- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 07 December 2018, Friday 8:08
- 3317 kez okundu
Aklı başında işlerin olmadığı ülkelerden biri olduk çıktık. Gerçeklerin, toplumun en azından bir kısmı için hiç geçerliliği yok. Onlar bu konularda bir liderin ne dediği ile daha çok ilgileniyor ve onun dediğinin doğru olduğunu düşünüyorlar, inanıyorlar!
İnanç, gerçeklerin önüne geçebiliyor.
Ülkeyi yönetenlerden veya yönetme iddiasında olanlardan öyle şeyler duyuyoruz ki, akıllara zarar. Bunları sokakta normal vatandaş konuşsa ve haklarında şikayet olsa öyle sanıyorum ki soluğu mahkemede alırlar ve mutlaka cezai bir sonuç ile karşı karşıya bulurlar kendilerini.
Kulaklar duyuyor da, sen gel ister inan, ister inanma. TBMM grup salonu çın çın çınlıyor:
“Şişli, Beşiktaş, Kadıköy gibi yerlerin seçim sonuçlarına bakın. Türkiye yansa da, şaha kalksa da BUNLARIN umurlarında değil. Halbuki BUNLAR, Türkiye’nin kaymağını yiyenlerdir. Halbuki burada yaşayan sağduyulu vatandaşlarımız bunların, CHP sayesinde değil, hükümetin ve büyükşehrin sayesinde öyle olmuştur. Kadıköy’den Pendik’e belediyenin raylı sistemi ile değil, büyükşehirin raylı sistemi ile gidiyorsunuz …”
Halkı böle böle, birbirlerine düşüre düşüre nereye kadar gideceğiz Allah aşkına? Oralarda oturan vatandaşlar devlete vergilerini veriyorlar mı, veriyorlar. Kanunlara uyuyorlar mı, uyuyorlar. Tabii ki bu ülkenin veya belediyelerin hizmetlerinden yararlanacaklar.
Bu hizmetleri ne hükümet ne de belediyeler ceplerinden yaptırmıyorlar. Hepsi son kuruşuna kadar bu vatandaşın paraları ile yaptırılıyor. Ayrıca bu hizmetleri yaptıranların maaşlarını da bütün vatandaşlarımız veriyor. O nedenle hiç kimse yapılanları bir lütuf gibi söyleme veya ima etme ayrıcalığına sahip değildir.
Bunlar son derece yanlış söylemlerdir. Bizim barışa ve refaha ihtiyacımız var.
Bu tip konuşmaların ardı arkası kesilmiyor ki.
Bir başka iktidar milletvekili, genel kurul salonunda kürsüden, normal hiçbir vatandaşımızın etmeyeceği lafları sadece bir konuda partisini savunmak için bütün değerleri bir tarafa bırakarak, o insanların korumaya muhtaç çocuklarımız olduğunu da unutarak mikrofona bağırıyor:
“19 milyona yaklaşan orta öğretim öğrencisine sahibiz. Bu kadar öğrencinin olduğu yerde zaman zaman beklemediğimiz hadiseler, müessif hadiseler olabilir …”
Halâ savunmaya çalışıyor ya, insan tüm hücrelerine kadar titriyor. Nasıl böyle davranabilirler? Ne uğruna? Uğruna savundukları şey çocuklarımızdan da mı önemli?
Sorular çok, yanıtlar yok!
Onlarca çocuk tarikat yurtlarında yanıyor, cinsel tacize uğruyor, istismar ediliyor ve hepsinde koca koca insanlar sırf iktidar tarafında olup sorumlulukları olduğu için kendilerini savunuyorlar.
Çok merak ediyorum, muhalefette olsalardı da yine iktidarın yanında olup “böyle müessif hadiseler olabilir” derler miydi?
Hiç sanmam, ortalığı yıkarlardı. Ama şimdi “evlatlarımıza ne olduğunu en yüce kurum olan TBMM araştırsın” denmesine bile tahammül edemeyip bu ve benzeri tüm önergeleri reddetmekteler.
Tabii bu vebal ve kul haklarını da yanlarına alarak.
Bu iktidarın çocuklarımız ile ilgili sabıkası o kadar kabarık ki. Doğru bir yaklaşım ve gerçek bir adalet olsa sanırım mahkemeler bunları yargılamaktan başka yapacak iş bulamazlardı.
Birkaç olayı hemen paylaşayım, bir yurtta en az 10 öğrenci kendilerinden sorumlu öğretmen tarafından tacize uğrar. Olay bir çocuğun yaşadıklarını bir psikoloğa anlatması ve o psikoloğun konuyu yetkililere bildirmesiyle ortaya çıkar.
Başka bir yurtta 45 çocuğa tecavüz edilir, dönemin bayan (anne) bakanı “bir kereden bir şey olmaz” der. Konu hakkında verilen gensoru ise diğerleri gibi iktidar partisi baba ve anne milletvekillerince reddedilir. Bu konuda bakan ve muhalefet partisi arasındaki polemik ise iktidar partisinin bir ilçesindeki gençlik kolları başkanı tarafından şu ifade ile savunulur: “93 yıllık garabetin çocuğu, Atan ne ki sen ne olacaksın …”
Bu laflar kavgada söylenmemeyi bir tarafa bırak, bizler büyüklerimize kızsak da saygı duyar ve susmasını bilirdik. Şimdi ise toplumsal olarak ahlaki bir erozyon ile karşı karşıyayız. Bu erozyon en az iklim değişikliğinin dünyada yarattığı tahribat kadar ülkemiz üzerinde etkili olmakta. Gelecek de bunun üzerine inşa edilmekte ne yazık ki.
Şimdilerde camilerimizde seçim çalışması yapan muhtar, belediye başkanı görmeyi neredeyse kanıksadık. Bu durumun kime faydası olacaksa.
Son olarak da ülke tarihinde yaşanan en büyük kumpas mağdurları olan Ergenekon mağdurlarına değinmek istiyorum. Ve tabii o tarihlerde iktidar yöneticilerini, milletvekillerini, âkil adamları, yazarları ve sanatçıları düşünüyorum.
Aklımda kalan birkaç cümleyi paylaşmak isterim. Bir bakan “tarihin en büyük hesaplaşması” demişti. Sanırım hesaplaşacak bir Cumhuriyetimiz var onunla mıydı acaba? Bir diğeri “Hizaya soktuk” demişti. Kimdi hizaya sokulan, hapse atılan koca bir ordunun genel kurmay başkanı mıydı acaba? Yine çok yetkili, kurucu bir vekilimiz de “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” demiş, hemen arkasından kozmik odayı açmaya varan suikast iddiasıyla koca bir devletin gelecek savunma planları ve onca insan deşifre olmuştu. O insanların tamamına yakınının ispatı olmasa da hayatını kaybettiğini söyledi sonraları. Tabii bunca olan savcı olmadan olamazdı ve maalesef bu komplonun “savcısıyım” diyen bir siyasiyi de bu ülke gördü, duydu ve yaşadı.
Şimdi kendilerini nasıl hissediyorlardır acaba?
İnsan bunca söylediğini, yazdığını nasıl hazmedebilir. O etse de adalet, o söylenen ve yazılanlara ne der. Hak kul hakkı olunca, onu taşımak nasıldır acaba?
Şehirleri berbat edip “yanlış yaptık, ihanet ettik” diyebilirsiz. Ülkeyi karanlığa sürükleyen din tüccarları ile birlikte olup “ne istedin de vermedik” deyip “Allah affetsin bizi” diyebilirsiniz. “Bu üniversiteleri, fakülteleri çok yanlış açmışız” diyebilirsiniz. Geleceğimizi ipotek altına alan gelir garantili hastane, yol, köprü v.b yatırımlar da yapabilirsiniz.
Bir şekilde hepsi telafi edilebilir; ya ahlaki çöküş!
Andımıza dahi tahammül edilemeyen günleri yaşamaktayız.
Oysa evinden para çıkan devlet memuru için “evinden para çıktı diye insan suçlu olamaz” diyenler, çıkan paranın 45 milyon Amerikan doları olduğunu biliyorlardı.
Ama son günlerin popüler tarım ürünü soğanı depolarda muhafaza ettiğini söyleyenler için TBMM’de milletvekillerine siyasi irade şöyle sesleniyordu: “hesap verecekler, basın depoları!..”
Ülkemin bu günleri de geride bırakacağına, doğru ve ahlaki anlayışa, evrensel demokratik değerlere sahip çıkacağına, Atatürk ilke ve devrimlerinin ışığında üreterek, barış içinde tekrar yaşama döneceğine olan inancımı muhafaza ediyorum.
(03.12.2018)
-
02.08.2021 Tercihler …
-
26.06.2021 Hak yemek …!
-
18.05.2021 Türkiye – ABD ilişkileri
-
14.04.2021 Şimdi Cesaret Zamanı …
-
25.03.2021 Yönetemiyorsunuz …
-
18.02.2021 Zihniyet …
-
29.01.2021 Reform mu?
-
14.01.2021 Ben … Ben … Ya bizler …?
-
15.12.2020 Katar mı, katmaz mı?
-
12.10.2020 Tarikatlar, cemaatler …
-
05.09.2020 Müjde …
-
07.08.2020 Peki şimdi ne olacak?...
-
16.07.2020 Korkmadan yaşamak …
-
01.06.2020 Yemin …
-
11.05.2020 Maske …
-
30.04.2020 Bugünde de mi siyaset …
-
27.04.2020 Vicdanlarda adalet sağlandı mı?
-
16.04.2020 Sizce …?
-
03.04.2020 Şimdi sıra devlette * …
-
21.03.2020 Sağlıklı günlere, hep birlikte …
-
29.02.2020 Huzur için …
-
08.02.2020 Doğru yolu bulmak …
-
04.01.2020 Ya Kanal! Ya İstanbul!
-
13.12.2019 BİZİ DUYAN VAR MI!?
-
27.11.2019 O EL...
-
13.11.2019 Parti devlet olunca...
-
26.10.2019 Ne, neden, niçin!
-
01.10.2019 Hak etmiyoruz …
-
13.09.2019 Biraz saygı Sayın Diyanet …
-
19.08.2019 ‘Sarı Kızlar’ …
-
29.07.2019 Bir arpa boyu …
-
13.07.2019 Nereye gidiyoruz dersiniz?
-
03.07.2019 Sağol Ekrem Başkan …
-
17.06.2019 Seçilmişler …Atanmışlar …
-
14.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
01.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
14.05.2019 Kara günlerden mavi günlere mi?
-
30.04.2019 Örnekolmak …
-
18.04.2019 Hoş geldin İmamoğlu, özlemişiz …
-
16.04.2019 Kazanan farklı olunca …
-
08.04.2019 Hakkını teslim etmek gerek …
-
01.04.2019 Tünelin Ucu …
-
23.03.2019 Olamaz mı?
-
10.03.2019 Yerel Yönetim Seçimleri ve Cumhurbaşkanı …
-
04.03.2019 “Çömez Devlet” mi?
-
26.02.2019 “Yaşasın ithalat” …
-
16.02.2019 “Devlet Manavları” …
-
07.02.2019 Beka …
-
29.01.2019 Bu ne lahana turşusu …
-
15.01.2019 ‘2019 Atatürk Yılı’!
-
14.01.2019 Nicelik mi? Nitelik mi?
-
07.01.2019 “Bay Kemal”den “CeHaPe”ye …
-
31.12.2018 Ne güzel şeysin sen ‘Umut’ …
-
27.12.2018 Neden Rabia?…
-
24.12.2018 Millete bağırmaktan vazgeçin …
-
18.12.2018 Aklımızla dalga geçmek mi?
-
14.12.2018 Dur diyebilirsin …
-
11.12.2018 Çocuklarımız için …
-
23.11.2018 Türkiye’de Suriyeli olmak varmış …
-
14.11.2018 Bir Grup Konuşması daha … Ve alkışlar, alkışlar …
-
01.11.2018 Atatürk, Kırmızı Çizgi ve Türkiye Cumhuriyeti
-
29.10.2018 Sahi, neden İş Bankası?
-
16.10.2018 Doğru hangisi … Yetişemiyoruz!
-
01.10.2018 Hak etmiyoruz! …
-
16.09.2018 AYNI GEMİ...
-
04.09.2018 Derin Sessizlik …
-
13.08.2018 Bıktık artık!..
-
07.08.2018 Eğitim ve Okullar
-
28.07.2018 ‘Önce Demokrasi’ ise verin imzayı …
-
23.07.2018 Nereye kadar …?
-
17.07.2018 İstikrar diye % 50 + 1 kişi, ya ekonomi?
-
10.07.2018 Cumhuriyet Kültürü ve Haksızlık …
-
18.06.2018 Kazanan da kaybeden de Halk …
-
11.06.2018 Nasıl ……?
-
04.06.2018 19 Mayıs ve Kurucu Meclis
-
29.05.2018 Filistin
-
14.05.2018 Millet “TAMAM” derse …
-
05.05.2018 Her şey Türkiye için …
-
02.05.2018 Erken - Hızlı - Baskın Seçime Doğru …
-
28.04.2018 23 Nisan, Neşe doluyor insan ….?
-
21.04.2018 Ey Amerika, Ey Fransa … Ey İnsanlık!
-
07.04.2018 Ey Özgürlük!…
-
30.03.2018 O’nu hep sevdim ve daima seveceğim!
-
23.03.2018 Osmanlı’dan kalan
-
28.02.2018 Neler oluyor?
-
14.02.2018 ‘Büyük’ olmak
-
06.02.2018 Lider
-
27.01.2018 ‘Ana Muhalefet’ …
-
20.01.2018 Diyanet işleri, İmam ve Hatip eğitimi …
-
13.01.2018 Demokrasi ve Muhalif olmak
-
06.01.2018 Gerçek mağdurlar
-
02.01.2018 Ne zaman bahar gelecek?
-
25.12.2017 “Tarımda Dünya Birincisi Türkiye” …
-
16.12.2017 “Siyasetçi İmamlar” …
-
13.12.2017 Devlet Tek Adam Olabilir mi?
-
03.12.2017 Kim bu adam?
-
25.11.2017 Ekonomi = Mazot
-
18.11.2017 Samimiyet
-
09.11.2017 10 Kasım ATATÜRK
-
09.11.2017 İnsaf beyler insaf!
-
09.11.2017 Yaz saati ve inat
-
09.11.2017 Geri istiyorum!
-
09.11.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
08.11.2017 Sandıkta çözmek
-
04.11.2017 Alkışlar !?..
-
31.10.2017 Atatürk ve Cumhuriyeti
-
28.10.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
21.10.2017 Geri istiyorum!
-
14.10.2017 İnsaf beyler insaf!
-
30.09.2017 Sandıkta çözmek
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.