• 04 April 2016, Monday 18:50
GülçinErşen

Gülçin Erşen

Allah, sevenden ve sevgiden yanadır

Gülçin ERŞEN

“Zalimin zulmü varsa, sevenin Allah’ı var” şarkı sözü ne derin anlamlar içeriyor!...

Bugün (1 Nisan 2016), günlük ibadetlerimin daha fazlasını yaptım; biraz da Cuma olması nedeniyle... Diyarbakır’daki çocukluk arkadaşıma telefon ettim, hal hatır ve oraları sormak için. Oraları, çocukluğumun Diyarbakır’ını, Elazığ’ını, Tunceli’sini, Pertek’ini, Sarıkamış’ını, sonra güzel yurdumun benzetilmeye çalışıldığı Suriye, Irak gibi yıllardır, savaş ve terörün son bulmadığı ülkeleri, dünyamızı, insanları düşündüm...

Yalnızca dinsel ve ahlaksal öğretilere değil, insanın doğasına aykırı ve zararlı, savaş, zulüm, haksızlıklar, kötülükler bir yandayken; diğer yanda, insanın varlığı, birliği, barış, huzur, şifa, gönenç, güzellik, iyilik, mutluluk, sevinç için aslolan SEVGİ...

Kul hakkı yiyen, haksızlık yapan, zulmeden, tüm bunlara göz yuman, yalan ve ikiyüzlülükten öte iftiralar atan, kin ve öfke kusan kişilerin içinde, Allah korkusu ve inancı yoktur. Böyle kişiler, canları, malları, yakınları zarar görür, yiterse, belki biraz imana gelir, pişmanlık ve vicdan azabı duyarlar. Aslında, yaptıkları kötülüklerden ötürü, tinsel ve özdeksel (manevi ve maddi) zarara uğrama kaygısıyla, Allah korkusu böyle özdeşleşir.

 

“Yâ Vedûd” nedir?

Oysa, Allah’ın “Vedûd” ismi, O’nun “Sevginin kaynağı olan. Seven. Sevdiren. Sevme – sevilme ilişkisini kotaran.Tüm sevgilerin en son ve yüce gayesi olan” sıfatlarını içermektedir. “Gaffâr” ve “Gafûr” isim-sıfatları ise, O’nun bağışlayıcılığını vurgular.

Öte yandan; Sâd Suresi, 28’inci ayet şöyledir: “Yoksa biz, iman edip barışa yönelik işler yapanları, yeryüzünde fesat çıkaranlarla aynı mı tutacağız? Yoksa, takva sahiplerini, arsız sapıklar gibi mi yapacağız?”

O zaman, yakın çevremizdeki eş, dost, akraba, komşu ve tanıdıklar ile siyasetçi, devlet adamı, yönetici ve devlet başkanlarına baktığımızda; hangisinin tercih edilmesi ya da edilmemesi gerektiğini; hangisinin bizi, toplumu, ulusu, ülkeyi yıkıma sürükleyip, hangisinin gönendireceğini anlamak, ayırdına varmak zor değil.

Son zamanlarda kendimi ve başkalarını sıkça şunları söylerken buluyorum:

“Allahım ‘kötüler’ ne zaman cezasını çekecek? Allah niye vermiyor cezalarını? Öbür dünyada mı verecek? Günahları artsın diye mi erteliyor cezalarını? İbreti alem için, tez elden cezalarını çeksinler de yüreğimize su serpilsin, inancımız pekişsin... (Amin)”

Kuran, “... Zulmedenler ise kendilerine verilen refahın peşine düştüler” (Hûd, 11/116) diyor. Sanki günümüzü anlatıyor.

 

“Sabrın sonu selâmettir”

Bu gibi zamanlarda sabır ve tevekkül ile umursamazlık, tepkisizlik karıştırılmamalı. “Din ehlini, kin ehlinden ayır. Hakk’la birlikte olanı ara, onunla otur”diyen Mevlana Celalettin’i Rûmi, kin duygusuyla güdülenen yobaz ile gerçek dindarı ayırmamızın yanında, kindarlık ve öc duygusuyla davranırsak, bizim de o kinci dincilerin seviyesine düşeceğimize işaret ediyor bir bakıma...

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1 Nisan tarihli takvim sayfasındaki yazıdan alıntıladım:

“Zulüm karanlık bir kuyudur, daha zalim olanın kuyusu daha korkunçtur” der Hz. Mevlana. Zalim, yaptığı zulümlerde usul usul kendi kuyusunu kazmaktadır. Yapılan her zulümle karanlık kuyusunu daha da derinleştirir zalimler.

Şöyle devam eder büyük bilge:

‘Ey haksızlıkla kuyu kazan! Bil ki kendin için bir tuzak hazırlıyorsun. İpek böceği gibi kendi çevrene koza örme. Kendin için kuyu kazıyorsun! Bir mazluma karşı elinden bir zulüm çıktı mı, o zulüm bir ağaç olur, o ağaçtan zakkum biter.’

Korkuyla, çaresizlikle, eziyetlerle zulmün bin türlüsünü yaşayan mazlumların ahı arşı ala da yankı bulur. Elbet bir gün zalimlerin çok güvendikleri güçleri, kuvvetleri de yerle bir olur. Zulümle inşa ettikleri kendi kuyularıdır ve zamanı geldiğinde o kuyuda yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.”

Yakın geçmişimizde, yakın coğrafyada örneğini görmedik mi? Yani, birçok dinsel kaynakta örnek verilen “Fil Suresi”ndeki mucizeleri, inansanız da beklemenize gerek yok. Babamdan çocukluğumdan beri duyduğum, yaş alıp olgunlaştıkça doğruluğuna tanıklık ettiğim “Sen doğru dur; eğri belasını bulur” özlü sözü, aslında yazdıklarımı ve tevekküllü özetliyor.

(1 Nisan 2016 / Güllük)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık