• 23 November 2018, Friday 17:25
YılmazKaya Aylanç

Yılmaz Kaya Aylanç

Türkiye’de Suriyeli olmak varmış …

Bir ülke vatandaşı, kendi ülkesinde başka ülke vatandaşından daha değersiz olabilir mi? Bu soru bugünlerde sokaklarda, kahvelerde en çok konuşulan konulardan birine ait bir sorudur. Üstelik ekonomik kriz altında onca okumuş okumamış işsizimiz, hastanelerde tedavi olmak için sıra bekleyen hastamız, okullarda istediği bölüme giremediği için bir yıl daha çalışmak durumunda kalan çocuklarımız, vergisini veremediği için dükkanını kapatan esnafımız varken.

Bir başkasına yardım edilmesi güzel, hatta çok güzel bir şey. Ancak anlaşılamayan o yardıma kendin muhtaçken başkasına veriyor olmanın bir açıklaması olmalı. Neden?

Bu soruya yanıt vereni bugüne kadar duymadım, okumadım.

Avrupa veya gelişmiş ülke insanları, yönetimleri bizden daha mı az akıllı? Bizden daha mı az insancıl? Bizden daha mı düşüncesiz? Bizden daha mı fazla günahkar? En iyi biz miyiz? Öyleyse neden?

Ülkemizde bugün itibariyle işsizlik rekor kırmış durumda. Hele de üniversiteli işsiz diz boyu. Bu çocuklara, yani kendi evlatlarına iş imkanı yaratmak, onlara da bir gelecek sağlamak, yuva kurmalarına destek olmak bu devletin görevi iken tercihini 40 milyar dolar harcayarak başka ülke insanlarına, gençlerine neden kullanır?

O ülke çocukları üniversite sınavına girmeden benim çocuklarımın kontenjanlarını azaltırken, istedikleri bölümde mali destek de alarak rahatça neden okur? Benim çocuklarım idarenin istediği parayı veremediler diye okuldan atılırken, o ülke çocuklarına tüm imkanlar bedelsiz neden sunulur? Benim çocuklarıma babaları pantolon alamadığı için tv ekranlarında haber olurken, o ülke çocuklarına devletimiz her türlü yardımı neden yapar?

600 bin yabancı çocuk okullarımızda okutuluyor diye övünüyoruz. Siz o çocukların olduğu okullarda, sınıflarda bizim çocuklarımız nasıl ne durumda gördünüz mü? Devletimiz o kadar ilgili ki o çocuklar ile, öğretmenlerimize, “hiç bir ayrım yapılmayacak, hassas ve iyi davranacaksınız” mealinde uyarılar bile yapmakta.

İnsan şaşırıp kalıyor.

Sağlıkta çağ atlayan iktidarımız tüm hastaneleri, sağlık kuruluşlarını ardına kadar yabancıların kullanımına açmış durumda. Birkaç kez yaptığım hastane ziyaretlerinde koridorlarda mutlaka yabancı hastalara rastlamaktayım. Ellerindeki belgelerle hastanede istedikleri gibi tedavi olmakta ve hiçbir maliyete de katlanmamaktalar. Bazen çıkan tartışmalarda ise sanki kendi ülkelerindeymiş gibi yaygarayı da bir hak bilip koparabiliyorlar. Bizde adet nedir, misafir umduğunu değil bulduğunu yer. Ama burada durum maalesef böyle değil. Benim vatandaşım ne yapıyor, doktor parası, ilaç parası gibi sağlık kesintilerini maaşından kestiren emekli, eczaneye ödeyen çalışan bu masrafa katlanıyor. Tabii bu tedaviden yararlanabilmesi için de yıllarca prim ödeyip emekli olması veya halen çalışarak prim ödemesi gerekmekte. İşsiz ise bunu beyan edip devletin sunduğu sağlık haklarından diğer vatandaşların ödediği vergilerden ayrılan pay ile yararlanabilmekte. 2 milyar dolardan 40 milyar dolara kadar çıkan sağlık harcamalarında bu işlerin payını da merak ediyor insan.

Şimdilerde bazı kentlerin bazı bölgelerinde kendi alanlarını yaratan bu ayrıcalıklı misafirlerimiz (?) istedikleri gibi ticaret yapabilmekte, çalışabilmekteler. Tv’lerde gördüğümüz kadarı ile bölge insanı, yetkililere isyan ederek ayrıcalıklı ticaretin haksızlık olduğunu ifade etmekteler. Yine bazı yerlerde haksız rekabet yüzünden işlerini kaybeden, dükkanını kapatmak zorunda kalan esnafımız az değil.

Bu seslere neden kulak verilmez, anlamakta zorluk çekiyor insan. Bağıran, dertlenen, isyan eden, zordayım diyen senin vatandaşın ...

Bakıyorsunuz, refah seviyeleri bizden kat be kat daha fazla olan dünya devletleri, yabancıları sınırlarından içeri bile sokmuyor. Hatta kendi sınırlarına gelmesin diye ülkemize rüşvet gibi para teklif ediyor ve veriyorlar. Oralarda hiç iyi insan yok mu acaba?

Biz de sınırlarımızın önünde açacağımız (şimdi olduğu gibi) kamplarda bu insanlara elimizden gelen yardımı yapsaydık, ülkemizin en ücra yerlerine kadar ellerini kollarını sallayarak dolaştırmasaydık, kendi insanımızla rekabet eder hale sokmasaydık, nüfus yapımızı değiştirecek kadar içselleştirmeseydik, şehirlerimizde güvenlik sorunu yaratacak ortamları yaratmasaydık daha iyi olmaz mıydı? Peki neden olmadı dersiniz?

Soruyorum size sayın yetkililer:

Dünyada başka hangi ülkede bir yabancının vatandaş olması bu kadar kolay?

Dünyada başka hangi ülkede yabancılar kendi vatandaşın kadar ve bazı konularda onlardan daha fazla haklara sahip olabiliyor?

Dünyada başka hangi ülke, kaynaklarını zorda olan kendi vatandaşları yerine başka ülke vatandaşları için harcıyor? Ve ülkemizi yönetenler bütün bunları neden yapıyorlar acaba?

Yardıma muhtaç olana yardım etmek bizim insan olarak genlerimizde var. Tarihimiz bu konuda yaptıklarımız ile doludur. Ancak burada söylemeye çalıştığımız yardımı doğru yerde, doğru zamanda ve doğru şekilde yapmayışımızdır. Hani bir laf var ya halk arasında “önce can, sonra canan” değil mi?

Sahi Suriye’de  neden savaş var? Ve biz bu savaşın neden tarafı olduk?

Başka bir ülkenin içişlerine karışmak, rejimini sorgulamak ve/veya değiştirmek doğru bir şey mi? Bunu yapmaya çalışan veya yapan emperyal güçleri kınamıyor muyuz? Böyle davranışları eleştirmiyor muyuz?

Bütün bu olanlardan o ülkenin çocukları, kadınları tabii ki sorumlu değil. Onlara yapılacak en büyük yardım, sınırları içinde güvenlik, barınma ve yiyecek sağlanmasıydı. Biz böyle yapmayıp da bu insanların ülkemizin kılcal damarlarına kadar sokulmuş olmalarını, ne bizden ne geldikleri yerden olamayacaklarına, parçalanmış aileler yaratılmasına ve kendi insanımızın bu nedenle mağduriyetine tercüman oluyoruz.

Siz sayın yöneticiler, o mağduriyeti yaşayan kasabalara, mahallelere gittiniz mi hiç? Orada bizim insanlarımızın seslerine kulak verdiniz mi? Yaşadıkları ata ocaklarından ayrılmak zorunda kalan insanlarımızın sesini duydunuz mu ?

Ne onlara ne bize yar olmayacak işlerin yapılmasını yanlış buluyoruz. Bizim için en doğrusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Yurtta Barış, Dünyada Barış”tır.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık