor musunuz?
Dün Fetö’ye methiye düzerken hançeraneleri yırtılırcasına avaz avaz bağıranlar bugün Fetö’ye aynı şiddette kızarak bağırabiliyorlar.
Dün Fetö’ye karşı olanlara yaptıkları ve ettiklerini sanki hiç yapmamışlar gibi bugün o gün karşı çıkanlara yine bağırıp çağırabiliyorlar.
İnsan, insani duyguları bakımından hayrete düşüyor.
Halk arasında biz, haksız bir tavır almış ve haksızlığımız ortaya çıkmış ise sonrasında hiç olmazsa sessiz kalır veya daha iyisi özür dileriz ve “neyse cezamız razıyız” deriz. Adalete güvenir ve kararlarına inanırız.
Peki biz bugün siyasilerden öyle bir tavır görüyor muyuz?
Dün bağırıyorlardı, bugün yine bağırıyorlar!
Öyleyse bu işte zaten bir yanlışlık yok mu?
Tarih hiçbir konuyu sır olarak saklamaz. Her şeyi günü geldiğinde bütün çıplaklığı ile ve tüm sonuçları ile ortaya koyar.
Nasıl ki Anayasayı değiştirerek kendilerine dokunulmazlık sağladıklarını sanan 12 Eylül 1980 darbesini yapan faşist darbeciler yargılanma kaderinden kaçamadılar ise, nasıl isimleri sokaklardan, caddelerden, büyük yapılardan silindi ise, itibarları ellerinden alındı ise bu durum bugün de gözden ırak tutulmamalıdır.
Son cümlelerden olarak, bu konu nutuklar atarak değil, devletin savcılarının ve hakimlerinin tarafsız bir bakış ile hukukun gereklerinin yerine getirilmesine olanak sağlanarak çözülmelidir.
Kişiler gelir gider, baki kalan Devlet’tir.
Yani bu dünyanın hesabı bu dünyada da verilmelidir. Bu ise hukukun üstünlüğünün gereğidir.
Huzuru ancak böyle bulabiliriz!
-
02.08.2021 Tercihler …
-
26.06.2021 Hak yemek …!
-
18.05.2021 Türkiye – ABD ilişkileri
-
14.04.2021 Şimdi Cesaret Zamanı …
-
25.03.2021 Yönetemiyorsunuz …
-
18.02.2021 Zihniyet …
-
29.01.2021 Reform mu?
-
14.01.2021 Ben … Ben … Ya bizler …?
-
15.12.2020 Katar mı, katmaz mı?
-
12.10.2020 Tarikatlar, cemaatler …
-
05.09.2020 Müjde …
-
07.08.2020 Peki şimdi ne olacak?...
-
16.07.2020 Korkmadan yaşamak …
-
01.06.2020 Yemin …
-
11.05.2020 Maske …
-
30.04.2020 Bugünde de mi siyaset …
-
27.04.2020 Vicdanlarda adalet sağlandı mı?
-
16.04.2020 Sizce …?
-
03.04.2020 Şimdi sıra devlette * …
-
21.03.2020 Sağlıklı günlere, hep birlikte …
-
08.02.2020 Doğru yolu bulmak …
-
04.01.2020 Ya Kanal! Ya İstanbul!
-
13.12.2019 BİZİ DUYAN VAR MI!?
-
27.11.2019 O EL...
-
13.11.2019 Parti devlet olunca...
-
26.10.2019 Ne, neden, niçin!
-
01.10.2019 Hak etmiyoruz …
-
13.09.2019 Biraz saygı Sayın Diyanet …
-
19.08.2019 ‘Sarı Kızlar’ …
-
29.07.2019 Bir arpa boyu …
-
13.07.2019 Nereye gidiyoruz dersiniz?
-
03.07.2019 Sağol Ekrem Başkan …
-
17.06.2019 Seçilmişler …Atanmışlar …
-
14.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
01.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
14.05.2019 Kara günlerden mavi günlere mi?
-
30.04.2019 Örnekolmak …
-
18.04.2019 Hoş geldin İmamoğlu, özlemişiz …
-
16.04.2019 Kazanan farklı olunca …
-
08.04.2019 Hakkını teslim etmek gerek …
-
01.04.2019 Tünelin Ucu …
-
23.03.2019 Olamaz mı?
-
10.03.2019 Yerel Yönetim Seçimleri ve Cumhurbaşkanı …
-
04.03.2019 “Çömez Devlet” mi?
-
26.02.2019 “Yaşasın ithalat” …
-
16.02.2019 “Devlet Manavları” …
-
07.02.2019 Beka …
-
29.01.2019 Bu ne lahana turşusu …
-
15.01.2019 ‘2019 Atatürk Yılı’!
-
14.01.2019 Nicelik mi? Nitelik mi?
-
07.01.2019 “Bay Kemal”den “CeHaPe”ye …
-
31.12.2018 Ne güzel şeysin sen ‘Umut’ …
-
27.12.2018 Neden Rabia?…
-
24.12.2018 Millete bağırmaktan vazgeçin …
-
18.12.2018 Aklımızla dalga geçmek mi?
-
14.12.2018 Dur diyebilirsin …
-
11.12.2018 Çocuklarımız için …
-
07.12.2018 Umutsuzluk yok, her şeye rağmen …
-
23.11.2018 Türkiye’de Suriyeli olmak varmış …
-
14.11.2018 Bir Grup Konuşması daha … Ve alkışlar, alkışlar …
-
01.11.2018 Atatürk, Kırmızı Çizgi ve Türkiye Cumhuriyeti
-
29.10.2018 Sahi, neden İş Bankası?
-
16.10.2018 Doğru hangisi … Yetişemiyoruz!
-
01.10.2018 Hak etmiyoruz! …
-
16.09.2018 AYNI GEMİ...
-
04.09.2018 Derin Sessizlik …
-
13.08.2018 Bıktık artık!..
-
07.08.2018 Eğitim ve Okullar
-
28.07.2018 ‘Önce Demokrasi’ ise verin imzayı …
-
23.07.2018 Nereye kadar …?
-
17.07.2018 İstikrar diye % 50 + 1 kişi, ya ekonomi?
-
10.07.2018 Cumhuriyet Kültürü ve Haksızlık …
-
18.06.2018 Kazanan da kaybeden de Halk …
-
11.06.2018 Nasıl ……?
-
04.06.2018 19 Mayıs ve Kurucu Meclis
-
29.05.2018 Filistin
-
14.05.2018 Millet “TAMAM” derse …
-
05.05.2018 Her şey Türkiye için …
-
02.05.2018 Erken - Hızlı - Baskın Seçime Doğru …
-
28.04.2018 23 Nisan, Neşe doluyor insan ….?
-
21.04.2018 Ey Amerika, Ey Fransa … Ey İnsanlık!
-
07.04.2018 Ey Özgürlük!…
-
30.03.2018 O’nu hep sevdim ve daima seveceğim!
-
23.03.2018 Osmanlı’dan kalan
-
28.02.2018 Neler oluyor?
-
14.02.2018 ‘Büyük’ olmak
-
06.02.2018 Lider
-
27.01.2018 ‘Ana Muhalefet’ …
-
20.01.2018 Diyanet işleri, İmam ve Hatip eğitimi …
-
13.01.2018 Demokrasi ve Muhalif olmak
-
06.01.2018 Gerçek mağdurlar
-
02.01.2018 Ne zaman bahar gelecek?
-
25.12.2017 “Tarımda Dünya Birincisi Türkiye” …
-
16.12.2017 “Siyasetçi İmamlar” …
-
13.12.2017 Devlet Tek Adam Olabilir mi?
-
03.12.2017 Kim bu adam?
-
25.11.2017 Ekonomi = Mazot
-
18.11.2017 Samimiyet
-
09.11.2017 10 Kasım ATATÜRK
-
09.11.2017 İnsaf beyler insaf!
-
09.11.2017 Yaz saati ve inat
-
09.11.2017 Geri istiyorum!
-
09.11.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
08.11.2017 Sandıkta çözmek
-
04.11.2017 Alkışlar !?..
-
31.10.2017 Atatürk ve Cumhuriyeti
-
28.10.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
21.10.2017 Geri istiyorum!
-
14.10.2017 İnsaf beyler insaf!
-
30.09.2017 Sandıkta çözmek
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.