• 21 October 2017, Saturday 21:15
YılmazKaya Aylanç

Yılmaz Kaya Aylanç

Geri istiyorum!

Bazen nasıl bir çıkmazda hissediyor insan kendini. Doğrular bir tarafta, ama yapması veya içinde bulunması gerekenler bir tarafta. Hani aileden biri bir şey yapar da dışarı karşı herkes onu korur. Yaptığını gördüğü halde en azından “görmedim” veya “o yapmadı”, söylediğini duyduğu halde “duymadım” veya “öyle söylemedi” diyebiliyor insan. Ailesini korumak için ! Bunun gibi bir şey.

Peki doğru nerede ? Doğrunun yanında durmak, doğrudan yana olmak. Bunun anlamı nedir? Sadece kişisel olarak değil, ailesel, toplumsal veya ülke veya da evrensel olarak. Doğru olan bu ailede, bu mahallede, bu ülkede başka da dünyanın başka yerlerinde başka mı? Böylesi doğru mu? Bunu savunmak olmasa bile böyle davranmak nasıl hissettirecek insanı kendine. Çocuklarına, çevresine ne diyecek, nasıl savunacak davranışlarını veya fikirlerini. “Aslında doğru bu ama böyle davranmam gerekiyor” demek nereye götürecek bizleri.

Düşünsenize, savunduğunuz ve şimdiye kadar arkasında durduğunuz ve öyle olduğu için toplumsal desteği aldığınız bir olay için, tüm yapılanları bir tarafa bırakıp, “ama biz şimdi yapılanları destekliyoruz” diyorsunuz. O ana kadar sizi destekleyenler, düşünce ve davranış sistematiğini sizin ürettiğiniz veya yeşerttiğiniz fikirler üzerine oturtan ve o fikirlerin sentezinden hayat bulan insanlar şimdi ne yapacak. Bu ana kadar olanlar mı yanlış, yoksa şimdi bu mu yanlış.

Tüm bunları şu nedenle söylüyorum, demokrasi bize veya başkasına göre değişebilir mi? Evrensel insan hakları bizde başka, dünyada başka olabilir mi?

Bugün iktidarın ortaya koyduğu politikalar ile geldiği bu noktada ekonomi, siyasi ahlak, eğitim, adalet, toplumsal barış, dış politika, toplumsal değerler, laiklik v.b. tüm konular ortada iken ve neredeyse hepsinde olumsuz bir tablo varken, sadece bir konuda “biz arkasındayız” demenin kendi seçmeninde ciddi bir travma yarattığı kanaatindeyim. Öyle ki gelinen o noktaya nasıl gelindiği, bu noktanın hangi yanlışlar yapılarak oluştuğu anlatılmadan ve bu durumun hesabını vermesi istenmeden nasıl destek olunabilir? Bu desteği kendi seçmeni nasıl hazmedebilir? Nasıl savunabilir ?

Demokrasi uzun süredir ve özellikle OHAL sonrasında ayaklar altında değil mi? Ekonominin her konuda ve kesimde berbat durumda olmadığını kim söyleyebilir? Dış politikada on beş gün önce en iyi durumdayız dediğiniz devletle on beş gün sonra vizeleri askıya alma durumuna gelmiş olmamızı nasıl izah edebilirsiniz? 2002 Aralık ayında 1 Amerikan dolarının 1,64 TL. bugün 3,68 TL. olması nasıl bir başarıdır? Dış borcumuz 2002 yılında 130 milyar usd’den, 2017 yılında 400 milyar usd’ye nasıl çıktı? Tüm ekonomik olumsuzlukların üstüne üstlük, eldeki tüm Cumhuriyet kuruluşları satılmadı mı? Basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 150. olduğumuzu çocuklarımıza nasıl anlatırız? Eğitimde PISA testi sonucunda 72 ülke arasında 50. olmamızı, buna rağmen halâ her yere imam hatip açma yarışında olunmasının neresi doğru? Türkiye, dünyada hukukun üstünlüğü endeksinde 102 ülke arasında 80. sıraya nasıl geldi? “Sağlıkta devrim” diye gelinen noktada, özel şirketlerin ellerine teslim edilmiş gelir garantisi hazineden sağlanan bir sağlık anlayışına nasıl gelindi? Yapıyoruz dedikleri yol, köprü, geçit gibi projelerin bütçeden değil, hazine garantili yap işlet modeli ile yapımcı firmaları zengin edercesine yapıldığını, bu garantili işler nedeniyle yollardan ve köprülerden geçen-geçmeyen tüm vatandaşların bu yanlış hesapların bedelini her ay ödemek zorunda kalmasını nasıl izah ediyoruz? Tarımda, berbat edilmemiş bir şey kaldı mı? Kendi bakanları açıklamadı mı, “2002’de kendi kendine yeten ülke bugün bu noktaya nasıl geldi?”. Üstüne üstlük Müslümanları Avrupa’nın göbeğinde katleden Sırp kasaplar ile 5000 ton et ithalini zafer gibi ilan edip el sıkışmalarını, sırt sıvazlamalarını nasıl anlamalıyız?

Bize söyleyecek bir şey bırakmadı… Yine bu sürede Cumhuriyetin değerlerinin aşındırılmasını, kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “küçültülmesi” ve “unutturulması” yönündeki beyhude gayretleri halâ yaşamakta olduğumuzu görmüyor muyuz?

Daha ne yazmam gerekir ki durumun dünden iyi olmadığına ve gidişin daha da kötü olacağına dair. Tabii bu sonuç, çağdaş, ilerici, evrensel değerler ile Atatürk’e ve onun kurduğu Cumhuriyete ve değerlerine itibar eden ve laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti anlayışına hakim bir görüş için böyle.

Tüm bu olumsuzluklar karşısında tek ümidim, demokratik yoldan iktidarın değişmesini istemek olmaktadır. Bunun için de ana muhalefet partisinin iktidara talip olarak halkın ümidi olmasıdır/olabilmesidir. Olabilmek için de tutarlı, istikrarlı, güvenilir ve sürekliliği olan politikalar üretilmesi ve bunların halka anlatılabilmesi gerekmektedir …

Son söz; Atatürk’ümü, Cumhuriyetimi ve Devletimi geri istiyorum!

(11.10.2017)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık